• 4
    hiçbir şey beğenmemenin en asli unsurlardan biri olarak kabul edildiği yaşam formu. bu herifler hiçbir boku beğenmezler, başarıdan ziyade başarısızlıklardan nemalanır, en ala laflarını sokar, ortalığı birbirine katarlar. demem o ki bu adamların genel anlamda ekmekleri kaos üzerine, düzeni kaymış düzensizlik üzerine kuruludur. oturdukları yerden bir yandan kıçlarına dadanmış pireleri sayarken diğer yandan da yayıla yayıla keyfince yazmanın keyfini sürerler. teknik adam as futbolculardan kurulu bir takım tertibiyle rakip takım karşısına çıktığında "böylesine zayıf, ismi cismi duyulmamış bir takım için bu adamların kullanılması abestir; genç ve/veya yedek oyuncular kullanılarak kadronun rotasyonu temin edilebilirdi" eleştirisini yaparlar. teknik adam gençlerden ve yedeklerden bir kadroyla çıktığı zaman ise "olur mu, as oyuncular ne diye var; neden avuç dolusu paralar veriliyor o adamlara" derler. yine teknik adam sistemden taviz vermeyip, taktik ya da duruma bağlı değişiklikler yapmadığında "burası türkiye, türkiye'yi ispanya, italya, almanya ya da ingiltere ile karıştırma" mesajı verirler. bazı bazı gündelik ama önemli başarılar elde edilir, ancak bu yetersiz görülüp sistemden söz açılıp "sistem olsa böyle olmazdı, kupalara yıllarca ambargo koyardık. ama başarılar günübirlik olunca devamlı olmuyor" derler. kısacası bu herifler her bi boku derler. bunlara güvenip eleştirilerini adamakıllı bulup kıymet vermek abesin mahpesine hapsolmakla eş değer. basın veya medya adı altında kast edilen bu adamlardır. bu durum, karısı tarafından balık almaya yollanan temel'in kaynanasının kadrine uğramasını andırır. zira doğru durmadığı ve her durumda farklı bir tablo ortaya çıktığı için şuradan şuraya iki adım yol gidilemez. bu heriflere böyle denildiği yani "kardeşim bir dediğiniz diğerini tutmuyor, aksine çoğu zaman birbirine son derece zıt şeyler söylüyorsunuz" eleştirisi yapıldığında o konu hakkında öyle derken kastımız buydu; siz vur ile öldür'ün eş olduğu vehmine kapılmışsınız savunmasını da ihmal etmezler. "peki anam babam, gel buyur takımın idaresi sende; eleştirdiklerini artık yapma iradesi büsbütün senin ellerinde, hatta hugo parmaklarının ucunda" sözleri sarfedildiğinde "herkes, bildiği işi yapmalı; benim görevim spor yazarlığıdır" karşılığında bulunurlar. kısacası hareket alanları son derece geniş olduğundan kıvırma konusunda hemen hepsi yetenekli de olduğundan sorun yaşamazlar.
  • 5
    hayalimdeki meslek. hakkını vermeye gerek yoktur, zekanın vasatı bile gerekmez. (bkz: bakın vasat zekalıyım demiyorum). maça bile gitmem lan. sevdiceğimle aile çay bahçesindeyken garsona koçum maç ne oldu diye sorarım. baktım takım yenilmiş teknik direktör kim, kariyeri ne olursa olsun veririm odunu. o da olmadı uzatırım saçlarımı gözüme kadar, ellerimle saçımı gözümün bi sağına bir soluna yatırırım kusarım içimdekileri, çok iyi de fırsat kollarım, buldum mu affetmem. böyle de şeytanımdır.
  • 6
    yazarlıkta sanatkarlık ve yazının edebi değeri esas olduğu için başlığın konusu meşgaleyi 'spor yazanı' veya 'spor yazıcısı' olarak tanımlamak daha yerinde olur. olmasa bile ben bu işle iştigal edenleri 'spor yazanı' şeklinde tanımlıyor, hatta zaman zaman bir çoğuna yazma hayatlarında gelişmişlikler dahi diliyorum. spor yazarı diye bilinen zevatın hemen hemen hiç birisinin yazarlıkla uzaktan yakından alakası yoktur; hakikaten yazar veya şair olup da arada tuttuğu takımın maçını yazanlar müstesna.

