resim
Aydın Yılmaz
Takım:-
Mevki:Sağ Kanat
Yaş:36
Boy:1.79
Uyruk:Türkiye
  • 3429
    "bu sene herkes gerçek aydın'ı görecek" diye açıklama yaptıktan sonra ligde neler yapmış bakmak istedim. 1. hafta 90 dk. sahada ve bir asisti var. kasımpaşa'daki skora tek katkısı bu. sonraki 3 haftada aldığı dakikalar 55,45,39 diye düşüyor. skor katkısı yok. sonraki iki maç yedekte başlayıp hiç girmeden bitiyor. 7. haftada 59. dakikada oyuna giriyor. yine katkı yok ve sonraki 2 hafta kadroya dahi alınmıyor. hatırladığımız aydın aynen devam yani.
  • 3430
    kasımpaşa' da ilk 11 oynayamayacak adam galatasaray kadrosunda senelerce yer aldı. yahu siz la liga' nın orta sıra takımında oynayamayacak bir adamın real madrid kadrosunda olabileceğini düşünebiliyor musunuz? hani genç filan olsa anlarım yine, o ayrı. şu an aynısını umutinho bulutinho için de yaşıyoruz mesela. umut' u herhangi bir anadolu takımına yolla, ilk 11' e zaten giremez de ilk 18' e bile giremeyeceği takımlar çıkar.
  • 3431
    transfermarkt verilerine gore 2005/2006 sezonundan beri profesyonel futbol oynamaktadir. bu sure zarfinda kiralik olarak gittigi takimlar dahil 114'u lig maci olmak uzere 163 musabakada 6454 dakika gorev almistir. ortalama bir kulup senede 40 resmi mac yapiyor deseniz ki galatasaray gecen sene 53 resmi musabakaya cikmisti, toplamda 6454/40*90 = 1.7 dakika mac ortalamasina sahiptir.
  • 3434
    kendisi yakınen tanıdığım bir futbolcu. arkadaşı falan değilim ama net bir şekilde tanıyorum. hani okuldaki sınıfınızda ya da çalıştığınız yerde arkadaşınız olmayan ama tanıdığınız insanlar olur ya aynen öyle tanıyorum kendisini. biraz kişisel özelliklerinden bahsetmek isterim.

    ekin yılmaz ile evli, mila adında küçük bir kızı ve 5 aylık bir oğlu var. çok güzel bir aile yaşantısı var. "o kadar para bende olsa ben de yaşarım" demeyin çünkü çoğu futbolcunun yaşantısı aydın kadar iyi değildir. düzenli bir hayatı var. her şeyden önce aydın iyi bir insan. hani oturup muhabbet edince sevdiğiniz adamlar olur ya onlardan birisi işte. fazlasıyla iyi niyetli, çevresine duyarlı, efendi, sakin ve medeni bir insan. aydın yılmaz'da, galatasaray'da oynamış olan normal bir futbolcu kadar "galatasaray'da oynuyorum" havası vardır. bir kafede bir mağazada görüp selam verseniz içtenlikle sizi selamlar ancak pozitif bir hava vermez. bunun sebebi aydın'ın artist olması değil tamamen kendi mizacının dışarıdan bakınca düşük enerjili gözükmesidir. bildiğim kadarıyla sigara içmiyor. önceden nargile kafelerde takılırmış ama artık o da yok. içki içiyor mu bilmiyorum ama içiyorsa da vücuduna zarar vermeyecek kadar içiyordur.

    aydın sessiz sakin bir yapısı olmasına rağmen sahada kendi arkadaşlarına yapılan terbiyesizliğe karşı ister kadıköy'de isterse başka yerde olsun her zaman en önde koştu. misal geçen sene sivas ile yaptığımız kupa maçından sonra olay çıkınca yine ilk tepki kendisinden gelmiş. aydın oradaki taraftara ve güvenliğe şöyle bağırmış diye bir şey duymuştum; "başkaları buraya gelip 4 atıp gidiyor, biz şu kupada bir tur geçtik diye mi kafayı yediniz?" bu doğru mu bilmiyorum da anlatmak istediğim şu; aydın her zaman kendisini galatasaray'a borçlu hissetmiştir. zaten hissetmesi gerekiyor ama aydın'dan çok daha az tepki alıp bu kulübü sömürenler ve kendisini galatasaray'a gram borçlu hissetmeyip her fırsatta galatasaray'a sallayanlar, rakip takımda galatasaray'a karşı oynarken sahada adeta savaşanlar, "ah be aslında iyi futbolcuydu" diye anılıyor.

    peki aydın neden hep yerinde saydı?

