eveeett.. şu ana kadar
demba ba,
oussama assaidi ve
nicklas bendtner hakkında yazdım. ba yazdığımın 1-2 gün sonrasına veto yedi, assaidi yarın geliyor dediler yazdım o gün bu gündür tık yok, bana kalırsa bu saatten sonra yalan olur o iş... sarışın avrupalı çilek milek dediler danimarkalı bendtner'e döşendim, onun da devamı gelmedi.
nene'yi gelmesin diye değil, bu şanssızlığı kırmak için yazıyorum. fransa ligini az biraz takip eden herkes bu adamın hayranıdır, "nene ıyy iğrenç topçu" diyen tek adam bulamazsınız, bu kadar iddialıyım. zaten burada ismi geçtiği anda "çocuğumu keserim", "tavuğumu yolarım" moduna geçen arkadaşlardan bunun işaretlerini alabiliyorsunuz. ben de adamı yıllardır hayranlıkla takip ettiğim için yazasım var, ama objektif yazacağım zira gelmesi için sebep bol ama gelmemesini istemek için sebep yok değil.
***
- nenê (ikinci e şapkalı olacak ama yazının gerisinde buna kasamayacağım) hikayesi ispanya'yla başlıyor. alaves'i hatırlayanlar vardır, hani liverpool-alaves finali o 5-4lük unutulmaz... cosmin contra'lı javi moreno'lu alaves önce liverpool'a kupayı kaybetti, çok geçmeden iki yıldız oyuncusu takımdan ayrıldı hemi de imparator fatih terim'in milan'ına gittiler birlikte.. alaves de kupa finali sonrası galatasaray gibi ekonomik açıdan yavaş yavaş boku yemeye başlayacaktı, zaten eti budu belli alaves bu girdaptan çıkamadı hikayenin sonunda, bugün yok desek yanlış olmaz. hikayenin başında ise 2002'de küme düştü.
- neyse nene'ye döneyim. alaves krizde nerden nasıl transfer yapayım derken 2004'te bunu brezilya'dan getiriyor, ve birinci lige yükseliyorlar, çıkar çıkmaz da tekrar düşüyorlar. o sene çıkan celta vigo ise büyük çıkış halinde, ve 6. olup uefa bileti alıyorlar, sezon sonunda da nene'yi alıyorlar. nene'yi alıyorlar almasına uefa ve lig derken ertesi sezon onlar da küme düşüyor. evet bu kısmı öyle bir geçer zaman ki hissiyatıyla geçtim çünkü ben hikayenin bundan sonrasını daha iyi biliyorum. nene'yi monaco kapıyor, yaş 26..
- monaco baya güzel şehir, maça prens filan geliyor yatlar falan filan. ortam rahat yani. ama takım eski tadında değil, nerde o bize 20 dakikada 4 tane çakan nonda'lı guily'li monaco, nerde bu 2008 model monaco. 4-3-3'ü uzun boylu piquionne merkezde, menez ve nene sağda solda şeklinde oynayan monaco iyi bir hücum üçlüsü yakalıyor. tabi ilginin çoğu menez'de ama nene de ispanya'dan beri gelen performansını sürdürüyor. sezon sonu geldiğinde piquionne lyon'a, menez roma'ya satılırken nene'yi espanyol'a kiralıyor monaco. park'ı alıyorlar forvete ki kendisi bugün arsenal'de, çok severim adamımdır. neyse.
- bu noktada "nene gidince monako çöktü, şimdi bizim mahallede kolasına oynuyorlar"a dönecek gibi duruyor hikaye ama öyle olmuyor ve monaco ertesi sene bunca giden adama rağmen benzer bir performans gösteriyor. bu arada espanyol da bizim riera'yı liverpool'a satınca fellik fellik solak adam arayıp nene'yi kiralıyor, iyi de iş yapyıor zira nene takımın en iyi oyuncusu oluyor- at kuyruk luis garcia ve raul tamudoyla birlikte oynadıkları hücum hattında.
