1053
25 yaşındayım, kendimi bildim bileli galatasaray ile yaşarım, daha kötü bir teknik direktör performansına rastlamadım, varsa hatırlatın lütfen. her maçtan önce umutlanıyorum bir şekilde, arsenal maçı öncesi de, italyan adam, en azından şu maç çıkar savunma yaparız bir şekilde dedim, sonuç yine hayal kırıklığı.
futbolda sabır kavramı yanlış algılanıyor ülkemizde, istikrar güzel bir şey ve ülkemizde uygulanmıyor olabilir doğru, ama bizim için geçerli değil bu. en son kimi yolladık 3 maç kötü sonuç aldık diye, yapmayın etmeyin. sabırsızlık yüzünden hoca sildiğimiz, oyuncu sildiğimiz olmadı. rijkaard, skibbe gibi hocalar yeterli desteği ve sabrı gördüler, hiçbir ilerleme olmayınca da sonuç kaçınılmazdı. son dönemde terim de, mancini de saha içi sonuçları yüzünden ayrılmadı zaten. hep örnek verilen united-alex ferguson örneğindeki united dahi, moyes'e daha fazla dayanamadan yolladı. sabır göstermek için, o süreçte bir şeyler vaadetmek lazım, prandelli'nin vaadettiği şey sıfıra yakın şu kadar zamanda. hala daha, zamana ihtiyacımız var, yeni takımız diye bahaneler üretiliyor, çıldırıyorum. sanki trabzon gibi 20 tane oyuncu aldık takıma, sanki geçen yıllardaki taktik anlayıştan çok farklı şeyler deniyoruz, ulan belli bir sistemde dahi ısrar etmiyoruz ki, neyin oturmasını bekleyeceğiz? yeni oyuncular gelmişmiş, 2 ya da 3 yeni transferle çıkıyoruz sahaya maksimum, dünya üzerindeki her futbol takımı da her sezon bu kadar oyuncu değiştiriyor zaten, gayet doğal bir olay yani bu oyuncuları monte etmek.
teknik direktörlük, eldeki kadrodan maksimum verimi alabilme işidir, saha içine ne kadar etki ettiği tartışılır, zira adam boş kaleye kaçırıp puan kaybettirince, anlamı kalmıyor sisteminin de, antrenman şeklinin de. ama son yıllarda klopp, guardiola , mourinho ve simeone ile birlikte bir teknik direktörün takım için önemi çok arttı. çok kişi sövse de, fatih terim bunu bizim için yapan insandı. iyi futbol iyi oyuncularla oynanır, kabul ediyorum, yani mevcut türkiye şartları ve ortamında, arsenal gibi futbol oynamanı kimse bekleyemez senden, fakat iyi sonuç almak için iyi futbolcuya ihtiyaç yoktur. bate borisov bilbao'yu yenerken, basel liverpool'u yenerken, ludogorets gibi bir takım taraflı tarafsız herkesin saygısını kazanırken, bizim her şeye rağmen fark yaratmamız gerekiyordu. prandelli halen daha nereye geldiğinin farkında değil sanıyorum, biz ondan önce de çıktık böyle maçlara çokça, old traffordan, anfield'den yine mağlup ama başımız yukarda ayrılmıştık, saygısını kazanmıştık rakiplerin de. prandelli bunu dahi sağlayamıyor, ben bir ışık görünmeyen bu adama sabretmenin hiç bir yarar getirmeyeceği görüşündeyim. böyle bir pasif başlangıçtan sonra işlerin iyiye gideceğine de asla inanmıyorum. neticede karakteristik yapımız da belli, havaya girmemiz gerekiyor, havaya sokulmamız gerekiyor.
bu yıl başarısızlık şansımız yok, bu arena'da ayakta kalabilmemiz için, maddi olarak, şampiyon olup şampiyonlar ligi gelirlerinden mahrum kalmamamız hayati önem taşıyor. riske edilecek bir yıl değil yani, futbol piyasasının koşulları ortada, senin tekrar 1-2 yıl toparlanma sürecine girmen demek, farkın iyice açılması demek. hali hazırda fark ortada zaten, galatasaray ve arsenal arasındaki kalite farkı, türk futboluyla avrupa futbolu arasındaki kalite farkı, galatasaray ile herhangi bir anadolu takımı arasındakinden çok çok fazla.