3451
captano birkaç gün evvel blogunda güzel bir yazı yazmıştı. arda'nın kaptanlığı konusunda hangi görüşe sahip olursanız olun okunması gereken bir yazı.
arda turan'ın galatasaray kaptanı olması konusunda birçok farklı görüş var. özellike arda hakkında birçoğumuzda memnuinyetsizlik hakim. şimdi captano'nun derlemesinden yola çıkarak arda'ya verilen kaptanlığın doğru olduğunu düşünebiliriz, ki yanlış da sayılmaz. hatta arda'ya kaptanlık verilmesi en doğru karardı.
o günün şartlarında arda'ya kaptanlık verilmesinin başka sebepleri de vardı.
*arda'yı bir avrupa kulübüne satacak olmamız halinde fiyatı biraz daha yüksekten açmamızı sağlayacaktı,
*arda'yı takımda bir süre daha tutmak adına gönlünü hoş edecek bir durumdu,
*her ne kadar arda ben galatasaraylıyım dese de, tanju çolak'ın fenere gitmesi misali, arda'yı da kaybetmek istemedi ''manevi baba'' adnan. zira arda'nın fenere gitmesi demek, adnan polat'ın müthiş bir prestij kaybı anlamına gelir. galatasaray kulübü altyapıdan yetişen oyuncusunu elinden tutamıyosa, başkanı, yönetimi oturduğu koltuğu bırakmalıdır zaten,
*arda'nın kaptan yapılması altyapıdaki hem mevcut hem de gelecekti futbolculara bir mesaj olacaktı. gerçi uğur uçar da vardı illa ki mesaj verilmesi gerekiyorsa ama arda'nın ulaştığı nokta ve muhtemel avrupa'ya transferi verilmek istenen bu mesajı daha anlamlı kılacaktı,
bunların yanında;
*arda'nn içimizden biri olması, senin benim gibi galatasaraylılığı gönülden hissetmesi,
*efendi ve düzgün kişiliği, iyi bir aileden yetişmiş, kötü alışkanlığı olmayan temiz bir çocuk oluşu,
*arda'nın galatasaray'ın potansiyel idolü oluşu,
son olarak da, arda'nın doğru düzgün eğitim almamış, eğitim seviyesi yerlerde gezinen, iki kelimeyi bir araya getirip röportajlarda ne dediği belli olmayan diğer türk futbolculardan pozitif yönde ayrışması.
dediğim gibi tüm bunları yanyana koyunca arda'nın kaptan yapılması en doğru karar gibi gözüküyor.
başka takımlarda, avrupada'ki kulüplerde ya da bizden örnek verirsek, misal bir tavşanlı linyitspor'da kaptanlar nasıl seçiliyor? manchester united'da, chealsea de?
bir takıma kaptan seçmenin çok fazla ölçütü olmaz kanımca. o takımdaki en eski oyuncuyu kaptan yaparsınız çünkü o takımda uzun süre foma giymiştir, bir nezbze de olsa benimsemiştir o takımı, formasını...daha eski olduğundan soyunma odasından tutunda da malzemecisine kadar birçok konuda bilgisi vardır. bir nevi usta-çırak yöntemini devam ettirebilir takım içinde. en azından kulübü tanıyordur, yöneticiler ile teması daha fazladır, bu açıdan yöneticilerin ya da teknik adamın işini kolaylaştırır.
pek tabi kaptan yapacağınız kişinin biraz da abi rolünde olması gerekir. yol gösteren, gerektiğinde uyaran, liderlik vasıfları olan bir kişiliğe haiz olması beklenir. bunlar kaptalık rolünü layıkıyla yerine getirmesini sağlar.
yukarıda yazdıklarım galatasaray için ne kadar geçerli? bu genellemelerin yanında işin bir de sarı-kırmızı tarafı var. dikkatli bakarsak her takımın galatasaray gibi geleneklere sahip olmadığını anlarız. bir tarihi ve çeşitli gelenekleri olan kulüp sayısı nispeten azdır.
günümüz örneklerinde barcelona ajax gibi takımların kaptanlarını kendi bünyelerinden seçmelerinden daha doğal bir anlayış olamaz, tıpkı arda'ya kaptanlık verilmesi gibi.