- monaco sezon sonunda geri gelen nene'yi takımda tutuyor, zira "bıyık" lakaplı guy lacombe gelmiş kendisini istemekte, esapnyol da opsiyonu kullanmamış. nene sezona müthiş başlıyor, gol krallığının tepesine yerleşiyor.. bu sezon nene'nin patlama yapmasının en önemli sebeplerinden biri de chu-young park'la olan birlikteliğidir zira kendisi çok çalışkan çok koşu yapan faul alan top saklayan bir oyuncudur- wenger boş yere almadı kendisini-, ve pek çok maçta nene'yle arkalı önlü oynadılar. lacombe'un 4-4-2 denemelerinin etkisi büyük oldu bu patlamada, nene merkezden çok daha tehlikeli oldu.
- ligue 1'in anasını ağlattığı bu sezon boyunca galatasaray scoutları monaco'yu çok yakından takip etmiş olacaklar ki, takımın beyni nene'yi ya da kalbi park'ı değil de hocayla problemleri olan, sık sık sakatlanan ve sonlara doğru yedek kalan pino'yu beğeniyorlar. ee, ayrı bir göz gerek tabi. pino'yu 3 milyon'a biz alıyoruz, nene'yi 5'e paris saint germain. ama karışıklık olmasın, arap sermayesi yok henüz psg'de. nene kaçıyor, ve bu sefer monaco "bıyık"la başladığı ikinci sezonunda küme düşüyor :)
- psg'de 10-11 sezonu, kombouare var takımda iyi hocadır. kendisini bilmeyenler için etrafta az görünen siyahi teknik direktörlerden biridir, haksız yere ancelotti için görevinden alınmıştır, vesaire, vesaire... kadro güzel, bodmer gelmiş makalele gelmiş, bir diğer adamım sessegnon var, işler iyi gidiyor. nene bu kez 4-4-2'nin solunda ama bir açılmış ki durdurulamıyor. oyun tarzıyla ronaldinho'ya benzetiliyor, tabi ki abartılı bir benzetme ama ronaldinho'nun barca zamanlarındaki meşhur sol tarafa yaslanıp hücumu kurduğu role benzer bir rolü var. farklı olarak çok pis bir solu var tabi, frikik, kaleyi yoklama gibi işlerde 10 puan 10 puan 10 puan. tabi psg standardları biraz farklı bir takım, yani o görkemli günlerinde değil evet ama kötü geçen yıllardan sonra takım şampiyonluğa net biçimde oynamasa da iyi gidiyor. sezon belki de çok farklı bitecek ama kombouare gidip mal gibi sessegnon'a küfür ediyor antremanda, adam da tribe bağlıyor "ben gidicem" diye tutturuyor, devre arasında gidiyor.uefa kupasında takım gruptan çıkıp eleniyor, fransada iki kupada çok iyi gidiyorlar, asıl olanda finale çıkıp lille'e kaybediyorlar. ligi de 4. bitiriyorlar. nene baya takımın gözbebeği durumunda.
- yazın araplar şıp diye kulübü alıyorlar, sonra gelsin transferler. kombouare'yi zart diye kovamıyorlar vicdanları sızlıyor, o yüzden matuidi, menez, sissoko, pastore, maxwell, lugano, motta, gameiro derken transfere deli gibi abanıyorlar, 90 milyon euronun üzerinde para harcıyorlar ama bunun büyük kısmı ne bok yemeye o parayı ettiğini pek de anlayamadığım pastore'ye gidiyor. tamam iyi adam da 45 milyon euro ne hacı?
- nene sezona biraz tutuk başlıyor zira takım tamamen yeni, tüm takım tutuk. çok sürmüyor tabi. hoarau'da ısrar etmekten vazgeçince kombouare, ideal 4lü ortaya çıkıyor, solda nene, sağda menez, ortada pastore ve önde gameiro. bizim "kalb" vardı ya bir ara, kewell-arda-lincoln-baros şeklinde, ona benzer bir 4-2-3-1 hücum hattı işte. hani hafiften kim nerde belli değil, "akışkan top oynayalım beyler" durumu. aslında tam skibbe tarzı da değil zira skibbe bunu set oyununda yapmayı amaçlardı, psg'de daha çok -belki abartılı olacak ama- "ver menez'e o deler geçer zaten" türü bir durum vardı, ki menez harbiden çok fena topçu tam bir bela herif. neyse, asıl şey diyeceğim, az biraz ligtv.com.tr'ye girin ligue 1'in çok güzel özetleri var, bazen 10 dakikayı buluyor özetler bol bol izleyin zaten benim kıçıkırık iki satırımı okumanıza gerek kalmaz.. şampiyonluk hikayesi malum, devre arasında "hacı bizi şampiyon yap" diye getirdikleri anceoltti montpellier sürprizine dur diyemedi ve psg son haftaya kadar kovaladığı şampiyonluğu belhanda'ya giroud'ya kaybetti.
