2101
bizleri büyük bir hayal kırıklığına uğratan italyan teknik direktör.. artık gözümüzde çalışmadan alacağı 2 yıllık yüksek ücretini kendini kovdurarak almaya çalışan bir hocadır..şu anda yaptığı hanımı rahatsız diye büyük takımı çalıştırmayı reddetmesinin ve birkaç yıl takım çalıştırmamasının karması, zıttı, dengelemesi, rövanşı herhalde.. şu anki pişkin açıklamaları ve kendini kovdurma çalışmaları kendisine hiç yakışmıyor. parasını tabii alacak , ama çalışmayacağı önümüzdeki yılın parasına konmak istemesi pek masum değil..mali açıdan çok iyi durumda olsa klüp ve göreceli olarak az miktar olsa , tamam deriz ama değil işte... yok işte , nakit sıkıntısı çekiyor klüp.
bu da göstermiştir ki güney avrupa'nın , lokal kalmış, ve daha iyi liglere gitme imkanı bulunmayan , özellikle ingilizce bilmeyen, ve muhafazakar hristiyan olan olgun hocaları türkiye'yi bir büyük emekli voli vurulacak yer olarak görüyorlar ve zaten lokal kafada olup adapte olamadıkları için bir süre sona kendilerini kovduruyorlar. fenerbahçe ve beşiktaş bunları aragones ve del bosque ile yaşamışken , bizim göz göre göre aynı hatayı yapmamız klüp olarak bir sportif hafızamız ve kriterlerimizin oluşmamasından ileri geliyor.
karısının önemli hastalığında hayatının önemli bir kariyer hedefinden vazgeçmesi ile, şimdi gelip pişkinlik yapıp, kendini kovdurmaya çalışması birbirine temel olarak zıt şeylerdir. hakkı yok demiyorum, sözleşme helvacı kağıdı değildir, yerine getirilmesi istenebilir. ama italyada ki davranışıyla buradaki arasında vicdani ve anlayış olarak uçurum vardır. tahmin ediyorum , bunun iç sağlamasını dini ve lokal kriterlerle yapıyor ki içine siniyor.
klübün sportif hafızasına geri dönersek; zaten bu hafızayı da ebru köksal, sinan kalpakçıoğlu, adnan sezgin, lütfü arıboğan, bülent tulun gibi kulisi kuvvetli, etiksel olarak geçmişlerinde tartışmalar olan yöneticilerle sağlayamazsınız, sporun içinden gelmiş, ahlaklı , kirlenmemiş ve gerçek galatasaraylı olan adamlar gerekir. yönetimlerden daha ziyade bu profesyonellerin kusuru olduğuna inanıyorum çünkü zaten başka işleri olan yöneticiler hiçbir zaman işlere hakim olamıyorlar. yönetim kurulu toplantıları kahvedeki geyikten biraz hallice gibi duruyor. tartışmalı ve galatasaray'a zararı dokunan yüksek akçeli işlemler bu tip yöneticiler tarafından hiçbir denetime ve yaptırıma uğramaksızın, başkana iyi bir sunum ve göz boyama ile onaylatılıp yapılıyor. yapılması gereken şey , son 20 yılda bu tip işlemleri yapan profesyonel yöneticilerin mercek altına alınıp çok sıkı denetimden geçirilip, eğer tespit edilirse, bu tip hatalarının en ağır şekilde cezalandırılmasıdır. cezalandırılsınlar ki bundan sonra gelecek yeni profesyoneller dikkatli hareket etsin. zaten bu tip bir denetimden alınları ak şekilde çıkacak profesyonellerin profesyonel hayatlarında yolu çok açıktır. ama gelin görün ki kendilerine galatasaraydaki görevlerinden sonra hiçbir büyük işletme talip olmamaktadır. geçmişte mali kurulda ibra edilmiş olmaları , şimdi geri dönülüp iç denetime sokulmalarına engel değildir.
bu da göstermiştir ki güney avrupa'nın , lokal kalmış, ve daha iyi liglere gitme imkanı bulunmayan , özellikle ingilizce bilmeyen, ve muhafazakar hristiyan olan olgun hocaları türkiye'yi bir büyük emekli voli vurulacak yer olarak görüyorlar ve zaten lokal kafada olup adapte olamadıkları için bir süre sona kendilerini kovduruyorlar. fenerbahçe ve beşiktaş bunları aragones ve del bosque ile yaşamışken , bizim göz göre göre aynı hatayı yapmamız klüp olarak bir sportif hafızamız ve kriterlerimizin oluşmamasından ileri geliyor.
karısının önemli hastalığında hayatının önemli bir kariyer hedefinden vazgeçmesi ile, şimdi gelip pişkinlik yapıp, kendini kovdurmaya çalışması birbirine temel olarak zıt şeylerdir. hakkı yok demiyorum, sözleşme helvacı kağıdı değildir, yerine getirilmesi istenebilir. ama italyada ki davranışıyla buradaki arasında vicdani ve anlayış olarak uçurum vardır. tahmin ediyorum , bunun iç sağlamasını dini ve lokal kriterlerle yapıyor ki içine siniyor.
klübün sportif hafızasına geri dönersek; zaten bu hafızayı da ebru köksal, sinan kalpakçıoğlu, adnan sezgin, lütfü arıboğan, bülent tulun gibi kulisi kuvvetli, etiksel olarak geçmişlerinde tartışmalar olan yöneticilerle sağlayamazsınız, sporun içinden gelmiş, ahlaklı , kirlenmemiş ve gerçek galatasaraylı olan adamlar gerekir. yönetimlerden daha ziyade bu profesyonellerin kusuru olduğuna inanıyorum çünkü zaten başka işleri olan yöneticiler hiçbir zaman işlere hakim olamıyorlar. yönetim kurulu toplantıları kahvedeki geyikten biraz hallice gibi duruyor. tartışmalı ve galatasaray'a zararı dokunan yüksek akçeli işlemler bu tip yöneticiler tarafından hiçbir denetime ve yaptırıma uğramaksızın, başkana iyi bir sunum ve göz boyama ile onaylatılıp yapılıyor. yapılması gereken şey , son 20 yılda bu tip işlemleri yapan profesyonel yöneticilerin mercek altına alınıp çok sıkı denetimden geçirilip, eğer tespit edilirse, bu tip hatalarının en ağır şekilde cezalandırılmasıdır. cezalandırılsınlar ki bundan sonra gelecek yeni profesyoneller dikkatli hareket etsin. zaten bu tip bir denetimden alınları ak şekilde çıkacak profesyonellerin profesyonel hayatlarında yolu çok açıktır. ama gelin görün ki kendilerine galatasaraydaki görevlerinden sonra hiçbir büyük işletme talip olmamaktadır. geçmişte mali kurulda ibra edilmiş olmaları , şimdi geri dönülüp iç denetime sokulmalarına engel değildir.