• 576
    sürünsün dediği lovren'i karşısında görse ektirdiği saçları korkudan beyazlayacak olan klavye komandosu tadında, ne oldum delisi, yaptığı işin dünyaya ve insanlığa çok faydası varmış gibi tavırlar içindeki egosu yüksek, boş beleş işlerden para kazanan bir adam. en başından beri hiç sevmezdim bu son zamanlardaki altın madeni bulmuş gibi lovren yerme huyu ve takipçisine lağım, insan değil gibi utanmazca kelimeler kullanmasıyla gözümdeki değeri rıdvan kadar olmuştur.
  • 578
    saçma sapan tepkisi ile kalp kıran futbol yorumcusu. fakat esas mesele kesinlikle bu değil, kötü bir anına gelmiştir, morali bozuktur, ne bileyim eşiyle kavga etmiştir vs. yazmıştır öyle birşey. ama sabah uyandığında, yazdığın şeyin çirkinliğinden ötürü içine öküz oturmuyorsa, üzülmüyorsan, bir "kusura bakma" sözünü etmeyi kendine yediremiyorsan ve bir de hala böyle saçmalamaya devam ediyorsan, bu karakterine ilişkin soru işaretleri yaratır:

    https://twitter.com/.../1083291080945270784

    sözün özü, şaşırtmış ve hayal kırıklığına uğratmıştır.
  • 579
    eksi sözlügün havaya soktugu gereksiz insanlardan biri.
    allah'a cok sükür 5 sene önce yazmisim gereksiz biri oldugunu.
    su yazdiginin yarisini birinin yüzüne söyleyemez.

    iyi oluyor böyle olaylar, eksidekiler de her ingiltere ligi hakkinda konusanin peygamber soyundan gelmedigini anlamis olurlar umarim.

    ilgi cekmek icin zorlama liverpool fanatikligi kiligina giren kisi.
  • 584
    (bkz: #2580207)

    kafasına bant takıp, bir tık da bilgili görünüp kendince yorum yapan yorumcu.

    bir konuda bilgin veya ilgin varsa -bakın bilgili olmak, o konuda uzmanlaşmaktan bahsetmiyorum bile- , bu bilgiyi iyi satabiliyorsan, iyi pazarlayabiliyorsan ve farklı görünüp farklı olduğun imajı yaratmak için görünüşünde de ufak rötüşlar yaptıysan, bu ülkede entellektüelsin.

    millet baktı bir kaç konuda bilgili görünüyor, kafasında da anime karakteri gibi bant falan takıyor değişik, dediler bu adam müthiş, bu adam entellektüel. verdiler gazı, aşıladılar özgüveni. ali de zaten çiğ karakter, gelişmemiş kişilik, lovrene salladı etmediği hakaret kalmadı, yukardaki bakınızda da kendi gibi düşünmeyenleri “salak” olmakla itham etti, en son malum mevzuda da sert bir çıkışla takipçisine demediğini bırakmadı. kendi düşüncesinin karşısındaki herkese aşağılarcasına, küçümsercesine hakaret ederek karşılık verme derdinde ve ciddi bir kişilik bozukluğu içerisinde şu an. yaşadığı güç zehirlenmesiyle birlikte “narsist kişilik” belirtileri göstermekte.

    ha kendisine karşı bi hissim yoktu şu ana kadar ama bundan sonra hazzetmediğimi de belirteyim.

    adam da boşa söylememiş cidden haklıymış, taraftarından yorumcusuna “içmeyin” şunu artık *
  • 585
    kendisini dinler hatta beğenirdik. ancak https://twitter.com/.../1083135855303294981 linkinde verdiği cevap gözümde sıfırın altına indiğinin göstergesidir. sen kimsin ulan ayı ? basit bir spor yorumcususun. uzay mekiğimi tasarladın, istanbulun trafik sorununumu çözdün, dolarımı düşürdün, yerli arabamı ürettin, nobel ödülümü aldın. kimsin sen ? hakaret ettiğin gibiler olmasa bu sohbeti anca mahalle kenarında semtin delisiyle yapıyordun. gerçi bu tutumunla sen mahallenin delisini bile rencide edersin.

