11 kasım 2011 türkiye hırvatistan maçı öncesinde en çok merak ettiğimiz konu
arda turan'ın ispanya tecrübesinin kendisine neler kattığıydı. son almanya ve azerbaycan maçlarında olduğu gibi yine tutuk, etkisizdi, sadece sağdan çizgiye inip içeri çıkardığı ama kalecinin uzanıp aldığı pozisyon olmaya aday bir pası vardı o kadar. ne zaman tur gitti, kendisi de o zaman bitti, düdükten sonra topa vurup hırvatistan'da ne işim var dedi. bizim medyamız hala hiddink'i, volkan'ın tribünlerden yediği ıslık ve protestoyu (emre ve volkan'ın küfürleri konuşulmuyor tabi ki onlar haklı çünkü) konuşuyorlar. tabi bir de klasik anketler başlamış durumda, kim geçsin milli takıma diye. o sonuçları tff'ye yolluyorlarmış çünkü, tff'de işi bilmediği için anket sonucuna göre seçicekmiş hocayı. kısacası sözlük, demem o ki, arda ispanya'ya gitmiş ama henüz birşey öğrenememiş ne yazık ki. bu yaptıgı milli formasını satmaktır, bunun izahı olamaz. 5-0 da yenik olsan bunu yapma lüksün yoktur. kazanınca primleri yemek güzel gelir ama kaybedince ne işim var hırvatistan'da? yok öyle yağma. bizim en büyük sorunumuz bu işte.. haddimizi bilememek.. bakarsın herkes kendisini messi sanar, çalışmaz etmez, ama sahada ezilince de suçlu aranır sağda solda. sen ispanya'da futbolunu geliştireceğine kaslarını geliştirmişsin,
cristiano ronaldo'dan nasıl kasılarak yürünür onun dersini almış gibisin. çok yazık.