şu konuda anlaşalım yukarıda yazdıklarımı etüt edince (en azından kendi adıma söylüyorum) arda'ya kaptanlık verilmesi doğruydu yaşı ne olursa olsun.
ancak gelinen nokta itibariyle arda'nın bugüne kadar ki kaptanlık, liderlik yöntemi takımı yanlış noktaya getirdi. pek tabi takımın ilk yarı itibariyle eksi averaja sahip olması arda'nın kabahati değil. arda'nın yanlışları başka başka yerlerde.
arda captano'nun yazısında belirttiği eski kaptanlarımızdan belirgin bir şekilde ayrışıyor. arda efendi olabilir, düzgün bir kişiliğe sahip olabilir ama kimse kusura bakmasın arda takım içinde ağırlığı olan bir kişiliğe sahip değil.
milli takımın geçtiğimiz yaz amerika kampı vardı. ntvspor, arda ile röportaj yapmıştı. taraftarın sılıklamasından tutunda başka başka konular hakkında sorular yöneltmişti. arda safi gülüyordu o röportajda, mutluydu.
arda'nın futbolunu değil de, diğer röpotajlarını göz önüne getirin. kameralar önüne çıktığındaki halini bir düşünün. gözünüzü kapatın düşünün lütfen. misal guiza benim aklımda hep o üzgün ve ağlamaklı haliyle hafızamda kalacak. arda ise güler yüzlü haliyle. arda dediğimiz bu yetenekli futbolcu, güler yüzlü sevimli bir kişilik. en azından bende oluşturduğu izlenim bu.
bir de cüneyt tanman'ı düşünün. o da eski kaptanlarımızdan. ben bu adamın güldüğünü sırıttığını hiç ama hiç görmedim. göz önünde olan ve bilinen diğer kaptanlarımızdan örnek verelim. turgay şeren. kendisi abuk sabuk insanlarla tv'de futbol programı yapmış ve bazı sebeplerden alay konusu olmuş olsa da, bu adamın ciddiyetinden kimse şüphe duyabilir mi? ki kendisi çok genç yaşta galatasaray kaptanı olmuştur.
ya bülent korkmaz? bayrak adamı nasl hatırlarsınız gözlerinizi kapattığınızda? onu kameralar önünde yeni yeni görmeye başladık, kendisi ile tanışma şansım olmuştu. çok küfürbaz adamdı o zamanlar. artık söylemleri ve ekranlarda anlamsızca gülümsemesi sebebiyle antipatik biri olsa da, kimse onun kaptanlığına laf edemez. o da kaptanlığı özümseyerek yaptı.
göz ününde herkesin bildiği tanıdığı kaptanları yazmak istedim. misal tugay da kaptanlık pazubandını takmıştır. televole gibi salak bir programın popüler olduğu zamanlarda, tugay'ın eşi birkaç kez gözönüne getirilmeye çalışılmış ama devamı gelmemişti. keza hakan şükür'ün ilk evliliği, torino'ya gidişi, havaalanında eşiyle kavuşmaları filan hep göz önünde olmuş ancak yine, sonrası olmamıştı. kimse bülent korkmaz'ın eşini de bilmez bilse de hatırlamaz.
arda turan da ise herşey daha başka. arda turan'ı nasıl bilrdiniz desek, futbolu dışında konuşacak çok şey var.
sayalım bunları;
*sinema kapatması. bu kimseyi ilgilendirmez açıkçası, yazmış olmaktan dolayı da rahatsızım şimdi. ancak öyle ya da böyle, medya etkisiyle ya da değil bu gündeme geldi.
*kız arkadaşı. yine kimseyi ilgilendirmez bu. ancak gündeme geldi çok konuşuldu. ister fener medya'sının, ister azize'nin talimatı deyin, ne olursa olsun arda turan kararlı olsaydı bunun da önüne geçilirdi. uzamazdı bu konular. tugay'da da böyle olmuştu devamı gelmedi. arda ise inmiyor magazin sayfalarından neden?
*erman toroğlu'nun arda'nın sakatlığı hakkında söylediği söz ve sonrasında arda'nın röportaj sırasında gözlerinin dolması ya da ağlaması.
* takımın avrupa'dan elenmesi sonrasında takım otobüsü ile florya'ya gitmek yerine taksiye binip eve gitmesi. geçenlerde ilovedonut söylemişti yanlış hatırlamıyorsam, evi havaalanına çok yakınmış. anket yapalım bunun için takım otobüsü yerine taksiye binmesi ne kadar doğruymuş diye. sonucun ne çıkacağı belli.
*2010-2011 sezonu hazırlık kampı sırasında almanya'da oynanan galatasaray-fenerbahçe maçı sonrası takım otobüsünden inip taraftarla tartışması, kavga etmesi, hareket çekmesi, küfür etmesi ya da bunlardan herhangi biri. en azından tartışması...
* arda turan'ın caner ile antrenmanda kavga etmesi, caner'in dudağın patlatmıştı yanlış anmısamıyorsam.