    çıktığı herangi bir kanalı izleyen ya da katıldığı bir radyo programını dinleyen hatta yazdığı bir köşe yazısını okuyanın kendine saygısı yoktur.
  • 586
    kendisini severim. ama yaptığı çok büyük terbiyesizlik. elbette ki herkesin sinirli anları olabilir. muhtemelen öyle bir haline denk geldi. çok ciddiye aldı. muhabbete lovren'i katması ayrı bir saçma.
    bir de aklıma şunu getirdi belki de ali ece alkol falan kullanmayan bir insan olabilir. hani bu yazılanı bu kadar ciddi alması için aklıma başka bir sebep gelmiyor. sebebi ne olursa olsun özür dilemesi gerektiğini düşünüyorum.
  • 588
    alkolle ilgili hoş anıları olmadığı her halinden belli olan bir twit' le bir anda hayal kırıklığına bürüdü sevenlerini... tek bir sözüyle linç edilmeyi kimse haketmez. tabi ki 3 yanlış bir doğruyu götürür hesabından yola çıkmıyorum. sadece "bilmediğimiz bir yönü olabilir mi" diye düşündükten sonra yorum yapılmasını tavsiye ediyorum.

    ilgili yazıda bilmediğimiz başka başka özelliklerinden bahsedilmiş mesela ali ece' nin;

    http://plasedergi.com/ozeldosyalar/portre/ali-ece/

    toplum olarak linç kültürünü bünyelerimize yerleştirmeden önce her yönüyle düşünmeyi ve görmeyi kanıksayabilmek gerekiyor bence...
  • 589
    https://twitter.com/.../1083291080945270784

    hiçkimse kusura bakmasın bu adamı biz bu hale getirdik. fm kültürüyle yetişmiş olması, norveç liginde kimsenin bilmediği wonderkids futbolcuyu tanıması, analatik yorumları, celtic 1984-1985 sezonu kadrosunu ezbere sayabilmesi.

    hepimize farklı geldi bu adam. sıradan yorumculardan çok farklı bir bilgi birikimi, çok farklı bakış açıları vardı. gençti, bandanalı idi, kendine güvenmiş hali vardı.

    adamı ilahlaştırdık, bambaşka bir kalıba soktuk. bizim için göklerin üzerinde bir adam haline geldi.

    kaldıramadı bu kadar popüler olmayı. her kesimden taraflı tarafsız fanları peydahlandı.

    ama unuttuğumuz bir şey vardı. o da diğerleri gibi beşiktaşlıydı. işte ne kadar kalıba sokarsan sok. acı gerçeği bir kenarıda bırakamıyorsun. işin acı yanı o da bir tiner medyasının personeli idi.

    ilgili tweeti muhtemelen kafası kıyak bir şekilde yazmıştır. ona kızmıyorum. muhtemelen senden benden aldığı gaz ile o kelimeleri yazdı. herkesin ali ece yazdıysa vardır bir bildiği diyerek arka çıkacağımızı umarak klavyeye döktü onları. ama papaz bu kez pilav yemedi.

    geçmiş olsun ali ece. sen de artık herkes gibisin. seni de artık nevzat dindar, emre bol, turgay demir klasmanına kaydettik.