- peki neler neler oldu yazın, lavezzi geldi işte o oldu. 4-2-3-1 sabit değişmeyecek, e psg'nin hedefi de ligue 1'den daha fazlası olduğuna göre, nenê de seneye 31 yaşında olacağına göre pek psg'de pek bi geleceği olmadığı açık. yani çok makul bir fiyata bu transfer bitebilir bence, hem yaş hem de ikna edilebilite bakımından.
- tabi bize lazım mı, asıl soru bu. önce eksiler: hani sol kanatta eksik var, oraya kopup gidecek adam lazım filan deniyor. nene kopup giden bir adam değil bir kere. teknik özellikleri yüksek. duran toplarda müthiş, penaltı kaçırmaz, iyi ara toplar atar, aklıyla oynar, oyuna etki eder (lan eksileri diye girmiştik lafa ama yanlış oldu :) ). ama bize delici bir isim lazım diyorsanız kesinlikle bu nene değil, topla kopup gitmez, hızıyla ekarte etmez. sağ tarafa da hamit'i koyduğunuz zaman hücumda hız eksikliği galatasaray kadrosu genelinde bir problem olabilir. bir diğer problem de nene sol kanat gibi ama karakteri forvet adamın. savunmayı değil, hücumu düşünen bir adamdır daima. ben severim bu özelliği ama kadro içinde bunu dengelemek de çok önemli. birilerinin bu yükü taşımak zorunda olduğu aşikar.
- pozitif yönleri ise ceza sahası çevresinde bir frikik olacak, bir tarafta selçuk diğer tarafta nene, var ya keyiften erirsiniz koltukta öyle diyim. bir de şu var- mesela terim geçen sene riera tercihini yaparken acaba bunu mu düşünüyordu diyorum. evet riera daha bir çizgi oyuncusu ama nene-amrabat-riera ekseninde düşününce nene riera tipine çok daha yakın bir oyuncu bence. yani imparator nene'de aradığı özellikleri görmüş olabilir. bir diğer pozitif nokta da kilit açan türden bir oyuncu nene. yani nasıl diyeyim, sihirli oyuncular olur, hani çıkar bir gol atar maçı alır filan, ya da o gün çıkar şov yapar "vay anasını bu adam neden bizde oynuyor" dedirtir, yapar yani.
***
sonuç olarak özeti şu: nene iyi topçudur, sihirli bir adamdır, bir kewelldır, bir alextir (rıdvan duymasın), beklenmedik işleri iyi yapar. tabi ki yaşlı, fiziksel açııdan çok kuvvetli değil hiçbir zaman da olmadı, ama müthiş bir hücumcudur kendisi ve kilit açan adamdır. süper ligde çok iş yapar.
kişisel görüş olarak şunu ekleyeyim, ben deli gibi çalımları basıp ceza sahasına dalıp sonra "nereye geldim ben" türü saçmalayan, topu dışarı vuran veya ceza sahası dışına çıkaracağım diye kontra başlatan kanat oyuncularına gıcık oluyorum arkadaş. aynı şekilde yaldır yaldır çizgiye inip kalecinin eldivenlerine orta bırakanlara da. geçti o devir. top değerli, topa sahip olmak önemli. daha hızlı, daha güçlü diye paraları saçmaktan çok daha zeki, daha doğru karar veren oyuncuları almak lazım. italya-ispanya final maçında iki takımda 10 tane merkez orta saha oynuyordu, çünkü ikisi de bu dallama kanat oyuncularının saçmalıklarına tahammül edemeyecek kadar organize takımlar. nene de hamit'in sağ tarafta oynadığı bu sisteme cukkadanak uyar.
kısacası "abi tüm takım 21 yaşında dinamo gibi gençlerden olsuın, fişşşek gibi takım olalım" isteyenlerin aradığı tipten adam değil, ama transfer için şartlar uygun, ucuza da gelir... ben onayı veriyorum, nenê gelsin beyler.