kendisinin siyaset üzerinden eleştirilmesini bir noktaya kadar kabul edebilirim. mesela her ne olursa olsun evet çağrısı yapmamalıydı. cumhurbaşkanının bu yönde bir talebi olduğunu dahi düşünmüyorum. söz konusu çağrıyı acun yapmadı, fatih hoca yapmadı. şeytanın başının altından çıkan işlerdi. burak geçenlerde video üzerinden çağrı yapmasından dolayı pişman olduğunu açıkladı, arda'nın da pişman olduğuna eminim aldığı tepkilerden dolayı. ama burak gibi çıkıp da pişmanım video işlerine girmemeliydim de demez.
diğer bir husus ise arkadaşlar cumhurbaşkanı ile yakınlığı. bu konuda yurt dışından örnekler verilmesini son derece saçma buluyorum. çünkü yurt dışında siyasiler futbolla bizdeki gibi ilgili değil. futbolculara karşı hiç ilgili değil. bizim cumhurbaşkanıımz ise geçmişte futbol oynamış, yada hadi tamam oynamaya çalışmış diyelim. admaın futbola da başarılı futbolcuya da ilgisi var. arda 2010 referandumunda hayırcıydı. akp li falan değildi o dönem. mahallemizin insanıydı, biliyorduk az çok ne olduğunu. ancak sonrasında cumhurbaşkanı arda'ya ilgi göstermeye başladı. bizim kültürümüzde makama saygı esastır. aynı görüşten olmasan dahi makama saygı duyarsın.
mesut özil akpli miydi? ama erdoğanla bir poza girdi futbol hayatı tersine döndü. çünkü almanların kültürü ile bizim kültürümüz farklı. neyse konuya dönelim. cumhurbaşkanı arda'ya ilgi gösterince arda bu ilgiye kayıtsız kalmadı. kalamazdı da. bu ülkede bankada milyonları olan ve cumhurbaşkanı ile doğrudan diyalog kurma fırsatı olan hiç bir insan cumhurbaşkanı kendisi ile doğrudan iletişime geçmek istediğinde bu isteğe kayıtsız kalmaz. devletin başındaki adamı karşına almak çok akıllıca bir iş değildir bizim ülkemizde. sonuç olarak cumhurbaşkanı hayranlık ve gurur duyduğu arda ile sıcak ilişkiler kurmak istedi ve kurdu da. yarın başka bir oyuncu ile isterse onunla da kuracaktır. bu konuda hiç bir şüphesi olmasın kimsenin. hiç bir topçu cumhurbaşkanım ben muhalifim sizinle muhatap olmak istemiyorum demez, diyemez. burada siyaset yapanlar aynı durumda olsa onlar da demez.
bu ülkede bir dönem siyaset yüzünden neredeyse ülkeyi terk edecek noktaya gelen
fazıl say'ı cumhurbaşkanı annesi öldüğünde taziye için arayıp zeytin dalı uzatmıştı. fazıl say cumhurbaşkanı beni taziye için aradı, duygularında çok samimiydi diye bir açıklama yaptı. bu ülkenin solu fazıl sayı bile sen nasıl onun taziyesini kabul edersin, akpli mi oldun diye linç etti.
evet, boş beleş açıklamalar yapmasına, gereksiz konulara girmesine gerek yoktu arda'nın. o da onun hatası. ancak bu işin en başında ne arda akpliydi ne de cumhurbaşkanı ile çok samimi olmak gibi bir derdi vardı. arda sadece kendisine gösterilen ilgiye kayıtsız kalamadı. ilginin makamı nedeniyle kalamazdı da. başka ülkelerden örnekler vermesin kimse. başka ülkelerde ben futbolcuyla ya da basketbolcuyla samimi olmak, birinden milletvekili, birinden federasyon başkanı, birinden cumhurbaşkanı danışmanı, birinden devlet bankasına müdür atamak gibi bir derdi olan siyasetçilere hiç denk gelmedim. bazı şeyleri içinde bulunduğumuz şartlara göre değerlendirmekte fayda var.