şimdi arda turan'ı tekrar düşünün; röportajlarını, mizacını.. dediğim gibi gözümü kapatıp arda turan'ı düşününce sevimli ve güler yüzlü çocuktan başkasını görmüyorum. naçizane arda turan hakkında düşüncem budur. futbolculuğu da beni mest eder, çok severim. iki sene önce kapalı altta maç izlerken tam önümde, 3 kişinin arasından nasıl geçtiğini hala anlamış değilim. o gün rakip sağ kanat oyuncularının içinden geçti sanırsam aklım almıyor çünkü.
dediğim gibi arda güleryüzlü neşeli biri, elbette güzel böyle olmak yanlış anlaşılmasın. ancak galatasaray kaptanının ciddiyete ihtiyac var. somurtmaya değil. zaman zaman arda'nın sahada somurttuğunu da gördük bir taraftan. misal ben bülent'in yüzünde hep hırs gördüm. istanbul'da bir dortmund maçımız vardı. bülent bir ıska geçti, kaybettik. halbuki çok iyi oynamıştuk o maçta. ama bayrak adam kaybetsek de hiç somurtmuyordu, hep hırslıydı. ne bileyim bu adamın saygın bir duruşu vardı. sevsekm de sevmesek de hakan şükür de öyledir misal. ciddi adamdır, konuşması, hareketleri davranışları. galatasaray gibi bir kulübün kaptanında olması gerekenler vardı onda da... fatih terim başlka bir örnek ciddiyet konusunda.
arda ne kadar yetenekli olursa olsun işte tam da bu konuda galatasaray kaptanı olmak konusunda yeterli değil.
ayrıca yukarıda yazdığım olaylar dışında dedikodu da olsa birçok konu vardı geçtiğimiz dönemde. elano'ya pas atmıyor, gibi... maçları sahada izleyen çok kişi bunun böyle olduğunu görüyordu bariz şekilde. bu daha sonra dos santos'a da pas vermiyor'a kadar gitti. 2009-2010 sezonu ikinci yarısında oynanan bir kasımpaşa maçı vardı. hatırlayanlar bilir. arda ve dos santos sahada idi. gio topu ne zaman alsa bmw'nin m5 modeli gibiydi, o kadar iyi hızlanıydu ki, rakip orta sahasını resmen delip geçiyordu. ancak top ne zaman arda'ya gelse yavaşlıyordu takım, haybeye depar atan ise dos santos oluyordu. o maçı 5 gol atıp kazanmıştık ve dos santos en iyi maçını çıkarmıştı. ancak arda'nın pas atmayışı tescillenmişti benim gözümde.
bunun dışında arda'nın millyetçilik unuyla yoğrulduğunu hepimiz biliyoruz sanırım. kulüp takımlarında bunun hiçbir önemi yoktur ancak bu yabancı düşmanlığına varmamalıdır. sonuçta yaptığınız iş itibariyle milliyetinizden olmayan futbolcularla yanyana ya da karşı karşya mücadele ediyosunuz. medyamız malum yabancı düşmanlığı konusunda alıp başını yürüdü. rıdvan dilmen medyadaki en iyi yorumcu diye yutturuluyor ve arda da bunu yiyorsa, arda'nın da bilinçaltında böyle bir düşünce güttüğünü düşünmemek için hiç bir sebep göremiyorum. ki pas atmıyor gibi düşünceler ortada dolaşıyorken...
yukarıdaki herşeyi geçtim, benim arda'yı en çok eleştireceğim nokta ise takım içindeki arkadaşlık ortamı.
iki olayı tasvir edicem. bu iki tasvir arda'nın kaptanlık yapamadığının, asla kaptan olamayacağının ve kaptanlığı bırakmasının göstergesidir nazarımda. naltacaklarım sonunda arda'nın kaptan olmaya en uygun aday olduğunu düşünenler beni ve benim gibi düşünenleri aydınlatsınlar lütfen.
2009-2010 ve 2010-2011 sezonu hazırlık kampı. altyapıdan genç oyuncular kampa katılmış durumda. bir kaç gün sonra takım içinde geleneksel saç kesme töreni yapılıyor... o görüntüleri izleyenler var mı bilmiyorum ama anlatayım. mustafa sarp, ayhan, emre aşık, sabri, arda karede... diğer yerli oyuncularımız da görünüyor çağlar birinci'den mehmet topal'a kadar. yabancı futbolculardan bir nonda bir de lorik cana şöyle bir görünüyor kayboluyor... peki nerde yabancı futbolcular? milan baros iki senedir takımda nerde?kewell da öyle o da yok. çağlar birinci, ali turan tören alanında, mustafa sarp bile en ön planda ama yabacn futbolcular yoklar...
