dünkü konuşmasını dinledim biraz. aklıma birisini getirdi.
yıllar önce çok büyük bir şirkette iş görüşmesine girmiştim. görüşme sonunda görüşmeyi yaptığım kalite direktörü kadın bana şöyle söyledi. "her şey olumlu sonuçlanırsa size bir teklif sunacağız. bu tip konularda prensip olarak kesinlikle pazarlık etmem. teklifi ona göre değerlendirirsiniz. pazarlık durumundan hoşlanmıyorum ve asla söz konusu olmayacaktır."
teşekkür edip çıktım. türkiye'nin önemli şirketlerinden biriydi ve kalite müdürlüğü pozisyonu için görüşmüştük. yanlış anlaşılmasın bunların şirketleri falan değil. beni tanıyanlar bilir, işim olmaz. şirketten metrobüse kadar taksi kullanacaktım. bi abinin taksisine bindim. avrupa yakasındaki taksiciler hep daha bir pratik ve hayatı bilen insanlar gibi gelmiştir bana. neyse selam verdim metrobüs durağına gidecegimi söyledim. yüzüme baktı abi, iş görüşmesi mi diye sordu evet dedim. biraz hoş beş ettik işte, inşallah hayirlisi olur dedi. kardeşim bir şey söyleyim dedi, bu şirketin maaşları yüksektir, teklif gelirse mutlu eder diye düşünüyorum iyi kazanıyorlar inşallah olur dedi. eyvallah dedim.
2 gün sonra yazılı teklif geldi ve beklentimin altindaydi. şirket çok güçlüydü, iş guzeldi ve mevcut isimden memnun değildim ama yine de tam olarak içime sinmesi gerekiyordu. risk aldim. teklifi yazılı olarak reddettim. çat 5 dakika sonra ik departmani aradı. ama şöyle ama böyle anlatiyor kız. dedim bu paraya asla olmaz. kapattım. kapattım ama bir yandan direktörün sözü aklıma geliyor bir yandan taksicinin... direktör blöf yapmadiysa sıçtım. taksici belki de sirketteki insanların çok kazandığını düşünüyordu ama ona öyle görünüyordu. neyse ki bu bekleyiş çok sürmedi. 10 dakika kadar sonra kalite direktörü aradı. hani şu maaş konusunda pazarliktan hoşlanmayan.
* sizin beklentiniz neydi dedi sanki soylememisim gibi. sayı bu ve bunun altında iş değiştirmem mümkün değil dedim. ama soyle böyle başladı anlatmaya, benimle pazarlık yapıyor :) olmaz dedim. değerlendirip yeniden döneceğiz dedi. ertesi gün revize teklif tam istediğim sayıda geldi ve iş oldu. taksici abim sen bir aslansın.
organizasyonda bu hanımefendiye bagli olarak çalışmaya başladım. ilk toplantilarda "asla taviz vermeyeceğiz, kabul edemeyiz, şöyle yapamayiz" dedigi ne varsa kafama not ettim. çünkü pazarlık mevzusunda olduğu gibi bu kadın, olmasını istemedigi ama olabilecek şeyleri en baştan asla olmaz blofuyle karşılıyor olabilirdi. haftalar gösterdi ki tam olarak böyle oluyordu. ta iş gorusmesinde çözdüğüm kadın ne zaman blöf yapsa anlıyordum. örneğin çok iyi çalışan bir mühendisimi terfi ettirmek istediğimde şef yapariz ama maaşına asla ara dönemde zam olmaz dediğinde anlıyordum ki gidip ik departmanina bastirirsam o zami alacağım. yani kadın bir şeyi asla yapmiyoruz diyorsa blöf yaptigini, daha önce yapılmış örneği olduğunu anlayabiliyor ve bastiriyordum. kariyerime ve kalite departmanina bir süre altın çağını yasattim. neyi yapmadık, yapmayız dese yapiyordu.
ali'nin dünkü konuşmaları bu kadını hatırlattı bana.
fenerbahçe'nin kolay şampiyon olduğu sezon yok diyor. :)
hakemleri de yenmek zorunda mıyız dediğinde zaten ağzımdaki çayı püskürttüm.
aynen ali aynen. başkalari belki bunlara inanır da benim kulağımın arkası bile kalmadigi için yemem. yiyene afiyet olsun!