    hoşçakal.
  • 590
    eksisözlük'e yazdığım entry;

    benim çok sevdiğim, takip etmekten çok keyif aldığım bir adam ali ece. ali ece dendiğinde aklımıza gelen ilk şeylerden biri samimiyetti belki de. pek çoğumuz için kendisi ali abiydi. kendisinden çok daha samimi(gereksiz samimi hatta argo) üslupla ekranlarda boy gösteren erman toroğlu, ahmet çakar gibi insanlara abi demezken ali ece'yi hep abi olarak andık çoğumuz. onunla benzer zevklere sahip pek çoğumuzun olmayı hayal ettiği adam ali ece. gitar çalan, edebiyatı seven, kazanmak kaybetmekten ziyade kazanan ya da kaybedenlerin hikayeleriyle ilgilenen bir adam ne yazık ki dün hepimizi hayal kırıklığına uğrattı. kendisini çok sevdiğimden dünden beri hakkında yazılan pek çok twiti, yazıyı okudum. doğru olması halinde beni çok büyük hayal kırıklığına uğratacak iddalar da vardı(işini kaybetmekten korktuğu için içmek lafına bu kadar taktı) yazılanlar arasında, ali ece'yi haklı bulabileceğim yorumlar da. onlardan bağımsız olarak iki noktaya değineceğim ben ve iki yazı linki bırakacağım;

    iyi olmanın bir şey kazandırmadığı ile ilgili bir enrty vardı bir aralar, çok da popülerdi haklı olarak. ali ece'nin ilk verdiği cevabı ve ikinci gün attığı twiti çok yanlış bulsam da acaba ahmet çakar ya da erman toroğlu benzeri bir figür bunun aynısını yapsa ali ece kadar linç yer miydi emin değilim. ali ece bizde bıraktığı samimi, bizden biri imajı sayesinde ya da yüzünden o kadar büyük hayal kırıklığı ve öfkenin öznesi oldu.

    ilk yazı bir ali ece portresi. zaman zaman yazılarını okuduğum, galatasaray sözlük'ten aşina olduğum plase dergi, belki denk geldiğinden belki de gündem ali ece olmuşken kaçırmayalım dediğinden ali ece' yi anlatan bir yazı paylaştı. açıkçası yazı alelacele yazılmış gibi durmuyor. o yüzden fırsatçılık yapmadıklarını düşünüyor ve bunu yapmadıklarına inanmak istiyorum. tanıdığım yazarları var, sorup edit yazarım.

    http://plasedergi.com/ozeldosyalar/portre/ali-ece/

    gayet güzel bir ali ece portresi. yazıda da bahsedildiği gibi ali ece hayli dolu bir adam. dün pek çoğunun anlık tepki ile yazıldığını düşündüğüm enrylerde, twitlerde tanımlandığı gibi boş bir adam değil, ''ekşi' nin şişirdiği bir adam'' hiç değil. eğitimi, bilgi birikimi, kültürü ile bulunduğu yeri hak eden bir adam.

    ikinci yazı ise enfes bir inan özdemir yazısı. ali ece ile nasıl bir bağlantısı olduğunu uzun uzun anlatmayacağım, sizin yorumunuza kalmış zira ben ali ece' nin tarafını tutuyormuş gibi görünmek istemem ama kendisini çok sevdiğimden yaptığını çok yanlış bulsam da yüklenemiyorum kendisine.

    https://www.socratesdergi.com/...n-tuhaf-spor-anlari/

    edit: plase dergi'den tanıdığım can'a galatasaray sözlük'ten yazmıştım, sabah twitter hesaplarından yazıyı paylaştıklarında. bu entry de attım sonrasında. az önce dönmüş. uzun bir cevap vermiş ama özetle; arşivimizde yayınlanmayı bekleyen yazılar mevcut ve ali ece yazısı da bunlardan biriydi ancak bu hafta yayına girecek yazılardan değildi. twitter olayından sonra diğer arkadaşlarla konuşup plan dışına çıkıp yayına almaya karar verdik. bunu da ilk defa yapmıyoruz, ali ece'ye özgü bir durum değil. gündemi takip etmek zorundayız ve gündeme ilişkin elimizde materyal mevcutsa onları muhakkak kullanıyoruz, demiş.
  • 592
    ukala tavırları, herşeyin en iyisini ben bilirim havaları, programdaki sunucuyu, yorumcuyu küçümseme alışkanlıkları yüzünden hiç beğenmediğim yorumcuydu.
    lovren olayındaki ergen çıkışı, durup dururken nara atmaya başlaması, son olarak gülerek yazılmış ve espri olduğu her tarafından belli olan bir tweet’e hakaretle karşılık vermesi kendini benim gözümde tamamen bitirmiştir.

