kendisi ile alakalı daha önce hoşnutsuzluğumu belirtirken genelde bizle dalga geçtiği, küçümsediği ve kulübü kesinlikle düşünmediği için, bu kulüpte olmaması gerektiğini yazıyordum fakat son günlerde saha içi ile alakalı yapılan güzellemeler ya da objektif adı altında yorumlar, bu adamın hala kötü hoca olduğunun anlaşılmadığını gösteriyor.
o zaman lig bitmişken, sakin kafayla ve sadece saha için yaptıklarıyla konuşalım sevgili torrent'i.
öncelikle sözlükte veya sosyal medyada bulunan anti babel tayfadan değilim. bazı özelliklerinin bizim takım için değerli olduğunu düşünen biriyim ki 2020-2021 sezonunda takıma katkı veren oyunculardan bir tanesiydi. fakat, torrent'in babel'i oynatma sebebi kesinlikle o bölgede başka seçeneğinin olmaması değil, tercih sebebiydi. peki niye tercih etti torrent babel'i. çünkü yapmak istediği şey, baskı anında topu uzun atmak ve kanat oyuncusunun içeri orta açması. morutan- emre ve barış alper genelde içeriye giren kanat oyuncular. morutan ve emre zaten sol ayaklı. hatta bir maçında emre merkeze yanaştı diye domenec efendi emre'ye kızmıştı. zaten ilk geldiğinde as oyuncum olacak dediği oyuncuyu önemli maçlarda hiç oynatmama sebebi de bu düşüncesi. aynı şekilde morutan'a da nereye gideceğini bilmiyor demişti. bu sözlerden dolayı da morutan disiplinsiz bir oyuncu olarak anılmaya başlarken de kendine geldiği söylenen emre ise gol asist ve oyun katkısı olarak aynı sezonun ilk yarısı kadar bile etki edemedi. yani babel'in oynama sebebi tamamen tercihti. aslında bu tercih bile takımın orta saha oyuncularının niye düştüğünün bir göstergesi. çünkü takım uzun oynayıp kanattan orta ile bir şeyler yapmaya çalışan bir takıma dönüştük. merkez oyuncularının sevimli hayalet gibi takımla sebebi de bu. yoksa domenec hoca'dan önce maç başı ortalama 60 aksiyona giren cicaldau ne oldu da 20 aksiyona girmeye başladı? aynı vitor perira'nın yaptığı gibi domenec'de oyuncu dizilimiyle orta alanı boş bıraktı.
orta alanı boş bırakma sebebi de her ne kadar büyük takımlarda yardımcı antrenörlük yapsa bile, kafasının küçük takım hocası gibi çalışması. muhtemelen bu yüzden analistçilik yapıyordu. göztepe'ye karşı bile onlara tedbir alarak, ilk yarıda 90 pas yaparak oynadık. peki orta sahanın boş kalması ile küçük takım zihniyetinin ne alakası var diyeceksiniz. bu şekilde oynayınca kendisinin de dediği gibi takım 5-0-5 şekilde diziliyor. takım kontra yememek, çıkarken top kaptırmamak için hem geride kalıyor, hem de çok kişiyle kalıyor. bu oyuncular da uzun oynayınca, defans oyuncuları ileriye çıkamıyor ve ortada kalan kişi topu aldığında bile kimseyi bulamıyor. kanat oyuncuları birer çizgide, bekler geride, ileride de masum forvet. orta saha oyuncularının da pas isabet oranı bu yüzden düşüyor. euro 2020'nin en fazla dripling yapan beki pva bile bir kere bile bindirmemeye başlıyor. sezonun ilk yarısında her maç neredeyse 4-5 kere karşı yarı alandan bindirip pozisyon üreten pva, merkeze yakşalarak oyun kurulumuna yardım etmekten başka bir işe yaramıyor. bunu okuyunca, çıkıyordu da ne yapıyordu kardeşim, sanki bana kaç asist yaptı diye içinizden geçirebilirsiniz. ama işte mevzu sadece o değil. büyük hocalar, büyük takımlar ile hücum varyasyonları düşünürken, beki ve ofsayt çizgisini manipüle etme, defans hattı arasındaki boşlukları açma, o açılan boşluklara orta saha oyuncularını sokma planları yapıyorlar. e sen iki çizgiye de açık oyuncularını koyup, en hücumcu orta saha olarak da berkan'ı seçersen, hem rakibin defans hattını bozamazsın, hem de temel özelliği half space'e koşu atmak olmayan oyuncudan bunu istemiş olursun.
