gün doğmakta, alacakaranlık kendini güneşe bırakmakta... 5 ay önce kaybettiğim annemin kuzeninin
facebook profiline bakıyordum, öyle kurcalıyordum, paylaştıklarını, eklediği fotoğraflarını falan (çok seviyordum, gerçekten güzel gönlü yüzüne yansayan bir insandı). bir ara cover fotosunda
alex'e çarptı gözüm.
kendisi koyu
fenerbahçeli idi ve hastaneye yattığında
alex,
fenerbahçe'deydi. kanserdi, o lanet olasıca kansere yakalanmıştı. aylarca yattı o hastanede.
facebook'a en son ne zaman girdi bilemem ama kaldı işte o cover fotosu
alex'in. şimdi günler, aylar geçmekte ama o profil orada durmakta. kendisinden bir hafta önce kaybettik dayımı ani bir beyin kanamasıyla(beni
galatasaraylı yapan dayımdır), annemin kuzenine ise bu durumu kardeşleri söylemiş(ki biz çok kızmıştık moral durumu açısından). bir hafta sonra, bir ömür çok yakın olduğu kuzeninden, dayımdan, bir hafta sonra vefat etti o da. ama
alex'in
fenerbahçe'den gittiğini bilmedi. (trajedisi yazdıklarımdan fazla anlaşılacağı üzere geride kalanların, ama en fazla bu kadar hissiz şekilde betimleyebiliyorum)
anlamsız saatler, anlamlı hisler, geçmiş zamanlar, akan bir iki damla yaş işte.
seviyordu, sevdiklerim
alex'i. rast geldim.