    lovren’e verdiği tepkinin aynısını ver bakalım bir türk futbolcuya, tolga’nın, karius’un yaptığı hatalardan sonra ver o tepkiyi. ölmesin de sürünsün de. de de bir daha herhangi bir programa çıkabiliyor musun? seni kimsenin duymayacağı, kaale almayacağı bir ligdeki futbolcuya konuşmak kolay.

    george best’in eniştesinin hayatını bilmesi, norveç liginde kimsenin bilmediği topçuları tanıması, 78 yılındaki ingiltere ikinci ligindeki bir maçın 36. dakikasındaki asisti ballandıra ballandıra anlatmasının futboldaki yeri beni hiç ilgilendirmiyor.
  • 593
    onu bunu bilmem ama lovren'i yolda görse imza ister... ilk başlarda komikti herkes gülüyordu ama sıktı bu lovren konusu. adama yok sakat kalsın yok sürünsün filan diyor. ne oluyor amk?

    ayrıca şu liverpool'lu triplerine bayılıyorum. sanki yıllarca ingiltere de filan yaşamış ta o derece bir hale gelmiş kadar abartılı kendisinin "liverpool aşkı". şimdi önce ki entrylerimi bilenler diyecektir "e seninde borussia dortmund'lu tribin var o ne olacak?" diye. ben doğma büyüme almanya'lı bir gurbetçiyim. tanıdığım 2.vatanım dediğim ülkenin takımına galatasaray kadar olmasa bile sevgi duyuyorum. bu arkadaş türkiye de doğ büyü ama fanatik romantik liverpool'luyum de... kusura bakmayın ama bana son derece özenti geliyor bu durumu. zaten türkiye'de genel olarak aşırı itici ve özenti hale gelen bir "liverpool romantikliği" var.
  • 594
    bendeki ahmet yılmaz çalık nefreti neyse, kendisindeki lovren nefreti de odur. adam tuttuğu ya da sempati duydugu takimdaki sevmedigi oyuncuyu istedigi gibi elestirebilir. nasil biz burada futbolculari afedersin itin neticesine sokup cikariyorsak onun yaptigi da farkli degil. tek fark o adam ünlü biz degiliz.

    ha yok ben hicbir futbolcuya abuk subuk konusmam, onlar da insan lafima sozume dikkat ederim, ben de onun yerinde olabilirdim, ettigim yikici bir elestiri psikolojisini bile bozabilir diyen varsa onlar istisna. onlar ali ece ve lovren konusunda ali ecr'ye istedigini diyebilir. helal olsun onlara. ama ben ve benim gibilerin lovren ve ali ece konusunda, ali ece hakkinda destursuz bir sekilde olumsuz konusmamasi lazim.
  • 595
    pop art hareketinin önemli isimlerinden andy warhol demişti: "bir gün herkes 15 dakikalığına ünlü olacak."

    20. yüzyıl ortalarında bu sözü ederken işin bu noktalara geleceğini mi düşündü bilinmez. ancak network'den yola çıkarak; ulaşılamayacak hiçbir şeyin kalmayacağını ve dolayısıyla herkesin-her şeyin "bilinir" olacağını -doğal olarak- meşhur da olmuş olacağını öngörmüş orası kesin. meğer yolu sosyal medyaymış, önemli değil.

    herkes her şeye ulaşabilir olunca, hele ki sanal bir mecrada kendin değilmişcesine olunca; yeni toplum kuralları, yeni hukuk anlayışı kısacası yeni dünya düzeni kurmak gerekiyor. ahlak gibi, etik gibi kavramları yeniden dizayn etmek; "uyarlamak" gerekiyor.

