251
bilip bilmeden asıp kestiğimiz insan. kendisini hiç sevmeyebilir, görüşlerine katılmayabilir, başarısız bulabiliriz de, içine düştüğümüz korkunç çelişkiler ne olacak?
polis florya'ya uğradığından beri yaşadıklarımı ben bilirim. ''şike soruşturması galatasaray'a sıçradı'' başlıklı haberleri dinlerken yerin dibine nasıl geçtiğimi de... sonunda ne oldu? herkes arabasıyla geldi, arabasıyla gitti.
bu süreçte en çok basına kızdık. emniyetten bu yönde bir açıklama omamasına, galatasaray spor kulübü'nden tam tersi yönünde açıklamalar gelmesine rağmen, basın olayı ısrarla şike soruşturmasına ve denizlispor maçına çekiyordu. ortada bir tutuklama kararı dahi yokken, ''dördüncü dalga galatasaray'ı vurdu'' haberleri yapıldı. biz türk spor basınını zaten tanıyoruz. kızdık elbette, ama şaşırmadık.
bir yandan da bülent tulun'a yükleniyoruz. bir mektup yazmış, mektubun içeriğini bilmiyoruz, ne amaçla gönderildiğini bilmiyoruz. ama bülent tulun'un ne şantajcılığı kalmış, ne iftiracılığı kalmış. sırf galatasaray'ın adını soruşturmaya bulaştırdığı için bile kulüpten uzaklaştırılması gerekirmiş.
oldu, peki. kıymetli spor basınımız elmaya armut deyip adımızı bir şeylerle yan yana anacak diye kıpırdamayalım. bülent tulun emniyete ifadesini verip evine gitti. söz konusu maktupta (ki bülent tulun'un evinde bir fotokopisinin bulunduğu yazıldı) en ufak bir suç unsuru dahi olsa, en azından savcılığa sevkedilirdi.
polis florya'ya uğradığından beri yaşadıklarımı ben bilirim. ''şike soruşturması galatasaray'a sıçradı'' başlıklı haberleri dinlerken yerin dibine nasıl geçtiğimi de... sonunda ne oldu? herkes arabasıyla geldi, arabasıyla gitti.
bu süreçte en çok basına kızdık. emniyetten bu yönde bir açıklama omamasına, galatasaray spor kulübü'nden tam tersi yönünde açıklamalar gelmesine rağmen, basın olayı ısrarla şike soruşturmasına ve denizlispor maçına çekiyordu. ortada bir tutuklama kararı dahi yokken, ''dördüncü dalga galatasaray'ı vurdu'' haberleri yapıldı. biz türk spor basınını zaten tanıyoruz. kızdık elbette, ama şaşırmadık.
bir yandan da bülent tulun'a yükleniyoruz. bir mektup yazmış, mektubun içeriğini bilmiyoruz, ne amaçla gönderildiğini bilmiyoruz. ama bülent tulun'un ne şantajcılığı kalmış, ne iftiracılığı kalmış. sırf galatasaray'ın adını soruşturmaya bulaştırdığı için bile kulüpten uzaklaştırılması gerekirmiş.
oldu, peki. kıymetli spor basınımız elmaya armut deyip adımızı bir şeylerle yan yana anacak diye kıpırdamayalım. bülent tulun emniyete ifadesini verip evine gitti. söz konusu maktupta (ki bülent tulun'un evinde bir fotokopisinin bulunduğu yazıldı) en ufak bir suç unsuru dahi olsa, en azından savcılığa sevkedilirdi.