soruyorum neden?
deplasmandaki karpthy lviv maçının ikinci yarısı. ali turan sahada. orta çizgiye yakın sağ kanatta bir mücadele. ali turan'ın kafasına darbe geliyor. öyle sağlam bir tekme değil pozisyon icabı mücadele işte. ali turan yerde birazcık numara yapıyor önce sonra kalkıyor tartışıyor rakip forvet ile. oraya ilk gelen lucas neill, hemen akabinde tartışmaya müdehale eden forma numarası 19. arda turan yok.
iki tasvir dedim ama üçüncüsünü de yazalım. ankaragücü maçı. gol yiyoruz topu santraya diken isim kim? milan baros. rakip takım oyuncularını, gol sonrası fazla sevinmelerinden, zaman çaldıklarından dolayı hakeme şikayet ediyor bir taraftan. arda turan nerede? üzgün, kafası öne düşmüş, surat bir karış...
çok ağır olacak bu sözler ama, takımda saç kesmekle kaptanlık yapılmaz. liderlik başka vasıflar içermeli ve bu safi sevimli çocuk olmakla gerçekleşmez. gelinen nokta itibariyle, arda turan'ın galatasaray'a yakışan kaptanlık yapamadığı görüşündeyim. bunları takımın ligde 9. sırada olmasından dolayı yazmıyorum bu arada yanlış anlaşılmasın.
arda'nın kaptanlığını yeterli görmüyorum. çünkü diyeceğim en temel sebep arkadaşlık ortamını yeterli düzeye ulaştıramaması. ayrıca kaptan olarak ağırlığını da ortaya koyamadı.
en basitinden servet çetin, rijkaard'ın üzerine yürüdüğünde, arda turan:
''ne yaptığını sanıyorsun, geç yerine oyna, o takımın hocası ne derse o olur''
diyebildi mi?
peki diyebilir miydi? dese ne olurdu? arda servet ile kavga edebilir miydi? eder miydi?
mevcut durum itibariyle çözüm, arda turan'ın kaptanlıktan alınması değil. böyle bir durum arda'nın kariyeri açısında kötü olur. her ne olursa olsun arda'nın pırıl pırıl olması gereken kariyeri için bunun yazılmasını istemem. hepimiz arda için böyle isteriz zaten. arda her ne yaparsa yapsın bizim evladımız. yanlış yapsa bile. onu anlamsız bir hırsla eleştirmekle de bir yere varamayız zaten. ancak umarım daha fazla abuk sabuk işlere imza atmaz küçük hakan gibi.
arda kaptanlıktan alınsın istemem bu işleri daha kötü hale getirir. ama arda turan eğer bu seviyede ya da daha kötü yapacaksa bu kaptanlığı yanındaki lorik cana ya da neill iyi bir alternatif. peki neden?
klişelerle gitmeyeceğim. lorik cana ve neill her takımda kaptanlık yapmışlar, demek biraz da olsa yanlış. en başta bir takımdaki en eski ve liderlik vasıfları olan kişi kaptan yapılır demiştim. bizim gibi gelenekleri olan kulüplerde bu böyle olmaz tabi. ama olmayacağı anlamına da gelmez. bugüne kadar ki takım kaptanlarımızdan sadece ikisi yabancı oldu. hagi ve popescu bile bu takımın birinci kaptanı olmamıştı captano'nun dediği gibi... şimdi lorik cana ya da neill'ın birinci kaptan olmasını bazılarımız sindirmek istemeyecektir. başka başka eleştiriler de gelebilir bu yüzden.
her ne kadar lorik cana kaptan olsun desem de şu ahvalde zaten lorik cana ya da lucas neill'in sabri'yi bile ekarte edip kaptan olmaları zor, neredeyse imkansız. gerçekçi olmak gerek.
arda turan da ayhan da kaptanlığı vermez zaten. ayhan yönetimden böyle bir tavsiye, baskı filan olsa belki verir ama yönetimdekiler, biz almayalım arda kaptanlığı senden, sen kendi rızanla ver deseler de, vermez o pazubandını.
bu açıdan arda turan ile ayhan takımdan gitmediği müddetçe kaptanların değişmesi çok zor.
benim temennim arda'nın kaptanlığını yeterli görmesem dei takım kaptanı rolünü yerine getirmesi adına bazı meziyetlerini geliştirmesi ve düzeltmesi.
ancak görünen köy kılavuz istemez.
rıdvan, emre belözoğlu ve doğruysa acun gibi kişiliklerle samimiyet kurması arda'yı yüceltmez ancak onların seviyesine indirir. yıllar sonra da arda, rıdvan, emre, sergen yanyana program yaparsa hiç çekilmezler.
arda turan'ın galatasaray kaptanı olması konusunda birçok farklı görüş var. özellike arda hakkında birçoğumuzda memnuinyetsizlik hakim. şimdi captano'nun derlemesinden yola çıkarak arda'ya verilen kaptanlığın doğru olduğunu düşünebiliriz, ki yanlış da sayılmaz. hatta arda'ya kaptanlık verilmesi en doğru karardı.
o günün şartlarında arda'ya kaptanlık verilmesinin başka sebepleri de vardı.