    her şey iletişim ile başlıyor. düşünmek bile insanın kendisi ile olan iletişimidir der sfard. önce kendinle iletişiminden yola çıkarak, karşılıklı iletişimi tanımlayacaksın daha sonra buradan hareketle kitlelerle olan iletişimi tanımlayacaksın.

    burada iletişimin son halkası kitlelerle iletişimden söz edeceğimiz için diğer ikisini referans alarak kitlesel iletişimi tanımlamaya çalışalım hızlıca. teknolojik sırayla yazılı, işitsel, görsel, internet iletişim yöntemleri karşımıza çıkıyor. bununla beraber edebiyat, müzik, resim, sinema gibi iletişim türleri meydana geliyor. iletişim söz konusu olunca haber alma, verme gibi propaganda gibi iletişimler de söz konusu oluyor. her türden iletişim için medya organları olduğu gibi son dönem için de internet ile beraber sosyal medya kavramı doğuyor.

    internet içerikleri ve materyalleri daha çabuk ulaşılabilir ve daha çeşitli olduğundan daha fazla içerik üretimi söz konusu. üstelik herkesin kitlesel iletişim gücüne sahip olabileceği bir mecra. 3 yaşında bir çocuğun yaptığı paylaşım binlerce insana ulaşabiliyor. böylece warhol'un dediği gibi 15 dakikalığına ünlü olabiliyorsunuz.

    yalnız içerikler o kadar çok, üretim o kadar fazla ki ne yaparsanız yapın hakikaten 15 dakikalığına ünlü olabiliyorsunuz. hızlı üretim hızlı tüketim anlamına geldiğinden 15 dakikada tüketilip bir sonraki tüketime doğru yöneliyorsunuz.

    hızlı ulaşılabilirlik bazı etik sorunları da beraberinde getiriyor elbette. malum her şey birbirini tetikliyor ve bu yeni dünya düzeninde her olguyu yeniden tanımlamak gerekiyor. böyle bir dünyada iletişim nasıl olmalı? herkes her şeye ulaşabildiği için herkes herkese istediği cümleleri sarf edebilmeli mi mesela?

    örneğin tanımadığınız bir insana sırf sosyal medya ile ulaşabiliyorsunuz diye "çok içme demedik mi ehe ehe" diyebilir misiniz? veya ben burada yazarım diye bir başka yazar gelip bana "bir bok bilmiyorsun" deme hakkına sahip mi? yoksa ben sosyal medya hesabına sahip olduğum için, beni takip eden herkesin bana tanışıyormuşuz gibi davranma hakkı var mıdır?

    ne münasebet canım, sırf bana ulaşabildi diye "sen de bu kadar içme" gibi laubali bir ifade kurulabilir mi? e peki kurulamaz mı? kurulursa ben de ona "sen ne boksun" diyemez miyim örneğin?

    eski dünya düzeninde sanatçılar vardı televizyonlarda. seyirci başımızın tacı diyorlardı. neden? bir kurumu temsilden, sanatın topluma yön vereceği hissiyatından, o işten para kazandığından vs...

    kişisel bir kitle iletişim organından bir başkasının kişisel ekranına ne hakla tecavüz edebilirsin ki? zorla mı takip ettiriyorlar seni? peki o yorumu yapan arkadaşın amacı ne? iletişim kurmak mı, ali ece ile sohbet etmek mi. nedir yani derdi? bir derdi var ise kendi sayfasından kimsenin haline vaktine sıhhatine tecavüz etmeden istediğini paylaşabilir o halde. ha yine dediğinde bir şey yok ise desin diyeceğini. ama sonra muhatap aldığın kişi sana çıkıştığında o kadar da şaşırmamak lazım.

