hakkında son zamanlarda kamuoyunda daha da yüksek sesle dile getirilen "beşiktaş ile ortak kullanım" konusu ile gerek kulübümüz, gerekse taraftarlarımız büyük ve zorlu bir sınava tabii tutuluyor. gelen tepkiler hiç de kolay hazmedilir değil; uefa'dan "
sen gelme ulan ayı" tavrını gören, borç batağına saplanmış ve karanlık bir geleceğe doğru yol alan beşiktaş'ın başkanının, stadyumların kimsenin tapulu malı olmadığını söylemesi ve ali sami yen'de oynamak istemelerinde
galatasaray'ın karar mercii olmadığını ifade etmesi, içinde bulundukları ruh hallerine üzüntü ile baktığım beşiktaş taraftarının ağzından 'arena, arena' diye sular akması ve aslında bu tavırlarının 65 senedir kullandıkları statlarını bir kalemde silmeleri sebebi ile oraya bağlılık hissetmediklerini göstermesi, ülkenin
gençlik ve spor bakanı'nın bakanlık yaptığı ülkenin resmi rejimini unutarak "gerekirse emrederiz." gibi talihsiz ve çirkin bir ifade kullanması ve bu ifadenin muhatabı olarak da arkasında hissettiği siyasi güçten, bakanı olduğu hükümetten, aldığı emirleri harfiyen yerine getirerek yaladığı başbakanından ve bakanlık yaptığı ülkedeki cumhuriyet rejiminden çok, çok üstün olan bir kulübü seçmesi geldiğimiz noktanın kısa özetidir.
burada hedef tahtasına konulan galatasarayımız'da 2 kulvar, bu sınavda başarılı bir şekilde hareket etmelidir:
1.
galatasaray yönetimi: gelinen noktada gerek başkan ünal aysal'ın, gerekse herhangi bir yöneticinin ağzından konu ile ilgili yüreklere su serpici bir açıklama gelmemesi, yönetime yönelik eleştirilerin çıkış noktası. fakat galatasaray gibi büyük bir kulübün herhangi bir yöneticisinin, taraftar duygusallığında beyanat vermesi mümkün değildir. adnan polat'ın mali yönden ibra edilmesine rağmen idari yönden ibra edilmediği
27 mart 2011 galatasaray mali kongresinde de görüldüğü üzere bu kulüpte yer alan tüm üyeler, tüm yöneticiler gelişmelere, medyada yaşananlara kayıtsız kalmıyor ve neyin nasıl yapılacağını gayet iyi biliyor. demek istediğim, 15 ocak 2011 diyetinin halen galatasaray'a ödettirilmeye çalışılması konusunda tüm galatasaray camiası bilinçli. istanbul'da halihazırda 22 tane stadyum varken, beşiktaş'ın oynayabileceği tek stadyum ali sami yen arena'ymış gibi gösterilmesi ve galatasaray'ın buna mecbur bırakılmaya çalışılması, 15 ocak 2011'in sonuçlarından yalnızca bir tanesi. fakat yönetimimiz bu konuda, ortamı daha da germemek adına ani çıkışlar yapmayarak, konuyu
genel kurula bırakmak izlenecek en mantıklı yoldu. her ne kadar siyasi otoritenin üzerimizde kurduğu baskının ne zaman sona ereceğini bilmesek de bu güce karşı açık olarak "hodri meydan" demek pek akılcı olmayacaktır.
2.
galatasaray taraftarı: stadyum konusunda bana göre başrolde olan taraf bizleriz. sayısız başarılar, nice zaferler yaşadığımız ali sami yen'i bırakıp yeni stadımıza geçmek elbette sancılı ve zor bir dönemdi. bu süreçte sarı-kırmızının hakim olduğu gerçek yuvamızdan, gri betonlarla kaplı ali sami yen arena'ya geçmemizin ardından taraftarın büyük bölümünde yeni stadyuma alışma ve aidiyet hissetme sorunları oluşmuştu. fakat ilk tam sezonumuzda şampiyonluk kazanmışken, rakibi skor olarak olmasa da oyun olarak bozguna uğrattığımız fenerbahçe maçı
* ve son saniyelerine beraberlikle girdiğimiz ve elmander'in kafası ile galibiyete uzandığımız beşiktaş maçı
* gibi unutulmaz anlara bu stadyumda tanıklık etmişken, kısacası bu gri-soğuk betonları bizim evimiz yapacak ruhu, nakış nakış işlemeye başlamışken; şampiyonluk törenimizi
* burada yapmışken taraftarın halen buraya mesafeli olması pek da doğru değil.
açılış gününden beri üzerimizde oynanan oyunlardan sıkılmış olabiliriz, "galatasaray, çıkarı için hiçbir güce, merciiye eyvallah çekecek kulüp değil" diyebiliriz, kesinlikle katılıyorum bunlara. fakat buranın adı ali sami yen iken ve biz ruhumuzu buraya işlemeye başlamışken "(gbkz: alsınlar statlarını başlarına çalsınlar, boş mecidiyeköy arazisini bize versinler.)" demek çok ama çok gereksiz. (toplam 217 adet locanın 3 yıllığına denizbank'a satılması, geride bıraktığımız 2011-2012 sezonunda sami yen'deki maçlarımızdan 54 milyon dolar elde edilmesi gibi maddi konulardan söz etmiyorum bile). insan, geçmişine takılıp kalırsa geleceğini göremezmiş. yıkılan ali sami yenimiz, onun yerinde yeller esen boş arazi tarihteki yerini aldı ve bizim yeni mabedimiz, yeni yuvamız var artık. kaldı ki kendisine biat etmemenin bedelini sana ödetmeye çalışan gücün istediği de bu; seni huzursuz etmek, sahip olduğun stadın keyfini, mutluluğunu sürmeni engellemek. gelinen noktanın sebepleri bu kadar açık ve netken ali sami yen'den vazgeçmek, sırf geçmişe duyulan özlem ve keder için "keşke eski sami yenimizden hiç çıkmasaydık." demek mantıklı çözüm önerileri değil. kulüpteki her bir üye ve yönetici, sami yen'in bizim en büyük manevi değerimiz olduğunun bilincinde ve beşiktaş veya başka herhangi bir takım ile stadımızın paylaşılmasına engel olma düşüncesinde. lakin bu konuda her ne kadar yardımcı oyuncuymuş gibi görünsek de başrolde yer alan biz taraftarların da sami yen'i sahiplenmesi gerekmekte.
çünkü orası bizim sami yenimiz.
çok bahsettiğimiz
ruh ise şu karelerde fazlasıyla mevcut:
https://fbcdn-sphotos-a.akamaihd.net/...13200_62412467_n.jpg http://a2.sphotos.ak.fbcdn.net/...2583_150616154_n.jpg http://img713.imageshack.us/...713/2756/1912943.jpg http://img294.imagevenue.com/...4993_4_122_482lo.jpg