*arda'yı bir avrupa kulübüne satacak olmamız halinde fiyatı biraz daha yüksekten açmamızı sağlayacaktı,
*arda'yı takımda bir süre daha tutmak adına gönlünü hoş edecek bir durumdu,
*her ne kadar arda ben galatasaraylıyım dese de, tanju çolak'ın fenere gitmesi misali, arda'yı da kaybetmek istemedi ''manevi baba'' adnan. zira arda'nın fenere gitmesi demek, adnan polat'ın müthiş bir prestij kaybı anlamına gelir. galatasaray kulübü altyapıdan yetişen oyuncusunu elinden tutamıyosa, başkanı, yönetimi oturduğu koltuğu bırakmalıdır zaten,
*arda'nın kaptan yapılması altyapıdaki hem mevcut hem de gelecekti futbolculara bir mesaj olacaktı. gerçi uğur uçar da vardı illa ki mesaj verilmesi gerekiyorsa ama arda'nın ulaştığı nokta ve muhtemel avrupa'ya transferi verilmek istenen bu mesajı daha anlamlı kılacaktı,
bunların yanında;
*arda'nn içimizden biri olması, senin benim gibi galatasaraylılığı gönülden hissetmesi,
*efendi ve düzgün kişiliği, iyi bir aileden yetişmiş, kötü alışkanlığı olmayan temiz bir çocuk oluşu,
*arda'nın galatasaray'ın potansiyel idolü oluşu,
son olarak da, arda'nın doğru düzgün eğitim almamış, eğitim seviyesi yerlerde gezinen, iki kelimeyi bir araya getirip röportajlarda ne dediği belli olmayan diğer türk futbolculardan pozitif yönde ayrışması.
dediğim gibi tüm bunları yanyana koyunca arda'nın kaptan yapılması en doğru karar gibi gözüküyor.
başka takımlarda, avrupada'ki kulüplerde ya da bizden örnek verirsek, misal bir tavşanlı linyitspor'da kaptanlar nasıl seçiliyor? manchester united'da, chealsea de?
bir takıma kaptan seçmenin çok fazla ölçütü olmaz kanımca. o takımdaki en eski oyuncuyu kaptan yaparsınız çünkü o takımda uzun süre foma giymiştir, bir nezbze de olsa benimsemiştir o takımı, formasını...daha eski olduğundan soyunma odasından tutunda da malzemecisine kadar birçok konuda bilgisi vardır. bir nevi usta-çırak yöntemini devam ettirebilir takım içinde. en azından kulübü tanıyordur, yöneticiler ile teması daha fazladır, bu açıdan yöneticilerin ya da teknik adamın işini kolaylaştırır.
pek tabi kaptan yapacağınız kişinin biraz da abi rolünde olması gerekir. yol gösteren, gerektiğinde uyaran, liderlik vasıfları olan bir kişiliğe haiz olması beklenir. bunlar kaptalık rolünü layıkıyla yerine getirmesini sağlar.
yukarıda yazdıklarım galatasaray için ne kadar geçerli? bu genellemelerin yanında işin bir de sarı-kırmızı tarafı var. dikkatli bakarsak her takımın galatasaray gibi geleneklere sahip olmadığını anlarız. bir tarihi ve çeşitli gelenekleri olan kulüp sayısı nispeten azdır.
günümüz örneklerinde barcelona ajax gibi takımların kaptanlarını kendi bünyelerinden seçmelerinden daha doğal bir anlayış olamaz, tıpkı arda'ya kaptanlık verilmesi gibi.