    aydın yılmaz miskin kelimesinin karşılığı olan bir adam. erken yaşta gelen şöhret kendisini olumsuz yönde etkiledi. erken yaşta profesyonel sözleşme imzalamak bazı futbolculara olumsuz yansıyabiliyor. hele bu futbolcu aydın yılmaz gibi çalışmayı sevmeyen birisi ise erken yaşta kendi parasını kazanmak gelişimini sekteye uğratabiliyor. hayatını düzene oturtunca ve yeteneklerine de güvenince "ben bu şekilde devam ederim" düşüncesiyle hareket ediyor. kendisi bile "ben çalışıyorum" zannediyor ama bu çalışma kesinlikle yetmiyordu. hani bir sınava çalışmanız gerekir ama işiniz zordur. siz de çalışıyormuş gibi yapıp kendinizi kandırırsınız ya aydın'ın durumu da aynen böyle oldu.

    aydın 2011 yılında fatih terim gelene kadar bu yanlış zihniyetini korudu ve galatasaray'ın önceki senelerdeki önlenemez düşüşünde futbolunu bir adım ileriye taşımadı. fatih terim'in gelişi ve yakın arkadaşı arda'nın atletico'ya transfer olması onu etkilemiş olacak ki birazcık kıpırdanmaya başladı. ama kıpırdanması o kadar az ki yine takımın en az çalışını oluyordu. lakin birazcık kıpırdanması bile onu o sezonda iyi işler yapmaya itti. abdullah avcı da kendisini bir kere milli takıma çağırdı.

    sonraki sezon yine oyuna sonradan girerek şans buluyordu ve etkili olduğu da oluyordu. ancak gel gelelim takıma sneijder ve drogba geldi. kanatsız 4-4-2'ye geçince aydın da haliyle şans bulamadı. türkiye kupasında oynayabilirdi ama galatasaray kupa'dan da elenmişti. belki de kanatsız 4-4-2'ye geçince kiralık gönderilmeliydi. çünkü kariyeri boyunca ilk defa bu kadar "futbolcu" olmuştu. kariyeri adına bir kritik nokta da yine bu sezonun sonunda sözleşmesinin bitmesiydi. braga ve benfica'nın kendisini sorduğunu ben bile biliyorum ama o yaz sanırım biraz da menajerinin kurbanı oldu. aydın bizzat fatih terim ile görüşerek teklifleri değerlendirmek istedi. zaten takım kanatsız 4-4-2 oynayacak gibiydi. ayrılıp oynayacağı ya da forma rekabetine girebileceği bir takıma gitmek iyi bir fikirdi. menajeri tekliflerin ciddi olduğunu söyleyip aydın'ın kafasını karıştırdı ancak teklif ciddi değildi. bir görüşme oldu ve anlaşılamadı (sebebini bilmiyorum). sonra ise sanılanın aksine aydın fatih terim'i değil, fatih terim aydın'ı arayıp durumu sordu. aydın da olmadığını söyleyince fatih terim onu çağırıp yeni sözleşme teklif etti (yeni sözleşme eski teklif edilenenin aynısıydı) ve aydın da tabi ki kabul etti. yani bazı gazetelerin ve hasan şaş'ın dediği gibi ilk teklif edilen sözleşmeyi beğenmeme gibi bir durum yoktu.

    sonrasında fatih terim ayrılıp mancini geldiği zaman kendisini çok beğendi. takımda pek fazla sağ kanat oyuncusu olmadığı için de üzerine düştü. rotasyona soktu, sonradan oyuna aldı, denedi ama bu sırada da kendilerine "spor kulübü" diyen ama spordan başka her şeye benzeyen saçma anadolu takımlarının beton zeminlerinde ayak bileğini kırdı, bağları da zedenlendi. ben şansa pek fazla inanmam. insan şansını kendisi yaratmalı. sonuçta bilet almadan kimseye piyango çıkmaz. ancak aydın'ın mancini'den aldığı bilet dolaylı yollarla yırtıldı. mancini'nin bir toplantıda şöyle demişti; "bruma ve aydın sakatlanmasaydı şampiyonluğa bu kadar uzak kalmazdık." o sakatlık aydın'ın futbol yaşantısından sanıldığı gibi 6 ay değil, tam 1 yıl çaldı. aydın hakkında yorum yapılıp küfür edilirken çoğu zaman bu sakatlık mevzusuna ciddi yaklaşılmadı. dünya'da bu tarz sakatlıklar yaşayıp eskisi gibi geri dönen kaç futbolcu var araştırıp görmek lazım. ha, "aydın'ın eskisi nedir ki eskisi gibi geri dönsün" derseniz o farklı bir konu.