    hele ki ali ece benim için bitmiştir tarzı ifadeler, ben zaten demiştim ne mal olduğunu biliyordum zatenciler, koyunun olmadığı yerde çelebidir diyenler, sevdik diye g.tü kalktıcılar (favorim bunlar) bu ülkenin komple psikolojik vaka olduğunun kanıtıdır. neyin hıncını alıyorsunuz? ali ece midir sizin hayattan hıncınızı alacağınız enstrüman. eleştiriyi eleştirmekten gerçek durumu anlatamaz hale geldik.

    takipçisiyle 15 dakika sonra unutulacak anlamsız bir atışma yaşamış, doğru iletişim becerisi gösterememiş, profesyonellik gerektiren bir mecrada insani bir tepki göstermiştir. bu sebeple -her şeyi çok hızlı yaşadığımız için- bir anda kendisi nefret objesi haline gelmişse bile ardından bir sürü konuşulacak toplumsal olay zuhur etmiştir.
  • 597
    ingiltere'de yaşamadığı için liverpool aşkı eleştirilen beşiktaşlı spor yorumcusu. kendisi zeki, futbol bilgisi yüksek, enerjisi de yüksek bir insandır. bir takımın aşığı olmak için bulunduğu ülkede yaşama kuralı diye bir yazılı kural olmadığına göre eleştri saçma ve absürttür. vuracaksanız başka yerden vurun bari.

    geçenlerde alkolle ilgili birinin twitter'dan şaka yapmasına abartılı tepki vermiş, beni de şaşırttı. muhtemelen bir ters anıdır ya da bu konu hassas noktasıdır. ayrıca herhangi bir insan tanımadığı herhangi birinin şakasına gülüp geçecek, hoş karşılayacak diye bir şey de yok. verdiği tepkiye terbiyesizlik denemez. hakkıdır ama keşke yaşanmasaydı diyelim.
  • 598
    haklı olarak bu kadar tepki görmesinin esas sebebi sanırım futbol konusunda kendisini sorgulanmaz bir otorite olarak görmesi, kendisine aksi fikir beyan edenlerin had bilmemekle suçlanması. bu çakma entelin bilmesi gereken şey kendisinin para kazandığı işin bilimsel bir tarafı olmadığı. senin benim sözlukte yeri gelince daha iyi yaptıgımız "futbol yorumculugu"nu daha büyuk medya organları vasıtasıyla icra eden bir futbolseversin alt tarafı lan. had bildirmek falan ne oğlum? şimdi kendisine haddi bildirilince de "ters anına denk gelmiştir" oluyor. ters ana denk gelmek falan değil, dervişin fikri neyse zikri de odur. bu adam kendisini futbol tanrısı sanıyor, surekli pohpohlansın, abi çok iyi yaa, cok farklı yaa densin istiyor. sonunda "ters anında" dev egosu patlayıvermiş işte.
  • 599
    kendisine karşı ne sevgi ne antipati beslediğim, twitter üzerinden gönderdiği malum cevap sonrası da nötr olan hislerimin açıkçası pek değişmediği (sonuçta ne kafamı yoracağım en fazla bir tıkla takipten çıkarım), yanlış yapmasına rağmen beni ne hayal kırıklığına uğratan ne de aşırı sinirlendiren tv/gazete/sosyal medya spor yorumcusu.

    yalnız toplum olarak 'bizim' yaptığımız yanlışın bir değişik versiyonunu da kendimce 'seçkin' olarak nitelendiriğim bu platformda görmek beni açıkçası hayal kırıklığına uğrattı; aramızda adamın yaptığı hata bariz ortada olmasına rağmen, yanlışa yanlış diyemeyip 'belki ters günündeydi', 'mention atan kişi herkese kırk yıllık kankasıymış gibi konuşmamayı bilmeliydi' tadında argümanlarla adamı körü körüne savunan, onu eleştiren bir başka yazara çata çat cevap yazan yazarlar görmek bence bu adamın yanlışından daha büyük.
App Store'dan indirin Google Play'den alın