şu konuda anlaşalım yukarıda yazdıklarımı etüt edince (en azından kendi adıma söylüyorum) arda'ya kaptanlık verilmesi doğruydu yaşı ne olursa olsun.
ancak gelinen nokta itibariyle arda'nın bugüne kadar ki kaptanlık, liderlik yöntemi takımı yanlış noktaya getirdi. pek tabi takımın ilk yarı itibariyle eksi averaja sahip olması arda'nın kabahati değil. arda'nın yanlışları başka başka yerlerde.
arda captano'nun yazısında belirttiği eski kaptanlarımızdan belirgin bir şekilde ayrışıyor. arda efendi olabilir, düzgün bir kişiliğe sahip olabilir ama kimse kusura bakmasın arda takım içinde ağırlığı olan bir kişiliğe sahip değil.
milli takımın geçtiğimiz yaz amerika kampı vardı. ntvspor, arda ile röportaj yapmıştı. taraftarın sılıklamasından tutunda başka başka konular hakkında sorular yöneltmişti. arda safi gülüyordu o röportajda, mutluydu.
arda'nın futbolunu değil de, diğer röpotajlarını göz önüne getirin. kameralar önüne çıktığındaki halini bir düşünün. gözünüzü kapatın düşünün lütfen. misal guiza benim aklımda hep o üzgün ve ağlamaklı haliyle hafızamda kalacak. arda ise güler yüzlü haliyle. arda dediğimiz bu yetenekli futbolcu, güler yüzlü sevimli bir kişilik. en azından bende oluşturduğu izlenim bu.
bir de cüneyt tanman'ı düşünün. o da eski kaptanlarımızdan. ben bu adamın güldüğünü sırıttığını hiç ama hiç görmedim. göz önünde olan ve bilinen diğer kaptanlarımızdan örnek verelim. turgay şeren. kendisi abuk sabuk insanlarla tv'de futbol programı yapmış ve bazı sebeplerden alay konusu olmuş olsa da, bu adamın ciddiyetinden kimse şüphe duyabilir mi? ki kendisi çok genç yaşta galatasaray kaptanı olmuştur.
ya bülent korkmaz? bayrak adamı nasl hatırlarsınız gözlerinizi kapattığınızda? onu kameralar önünde yeni yeni görmeye başladık, kendisi ile tanışma şansım olmuştu. çok küfürbaz adamdı o zamanlar. artık söylemleri ve ekranlarda anlamsızca gülümsemesi sebebiyle antipatik biri olsa da, kimse onun kaptanlığına laf edemez. o da kaptanlığı özümseyerek yaptı.
göz ününde herkesin bildiği tanıdığı kaptanları yazmak istedim. misal tugay da kaptanlık pazubandını takmıştır. televole gibi salak bir programın popüler olduğu zamanlarda, tugay'ın eşi birkaç kez gözönüne getirilmeye çalışılmış ama devamı gelmemişti. keza hakan şükür'ün ilk evliliği, torino'ya gidişi, havaalanında eşiyle kavuşmaları filan hep göz önünde olmuş ancak yine, sonrası olmamıştı. kimse bülent korkmaz'ın eşini de bilmez bilse de hatırlamaz.
arda turan da ise herşey daha başka. arda turan'ı nasıl bilrdiniz desek, futbolu dışında konuşacak çok şey var.
sayalım bunları;
*sinema kapatması. bu kimseyi ilgilendirmez açıkçası, yazmış olmaktan dolayı da rahatsızım şimdi. ancak öyle ya da böyle, medya etkisiyle ya da değil bu gündeme geldi.
*kız arkadaşı. yine kimseyi ilgilendirmez bu. ancak gündeme geldi çok konuşuldu. ister fener medya'sının, ister azize'nin talimatı deyin, ne olursa olsun arda turan kararlı olsaydı bunun da önüne geçilirdi. uzamazdı bu konular. tugay'da da böyle olmuştu devamı gelmedi. arda ise inmiyor magazin sayfalarından neden?
*erman toroğlu'nun arda'nın sakatlığı hakkında söylediği söz ve sonrasında arda'nın röportaj sırasında gözlerinin dolması ya da ağlaması.
* takımın avrupa'dan elenmesi sonrasında takım otobüsü ile florya'ya gitmek yerine taksiye binip eve gitmesi. geçenlerde ilovedonut söylemişti yanlış hatırlamıyorsam, evi havaalanına çok yakınmış. anket yapalım bunun için takım otobüsü yerine taksiye binmesi ne kadar doğruymuş diye. sonucun ne çıkacağı belli.
*2010-2011 sezonu hazırlık kampı sırasında almanya'da oynanan galatasaray-fenerbahçe maçı sonrası takım otobüsünden inip taraftarla tartışması, kavga etmesi, hareket çekmesi, küfür etmesi ya da bunlardan herhangi biri. en azından tartışması...
* arda turan'ın caner ile antrenmanda kavga etmesi, caner'in dudağın patlatmıştı yanlış anmısamıyorsam.
