gole ihtiyacımızın olduğu bir maç oynanırken, henüz maçın başında gol yemişiz.
takım bunun hemen ardından hücum ediyor, sağ kanattan rakip ceza sahasının sol köşesine bir orta; sol köşede sneijder bomboş. bakın önünde adam yok falan demiyorum, direkt etrafı bomboş, şuta hazırlanıyor. tam o esnada ceza sahasının yayı üzerinde markaj altında olmayan ve vuruşa hazırlanan sneijder'e giden o topu kesen bir isim var.
(bkz:
didier drogba)
kendisi o pozisyonda, ceza sahası dışından kaleye rövaşata çekmek suretiyle atağı sonlandıran isim oluyor, topu bıraksa sneijder'ın müsait pozisyonda beklediğini bile bile, henüz yeni gol yemişken böyle bir rövaşata deniyor.
ilerleyen dakikalar, ceza sahası ile orta saha arasında kaleye uzak bir yerde serbest vuruş kazanıyoruz; drogbaya faul yapıyorlar. topun başına drogba geçiyor.
hani hep diyoruz ya biz neden kafa golü atamıyoruz, orta kafa gol yapamıyoruz diye; bir çok etken var ancak bunun en temelinde drogba'nın kafasının frikik kullanmakta olduğundan kaynaklanıyor bence. yahu drogba gibi kafa toplarında ordinaryus olmuş bir isim var. ya orta-kafa-gol organizasyonunu, ama deneyemiyoruz bile. çünkü drogba nostalji yapmak için oradan kaleye direkt vuruyor.
bunlar drogba'nın en bariz hatalarıydı, maç çinde küçük küçük o kadar çok saçma iş yaptı ki ne drogbaya yakıştırılır ne de buraya derlenebilir. bu hareketleri adam çabaladı işte, o da istiyordu diye yorumlayan iyi niyetli arkadaşlarımız da var. keşke ben de o kadar iyi niyetli olabilsem diyorum o arkadaşların iyi niyetlerine hayran kalarak, ancak drogba tüm bu pozisyonlardan sonra sırıtıyordu. hem de hani şu eskiden pek bi sık kullanılan pişmiş kelle tabirine birebir uyacak şekilde sırıtıyordu.
kendisi takıma geldiğinden beri sistemi bozuyordu, ancak ismi drogbaydı ve ve geldiğinde henüz bu sistemde çıkarttığı arızaları telaafi edecek güce de sahipti. - sistemi bozuyordu diyorum çünkü geldiği zaman avrupanın en formda forvetlerinden biriydi burak yılmaz, onu kesemezdi fatih terim; kendisi de elmander, umut gibi yüksek pres yapacak, koşacak bir fizikte yaşı dolayısıyla olamadığı için garip bir sistemde oynuyoorduk. ancak kendisi kondisyon olarak zayıf da olsa hala güçlüydü ve teknik olarak fark yaratabilecek seviyede olduğundan kurulmasını enggellediği sistemi bozmasını tölere edebiliyordu.-
bu sezonun ortalarına kadar da kendisi sebebiyle oynayamadığımız pres futbolunu ya da tek forvetli sistemi yine gücü ile telafi ediyordu ancak devre arası bir sakatlık geçirdi drogba ve devre arası kampını kaçırdı. sezon başında zaten kötü bir kamp geçirmişti takım(u: evet bu sezon başı henüz sezon başı olmasına rağmen takım sahada yürüyordu resmen) dolayısıyla kendisi iyice idmansız kaldığı için güç olarak da geriye gitmeye başladı.
bununla birlikte muhtemelen yönetim kendisine istediği sözleşmeyi vermeyince takımdan da koptu ve bencilce oynamaya başladı. artık tek hedefi vardı devre arasından sonra chelsea maçları. ancak beyfendi chelsea maçlarını tek hedefi olarak görüyor derken biz o maça konsantre oldu, son büyük savaşını verecek heralde derken kendisi galatasarayda geldiği yarım sezon ve bu sezonun ilk yarısındaki performansını çöpe atacak bir oyun ortaya koydu.
bana göre chelsea maçında gol atamamızın baş sebebi kendisidir. maç içerisinde hücumda ayağına gelen her topu ezdi, kafa toplarına çıkmadı, çıktıklarını rakibe verdi. sadece bir tane kafa topu aldığında rakibi sarı kart görmek zorunda kaldı zaten, oynamadığı buradan belliydi.
velhasıl kelam kendisinin artık misyonunu tamamladığını düşünüyorum ve bu saatten sonra kadroya alınmamasını onun yerine hajrovic'in kadroya girip takıma ısındırlmasını tercih ederim.