    aydın iyileştikten sonra hamza hamzaoğlu onu denemek istiyordu. çünkü 2006'dan beri takıma gelen her hoca (prandelli hariç) gibi o da aydın'dan faydalanmak istiyordu. ama olmadı. 2006'dan beri her hoca aydın'daki cevheri hemen görüyor ama bunu yüzeye çıkartamıyordu. burada yazının başında belirttiğim gibi aydın'ın karakteristlik özellikleri kendisine engel oluyordu. adam şu miskinlik mevzusunu bir türlü aşamadı. kewell ile şöyle bir anısı olmuş mesela. ısınma hareketleri yaparken neeskens arkasını dönünce aydın kendisini salıyormuş. kewell idmandan sonra tercüman mert ile yanına gelmiş "böyle yapma, dünya'daki bütün iyi futbolcular çalışmaların aksatmadan çok çalışarak iyi bir yere gelmiştir. sen bu takımdaki en yetenekli futbolcusun. kendine bunu yapma" gibisinden bir şeyler söylemiş. neeskens de idmanlar sırasında bu tarz hareketleri yüzünden aydın'a sürekli kızarmış. yani kısaca aydın'ın sakatlanıncaya kadar önündeki en büyük engel yine kendisiydi. ara sıra bazı şeylerin kafasına dank ettiği oldu ama bu sefer de futbol şansı ona gülmedi. sakatlanmadan önceki sene takım kanatsız oynadı. sonraki sene ise ayağı kırıldı. kusura bakmayın, farkındayım biraz uzun oldu. aydın'ın galatasaray'dan "götürdüğü" milyonlar konusunu da anlatıp bitiriyorum.

    aydın yılmaz'ın galatasaray'daki son sözleşmesinin rakamları şu şekilde idi. ilk sene 900.000 dolar ikinci sene (sakatlandığı sene) 1 milyon dolar. aydın'ın bir önceki sözleşmesinde ise kazandığı para 700.000 tl gibi bir rakamdı. bu rakamdan emin değilim, bilen varsa bilgilendirmesini isterim. yani aydın 2010'dan beri galatasaray'dan 5 sezonda en fazla 6-7 milyon tl gibi bir para kazanmış. bu da 2 veya 2,5 milyon euro'ya denk gelir. az para mı? elbette değil. hele aydın gibi hatırlanacak toplamda 5-6 maçı bulunan bir futbolcu fazla bir miktar. ancak sorun şu ki bu "yata yata" para kazanma mevzularını sadece veya en fazla aydın üzerinden konuşmak yanlış. şimdi buraya ontivero, dzemaili gibilerini yazmaya başlasam sabahı ederim. bu kulüp kimlere ne paralar verdi. kimler için ne paralar verdi hem de neler neler. ama gel gelelim aydın 5 yılda 2,5 milyon euro kazandı diye yemediği hakaret kalmadı. bu kadar hakareti hak edecek bir şey yapmadı aydın. bu adama daha sağ duyulu davranılabilinirdi. gerçi bugüne kadar hangi tepkimiz yerinde ve ölçüydü ki aydın konusunda sağ duyu bekleyeyim. evet gitmesi gerekiyordu, belki de daha önceden, 2,5 sezon önce takım kanatsız oynamaya başladığında gitmeliydi. ama küfürlerle değil.

    saygılar.
  • 3441
    https://twitter.com/...s/677792192853876736

    aynı şey bence yekta'ya da olur. sezon başında bu adamlar süper ligde bile oynayamazlar diye boşuna demedik. umut, tarık, sabri, burak gibi isimlerin de normal şartlarda aynı kategoride olması lazım ama şansları biraz daha yaver gidiyor sadece. yerli oyuncuya gereğinden fazla para verirsen kendini iyice salar. iki kere iki dört. fenerbahçe en önemli oyuncularından caner'e bile bunlara verdiğimiz kadar para vermiyor. resmen enayi gibi para saçıyoruz.

    olcan, semih, yasin gibileri de yavaş yavaş bu kategoriye doğru gitmekteler. ama yine de o kadar umutsuz vaka değiller. belki toparlanırlar.
  • 3448
    kasımpaşa' da ilk 18' e zor girecek adamı galatasaray ilk 18' ine almak galatasaray tarihine de, amacına da, vizyonuna da ihanettir. yani bir sene olur, iki sene olur anlarım. her büyük takımda böyle durumlar olur ancak ne bizdeki kadar çok olur ne de bizdeki kadar uzun sürer. düşünsenizde juventus' un 22 kişilik kadrosunda 5 sene bulunan bir adam orta sıra bir italyan takımında kadroya giremiyor. mümkün mü? biz dileniriz lan en başta, juventus' un kadrosunda 5 sene bulunup da sonrasında gönderilecek bir adama.
App Store'dan indirin Google Play'den alın