şimdi arda turan'ı tekrar düşünün; röportajlarını, mizacını.. dediğim gibi gözümü kapatıp arda turan'ı düşününce sevimli ve güler yüzlü çocuktan başkasını görmüyorum. naçizane arda turan hakkında düşüncem budur. futbolculuğu da beni mest eder, çok severim. iki sene önce kapalı altta maç izlerken tam önümde, 3 kişinin arasından nasıl geçtiğini hala anlamış değilim. o gün rakip sağ kanat oyuncularının içinden geçti sanırsam aklım almıyor çünkü.
dediğim gibi arda güleryüzlü neşeli biri, elbette güzel böyle olmak yanlış anlaşılmasın. ancak galatasaray kaptanının ciddiyete ihtiyac var. somurtmaya değil. zaman zaman arda'nın sahada somurttuğunu da gördük bir taraftan. misal ben bülent'in yüzünde hep hırs gördüm. istanbul'da bir dortmund maçımız vardı. bülent bir ıska geçti, kaybettik. halbuki çok iyi oynamıştuk o maçta. ama bayrak adam kaybetsek de hiç somurtmuyordu, hep hırslıydı. ne bileyim bu adamın saygın bir duruşu vardı. sevsekm de sevmesek de hakan şükür de öyledir misal. ciddi adamdır, konuşması, hareketleri davranışları. galatasaray gibi bir kulübün kaptanında olması gerekenler vardı onda da... fatih terim başlka bir örnek ciddiyet konusunda.
arda ne kadar yetenekli olursa olsun işte tam da bu konuda galatasaray kaptanı olmak konusunda yeterli değil.
ayrıca yukarıda yazdığım olaylar dışında dedikodu da olsa birçok konu vardı geçtiğimiz dönemde. elano'ya pas atmıyor, gibi... maçları sahada izleyen çok kişi bunun böyle olduğunu görüyordu bariz şekilde. bu daha sonra dos santos'a da pas vermiyor'a kadar gitti. 2009-2010 sezonu ikinci yarısında oynanan bir kasımpaşa maçı vardı. hatırlayanlar bilir. arda ve dos santos sahada idi. gio topu ne zaman alsa bmw'nin m5 modeli gibiydi, o kadar iyi hızlanıydu ki, rakip orta sahasını resmen delip geçiyordu. ancak top ne zaman arda'ya gelse yavaşlıyordu takım, haybeye depar atan ise dos santos oluyordu. o maçı 5 gol atıp kazanmıştık ve dos santos en iyi maçını çıkarmıştı. ancak arda'nın pas atmayışı tescillenmişti benim gözümde.
bunun dışında arda'nın millyetçilik unuyla yoğrulduğunu hepimiz biliyoruz sanırım. kulüp takımlarında bunun hiçbir önemi yoktur ancak bu yabancı düşmanlığına varmamalıdır. sonuçta yaptığınız iş itibariyle milliyetinizden olmayan futbolcularla yanyana ya da karşı karşya mücadele ediyosunuz. medyamız malum yabancı düşmanlığı konusunda alıp başını yürüdü. rıdvan dilmen medyadaki en iyi yorumcu diye yutturuluyor ve arda da bunu yiyorsa, arda'nın da bilinçaltında böyle bir düşünce güttüğünü düşünmemek için hiç bir sebep göremiyorum. ki pas atmıyor gibi düşünceler ortada dolaşıyorken...
yukarıdaki herşeyi geçtim, benim arda'yı en çok eleştireceğim nokta ise takım içindeki arkadaşlık ortamı.
iki olayı tasvir edicem. bu iki tasvir arda'nın kaptanlık yapamadığının, asla kaptan olamayacağının ve kaptanlığı bırakmasının göstergesidir nazarımda. naltacaklarım sonunda arda'nın kaptan olmaya en uygun aday olduğunu düşünenler beni ve benim gibi düşünenleri aydınlatsınlar lütfen.
2009-2010 ve 2010-2011 sezonu hazırlık kampı. altyapıdan genç oyuncular kampa katılmış durumda. bir kaç gün sonra takım içinde geleneksel saç kesme töreni yapılıyor... o görüntüleri izleyenler var mı bilmiyorum ama anlatayım. mustafa sarp, ayhan, emre aşık, sabri, arda karede... diğer yerli oyuncularımız da görünüyor çağlar birinci'den mehmet topal'a kadar. yabancı futbolculardan bir nonda bir de lorik cana şöyle bir görünüyor kayboluyor... peki nerde yabancı futbolcular? milan baros iki senedir takımda nerde?kewell da öyle o da yok. çağlar birinci, ali turan tören alanında, mustafa sarp bile en ön planda ama yabacn futbolcular yoklar...
soruyorum neden?
