---------
alıntı-----------------
öncelikle keita'nın gidişiyle başlamak gerek sanırım hikayeye. bir yaz günü aniden gelip takımı 1 sezon boyu sırtında taşıdı keita... takımda bir bakıma keita'ya uydu sezon boyu ve bir alçalıp bir yükseldi sezon seyrinde. gelişi gibi gidişi de anlık bir kararla oldu, web sitesini açtık ve keita gitmiş, tek bildiğimiz gittiği. buz dağının görünen yüzü buydu peki yani keita'nın süpermen performansı, rakip sağ-sol bekleri tarumar eden; takımı pek çok maç ipten alan keita ne olmuştu da böyle bir anda çok sakin şekilde satılmıştı. bence nedeni basitti, keita ya katar'a gitmeyi çok istemişti ya da rijkaard keita'yı gözden çıkarmıştı. özellikle afrika kupasından geç gelişi, fenerbahçe maçında yaptıkları, topla oynamayı aşırı derecede sevmesi ve herşeyden önemlisi yaptığı çok agresif ve aşırı tiyatrocu halleri başımıza çok iş açmıştı. özellikle fenerbahçe deplasmanındaki hareketi affedilecek boyutta değildi. tabi amacımız gitti diye tu kaka demek değildir ancak keita gerçekleridir bunlar. huy anlamındaki bu özelliklerinin dışında tekniksel açıdan üst düzey değildi-burada parantez açmak gerek teknik kelimesini hız ara pas gibi parametrelerle ölçüyorum-, yani atıyorum 2 adamı başarıyla çalımladıktan sonra o gerekli pası bir türlü gerçekleştiremiyordu, olmuyordu yani geçmiyordu o lanet pas. bunun dışında şut tekniği demeyelim de bitiriciliği çok üst düzey değildi, kasımpaşa'ya attığı gol vardır ancak kaçırdıkları daha beterdir bazen öyle vuruşlar yapıyordu ki keita'yı kontrol eden adamın kareye basılı tuttuğunu sanıyordunuz, sami yen'deki bursa maçı der kenara çekilirim bu konuda.
neyse gelelim asıl konuya burada asıl önemli olan konu keita'nın gönderilmesiyle oluşan sermayenin nasıl kullanılacağıydı bana kalırsa. adnan polat söylemlerinde her zaman uefa kriterleri 2012 kriterleri diyip duruyor, bakmadım gerçi benim gibi üşengeç adamın ne işi olur kriter okumayla ancak atıyorum keita yerine ondan gelecek para+üste para ekleyip alexis sanchez almak falan büyük hata olurdu. yönetimde bu konuda biraz bıçak sırtı karar vermiş olsa da pino'nun alınmasını uygun gördüler ki rijkaard'da mutlaka istemiştir pino'yu.
pino geçtiğimiz dönemde adını duyduğumuz bir isimdi yani aşinaydık ismine, keita öncesi alınması konuşulan onlarca isimden sadece biriydi. maçını izlediğim söylenemez o yüzden şöyledir böyledir diye yorum yapmak abes kaçar, yerine temennilerimi yazayım, pino'dan beklentim sağ açıkta domine edici performans değildir, geçen sene tamamen sağa yığılan oyunun sebeplerinden biri de keita'ydı gereksiz zorlamalarıydı, pino'dan tam da bunu düzeltmesini bekliyorum ben de işte; yani oyunu hızlandırmasını, çabuk yönlendirmesini ve pas oyununda gerekli akıcılığı sağlamasını. fiyat-yaş gibi oldukça cazip gözüken özelliklerin yanında bazı can sıkıcı şeyler de yok değil. sorumsuzluğu-klasik güney amerika'lı davranışları vs. bizi endişelendirmeye yetiyor özellikle medyamızı düşününce. son fotogol saçmalığından sonra-rastalı turisti pino diye yedirmeye çalıştılar- direc-t solisti resmi koyup "pino alemlerde" diye manşet atsalar yadırgamam açıkçası. gerçi rijkaard gibi bu tip oyuncuları idare etmeyi az çok bilen bir adam ve son şansını kullanan pino birlikteliğinin iyi sonuçlar doğuracağına inanıyorum. artık yetenekli-sorunlu genç klasmanından yavaş yavaş genç semih klasmanına adım atan pino'nun biraz daha dikkatli olacağını ümit ediyorum en azından.
----------
alıntı----------------------
http://ilk11.blogspot.com/...ayda-ronesans-1.htmlkendisiyle ilgili şahsi kanaatim yazıdaki gibidir, gitmesi yürek yaralayıcıdır ama pino'nun dünkü oyununu devam ettirmesi halinde kasaya havadan 6 milyon euro sokmuşuz demektir.