scout ekibimizin başarılı transferidir. yirmi üç ocak iki bin on dörtte galatasarayımıza, on iki temmuz iki bin on altıda galatasaray' ımızdan porto takımına transfer olmuştur. bu ikisinin arasında bir yerlerde de inter takımında kiralık olarak forma giymiştir.
ancak kendisine "başarılı " dedirten performansın değerini biz değil başkaları bilmiştir. bunun sebepleri çok çeşitli sıralanabilir. özellikle yabancı kontenjanı saçmalıkları, ligimizin kalitesi ve galatasaray' ımızın kendi içindeki hem teknik direktör hem de takım performansıyla ilgili istikrarsızlık başlıkları uzun uzadıya anlatılabilir. anlatılmıştır da. lakin ben bu tarz futbolcuların takımımızda, gittikleri takımlarla kıyaslandığında, daha başarısız olma sebeplerinden veya potansiyellerini tam olarak ortaya koyamama sebeplerinden olan konu başlıkları içerisinde, en bizimle alakalı olan boyutuna değinmek istiyorum: taraftar boyutu.
ülkemizde "sırtlan" olarak nam salmış menajerler bulunmaktadır. herkesin malumudur artık bu sırtlan menajerler. bu sırtlan menajerlerin, basında çalışan ve yine sırtlan türünden gelen genel yayın yönetmenleri, yorumcular ve gazeteci demekten utandığım envayi çeşit mertebeden, çok çeşitli arkadaşları vardır. bu sırtlan menajerler, kendilerinin pay alamadığı, erişmeye çaplarının yetmediği(u: ya keşfedemediklerinden yada futbolcunun menajerlik şirketiyle anlaşamadığından yada kendi içlerinde diğer sırtlan menajerlere oyuncuyu kaptırdıklarından) futbolcuların, transferinin gerçekleşmesinden hemen sonra, "kötü futbolcu" olduklarıyla ilgili, sistematik olarak, olumsuz haber yaptırmaya başlarlar. basın-yayın organlarında konuşan arkadaşlarını o futbolcuyla ilgili olarak "yeteneksiz" "yetersiz" "x takımın futbolcusu değil" tarzında (oyuncunun içtiği suyu da hesaba katarak yaptığı maliyet tablosunu görsel şölen içeren sunumlar hazırlayarak) konuşmalar yapmaya sevk ederler.
buraya kadar hikaye bilindik ve tahmin edilebilir ve hatta anlaşılabilir...
ancak;
buradan sonrasını hiç bir şekilde anlayamıyorum. anlasam da anlamıyorum...
bu noktadan sonra bizim güzide taraftarımız bu tarz haberlere, ulaşabileceği tüm kanallardan, reaksiyon vermeye başlıyor. kimisi habere fanatik
* bir şekilde katılım gösterirken, kimisi de bu fanatik arkadaşların inadına olacak şekilde katılmıyor ve hatta haberde ne söyleniyorsa tam zıttını savunuyor, olmayacak futbolcuyu "yüz elli milyon mk" mertebesine çıkarıyor.
bunu gören diğer basın yayın organı çalışanları
*, her gün spor, daha doğrusu futbol haberi yapmak, yazmak, sunmak ve yorumlamak zorunda olduklarından dolayı, ilgili futbolcuyla alakalı tartışmaları köpür köpür köpür köpürtüyor. bu vesileyle haberler daha fazla sayıda taraftara ulaştıkça tabii ki daha çok kişi tepki veriyor ve o futbolcu hakkında, küfürleşmeye varacak düzeyde, tartışmalar çıkıyor. futbolcudan nefret edenler ve futbolcuya aşık olanlar olmak üzere iki grup oluşuyor.
bence bu hikaye tanıdık...
sezon başında damarlı başkanımız
* takımdan ayrıldığında bunu bize yaptılar arkadaşlar (bkz:
younès belhanda). bruma ilk geldiğinde de yaptılar. linnes' e(u: ta ki fatih terim gelene kadar. ki bu süreçte harika oynamasaydı basında çoktan kurtulmaya çalıştığımız oyuncular listesine girmişti.) yaptılar. ve tabi ki şuan başlığında bulunduğumuz alex telles'e de yaptılar. tek çırpıda bunlar geliyor aklıma. isimler pekala arttırılabilir. belki içinizden sayıyorsunuzdur hatta sizde.
galatasaray'ımız ekonomik anlamda zarar etmedi alex telles' ten... bruma' dan da etmedi. belki linnes' ten de etmeyecek. hatta belki kar edecek mantıklımsı bir satıştan. ancak hakkında "chelsea" gibi premier league' de şampiyonluk hedefleyen bir takıma transferi konuşulan futbolcuysa mevzu bahis, kardan zarar ettiğimizi rakamlarla da göreceğimiz günler maalesef yakındır...
çok havada kalmasın sırtlan menajerler konusu;
bu süreç bu sırtlanların "benim dediğim olur" mesajını istedikleri mertebelere iletirken, senin kalbini verdiğin, her ortamda düşünmekten imtina etmediğin, içinden söküp atamadığın ve artık tıpkı kalp gibi karaciğer gibi o olmadan yaşayamacağın güzide parçan kendi elinle ve kendi futbolcun üzerinden yıpratılmış oluyor.
sana ne oluyor, bize ne oluyor peki...
"maşa", "araç", "aracı", "vesile" olarak bulunmuş oluyoruz hadisede...
zarar yine sadece galatasaray' a. yani sadece galatasaray' a gönül verenlere. zarar yine kendi topuğumuza...
edit: minik kelime düzenlemeleri...