deplasmandaki karpthy lviv maçının ikinci yarısı. ali turan sahada. orta çizgiye yakın sağ kanatta bir mücadele. ali turan'ın kafasına darbe geliyor. öyle sağlam bir tekme değil pozisyon icabı mücadele işte. ali turan yerde birazcık numara yapıyor önce sonra kalkıyor tartışıyor rakip forvet ile. oraya ilk gelen lucas neill, hemen akabinde tartışmaya müdehale eden forma numarası 19. arda turan yok.
iki tasvir dedim ama üçüncüsünü de yazalım. ankaragücü maçı. gol yiyoruz topu santraya diken isim kim? milan baros. rakip takım oyuncularını, gol sonrası fazla sevinmelerinden, zaman çaldıklarından dolayı hakeme şikayet ediyor bir taraftan. arda turan nerede? üzgün, kafası öne düşmüş, surat bir karış...
çok ağır olacak bu sözler ama, takımda saç kesmekle kaptanlık yapılmaz. liderlik başka vasıflar içermeli ve bu safi sevimli çocuk olmakla gerçekleşmez. gelinen nokta itibariyle, arda turan'ın galatasaray'a yakışan kaptanlık yapamadığı görüşündeyim. bunları takımın ligde 9. sırada olmasından dolayı yazmıyorum bu arada yanlış anlaşılmasın.
arda'nın kaptanlığını yeterli görmüyorum. çünkü diyeceğim en temel sebep arkadaşlık ortamını yeterli düzeye ulaştıramaması. ayrıca kaptan olarak ağırlığını da ortaya koyamadı.
en basitinden servet çetin, rijkaard'ın üzerine yürüdüğünde, arda turan:
''ne yaptığını sanıyorsun, geç yerine oyna, o takımın hocası ne derse o olur''
diyebildi mi?
peki diyebilir miydi? dese ne olurdu? arda servet ile kavga edebilir miydi? eder miydi?
mevcut durum itibariyle çözüm, arda turan'ın kaptanlıktan alınması değil. böyle bir durum arda'nın kariyeri açısında kötü olur. her ne olursa olsun arda'nın pırıl pırıl olması gereken kariyeri için bunun yazılmasını istemem. hepimiz arda için böyle isteriz zaten. arda her ne yaparsa yapsın bizim evladımız. yanlış yapsa bile. onu anlamsız bir hırsla eleştirmekle de bir yere varamayız zaten. ancak umarım daha fazla abuk sabuk işlere imza atmaz küçük hakan gibi.
arda kaptanlıktan alınsın istemem bu işleri daha kötü hale getirir. ama arda turan eğer bu seviyede ya da daha kötü yapacaksa bu kaptanlığı yanındaki lorik cana ya da neill iyi bir alternatif. peki neden?
klişelerle gitmeyeceğim. lorik cana ve neill her takımda kaptanlık yapmışlar, demek biraz da olsa yanlış. en başta bir takımdaki en eski ve liderlik vasıfları olan kişi kaptan yapılır demiştim. bizim gibi gelenekleri olan kulüplerde bu böyle olmaz tabi. ama olmayacağı anlamına da gelmez. bugüne kadar ki takım kaptanlarımızdan sadece ikisi yabancı oldu. hagi ve popescu bile bu takımın birinci kaptanı olmamıştı captano'nun dediği gibi... şimdi lorik cana ya da neill'ın birinci kaptan olmasını bazılarımız sindirmek istemeyecektir. başka başka eleştiriler de gelebilir bu yüzden.
her ne kadar lorik cana kaptan olsun desem de şu ahvalde zaten lorik cana ya da lucas neill'in sabri'yi bile ekarte edip kaptan olmaları zor, neredeyse imkansız. gerçekçi olmak gerek.
arda turan da ayhan da kaptanlığı vermez zaten. ayhan yönetimden böyle bir tavsiye, baskı filan olsa belki verir ama yönetimdekiler, biz almayalım arda kaptanlığı senden, sen kendi rızanla ver deseler de, vermez o pazubandını.
bu açıdan arda turan ile ayhan takımdan gitmediği müddetçe kaptanların değişmesi çok zor.
benim temennim arda'nın kaptanlığını yeterli görmesem dei takım kaptanı rolünü yerine getirmesi adına bazı meziyetlerini geliştirmesi ve düzeltmesi.
ancak görünen köy kılavuz istemez.
rıdvan, emre belözoğlu ve doğruysa acun gibi kişiliklerle samimiyet kurması arda'yı yüceltmez ancak onların seviyesine indirir. yıllar sonra da arda, rıdvan, emre, sergen yanyana program yaparsa hiç çekilmezler.