yani bu dizilim ve felsefe ile kanat, orta saha ve bek oyuncularının gerilemesine sebep oldu. halil- cica gibi bağlantı oyuncularının işini yapamamasına sebep oldu. bu kadar geride kalabalık kalıp, neredeyse çoğu maçta öne geçmesine rağmen nasıl bu kadar pozisyon verdiğimiz ise muamma. herhalde günde yaptığımız çift idmanın birinde oyunculara doğru yaptıkları şeyleri unutturmak amaçlandı. yoksa geride 2 kişi kalırken bile vermediği pozisyonu takım halinde gerideyken vermeye başardık, bu durum gerçekten ayrı bir tez konusu.
2021-2022 sezonunun 2. yarısı, benim son yıllarda gördüğüm en garip 2. yarıydı. sezonun yaklaşık 10 haftası amaçsız oynandı. düşen takımlar ve şampiyon takım belliydi. eskiden düşme potasında olan takımlar can havliyle hamle yapar, çok fazla puan alırdı. bu sezon ise düşmeme maçında bile umurlarında olmadı. ligde lisanslı teknik direktör sayısı çok azdı ve daha önce şampiyon olmuş teknik direktör yoktu. hatayspor ve gaziantep neredeyse sadece bizi yenmelerine rağmen çok rahat şekilde ligde kaldılar. 4 takım düşmesine ve 38 maç olmasına rağmen düşme hattı çok aşağılarda kaldı. 34 haftada oynadığımız zamanlarda bile düşme puan sınırı 37-38 iken ve bunların üzerinde en az 3-4 takım ile arasındaki puan farkı 3-4 iken bu sezon 38 maçta, düşme sınırı 36 , en yakın rakibi ise 45 puan oldu.
bütün bunlara, çoğu takımın amaçsız olmasına rağmen, oyun olarak kazandığımız maçların sayısı çok çok az. her maçı skor olarak yenemezsin ama galatasaray futbol takımı en azından rakibini oyun olarak yenmeli. mesela çok iyi oynadık dediğimiz
23 ocak 2022 galatasaray trabzonspor maçı'nda 2. yarı maç 1-1 olana kadar kaleyi bulan şutumuz yok, neredeyse şutumuz da yok. penaltılarla yendiğimiz
21 şubat 2022 göztepe galatasaray maçı'nda göztepe öne geçene kadar karşı yarı alana geçemedik. fenerbahçe deplasmanında bir an bile gol atar mıyız acaba heyecanı yaşamadık, iyi oynadığımız beşiktaş ve karagümrük maçlarında karagümrük penaltı kaçırmasa, beşiktaş'ın da başında hoca olsa, maçın döneceğini hissettiğimiz maçlardı. üstelik bu periyotta son 3 yılın aksine, neredeyse aleyhimize hiç karar verilmedi. yani leh ve aleyh eşit durumdaydı. penaltılarımız incelendi, rakibin kırmızı kartlık pozisyonları incelendi, marcao ve nellson'a durup dururken çıkan sarı kartlar bitti. yani bütün şartlar mümkünken biz zar zor 2-3 galibiyet aldık. hakem hataları son 3 yılda olduğu gibi devam etseydi mr. torrent'in galibiyet alması çok zordu.
yani, bay torrent, kötü niyetli bir insan olması sebebiyle, önce oyunculara oynama isteği ve motivasyon veremedi, hatta tam tersine geriye gitmelerine sebep oldu, hem de saha içi sebeplerle takım ve oyunculara balta vurdu.
gelecek başkan benimle konuşmak zorunda gibi beylik sözlerle de ne kadar iş ahlakı olduğunu da gösterdi. bu arada sözleşmede yazılan bedeller tabii ki haktır fakat, kendisini getiren yönetim gitmişken, çoğu teknik direktör kendisini getirenle beraber gider. gerçi hayatında hiç bir yerden alamayacağı parayı bırakıp niye gitsin değil mi?
yani objektif baktığımızda da sığ baktığımızda da yanlı baktığımızda da torrent efendi'nin florya tesislerine girmesine izin verilmemeli. izin verdikçe kendimizi küçük düşürüyoruz.
bu arada galatasaray büyüklüğü şöyle büyüklüktür diyen galatasaray taraftarı da bu adamın bizi küçük düşürmesine ses çıkartmıyor.