    her neyse benim asıl değdirmek istediğim mevzu, bu spor yazanı takımına son yıllarda eklenen yeni isimler. agalar bunları kim bulur oralara getirir, bunları kim okur ya da seyreder şaşarım. hani şaştığım falan yoktur da, lafın gelişi şaşarım; yoksa kim kimden torpilli, kim kimin düdüğü bilirim. fakat benim bu uşaklarda gördüğüm hal hal değil, bunlar işi sıkı tutacaz diye ortamın amına koymuş her şeyin cılkını çıkarmış durumdalar. acayip acayip tavırlar, yorumlar, yazılarında bilmem hangi filozoftan aforizmalar, hangi ünlü şahsiyetten veciz sözler, küçük dağlar ve o dağların tepesindeki karlar. aman aman aman. lan olum sen ardı arkası benimde seyrettiğim bir maçı veya oyununu benim de izlediğim en nihayetinde benden farkı paranın götüne koymak olan sıradan bir adamı, yani futbolcuyu anlatmıyor musun? ne lan bu tavırlar? bu neyin uçuşu, neyin kafası la? hakket nasıl bir bilme hazzıdır ki bu kelam eden dudaklarınızı tıpkı sıçmaktan mütevellit kasılan, büzülen bir göte döndürüyor? drogba'nın eski hanımının yeni sevgilisinden tutun da, neeskens'in amca oğlunun işlettiği bara kadar bilmedikleri yok; futbolun endüstriyel gelişimine paralel gelişmeyen futbol kültüründen toplumun psikolojisine, futbolcunun spektakülaritesinden, mental dantel vaziyetine kadar... ha bir de bunların spor dedikleri şey sadece futbol; öyle eskrim, junjitsu ne bileyim zookart* falan spor değil. varsa yoksa futbol ve futbolun cüzelliği. tabi paranın bok gibi olduğu bir sektör güzel olmayacak da, aykido el sanatları mı güzel olacak. amk bunların eleştiremeyeceğim tek artıları bahtlı, ikballi ve torpilli çocuklar olmalarıdır.
    ha tabii ne demiş büyük düşünür lineker: "futbol ingilizler ve almanların çokça oynadığı ama esasında türklerin amına goduğu en güzel bir oyundur" demiş. peki bizim üstad-ı azamımız hakkı yalçın bey nasıl cevap vermiş muhteşem dizelerinde: "gidişim suskun olmuştu ama dönüşüm muhteşem olacak". ya işte tabi amına koyim bu şarkının hit olduğu memlekette hakkı yalçın hem şair, hem spor yazanı, hem de baş yazar olur; ama bizim entiri (=ne demekse?) belki de niteliksiz sınıfına girer.
  • 8
    --- alıntı ---

    spor medyasına yön veren türkiye'nin önemli gazetelerinin spor müdürleri hangi takımı tutuyor?

    uğur vardan – radikal : galatasaray
    aydin bayram – star : beşiktaş
    mehmet arslan – hürriyet : fenerbahçe
    halil özer – habertürk : fenerbahçe
    ahmet konanç – bugün gazetesi : fenerbahçe
    hakan yaşar – akşam : fenerbahçe
    can uyguç – posta : fenerbahçe
    zeki uzundurukan – fotomaç : trabzonspor
    tunç özgen – takvim : fenerbahçe
    arif kizilyalin – cumhuriyet : galatasaray
    ibrahim seten – vatan : fenerbahçe
    murat özbostan – sabah : trabzonspor
    gökmen özdemir – amk : galatasaray
    cem şengül – milliyet : fenerbahçe
    naci arkan – türkiye :fenerbahce
    necil ülgen – fanatik : fenerbahçe
    temel yirmibeşoğlu – zaman : beşiktaş
    yeni şafak – ahmet biyikli : fenerbahçe

    --- alıntı ---

    turkfutbol.com sitesinden alıntıdır.
  • 9
    --- alıntı ---

    spor medyasına yön veren türkiye'nin önemli televizyonlarının spor müdürleri hangi takımı tutuyor?

    ntv spor : fuat akdağ - takım tutmuyor
    lig tv : kadir kardaş - fenerbahçe
    cnn türk : ilker yasin - fenerbahçe
    skytürk 360 : melih gümüşbıçak - beşiktaş
    show tv : aybars hünalp - galatasaray
    a haber : serkan korkmaz - galatasaray
    bugün tv : selim sırrı bayer - galatasaray
    kanaltürk : bülent ülgen - beşiktaş
    beyaz tv : ertem şener - beşiktaş
    dha : faik gürses - beşiktaş
    tv 8 : serhat ulueren – galatasaray
    habertürk : faik çetiner – fenerbahçe
    kanal a : murat çimen – fenerbahçe
    tv em : mutluhan sümer – fenerbahçe
    stv : mehmet şeyho – fenerbahçe
    tgrt haber : cüneyt şen – beşiktaş
    cine5 : barbaros çıdal – fenerbahçe
    24 tv : derya oruçoğlu – fenerbahçe
    sports tv : ilhan uzundurukan – trabzonspor
    iha : mustafa karagöl - galatasaray

    --- alıntı ---

    turkfutbol.com sitesinden alıntıdır.
  • 10
    (bkz: #2205258)
    müzmin küme düşen anadolu takımı hocası güvenç kurtar demiş ki selçuk'un yanına bir orta saha lazım. spor yazarı karakullukçu ise cevabı yapıştırmış. demiş ki, hayır yanına değil yerine lazım. anladığım kadarıyla bunu dediği için övülmüş. selçuk'un galatasaray için yetersiz bir oyuncu olduğunu ima etmek bir spor yazarı için övülmeyi hak eden bir durum belli ki.

    öyle mi? bence değil.

    futbol özelinden konuyu açarsak, selçuk'un galatasaray için yetersiz bir oyuncu olduğu, ciddi manada gözlem gücü, muhakeme yeteneği gerektiren bir tespit değil. oturup tekrar tekrar anlatmayacağım verilere, izlediğim birçok galatasaray maçına dayanarak 2015'ten beri bu yorumu ben yapabiliyorum. sadece ben değil, galatasaray sözlük'teki birçok yazar da birkaç yıldır aynı şeyi söylüyor. keza dybala'nın müthiş golcü olduğunu 2012'de yazmadığın, 2017 cl finaline üç gün kala söylediğin sürece yaptığın tespitin pek bir kıymeti yok. muslera'nın iyi bir kaleci olduğunu, semih'in kötü bir stoper olduğunu, barcelona'nın yerden paslarla oyun kurguladığını, gomis'in türkiye liginde çok gol atabileceğini ama bunun için beslenmesi gerektiğini bilmek için yine spor yazarlarına ihtiyacımız yok.

    peki, madem futbol bu kadar basit bir oyun; ntvspor'da, a spor'da yorum yapanlar ne anlatıyor?

    futbol, demin de söylediğim gibi inanılmaz karışık bir oyun değil. bu yüzden spor kanallarına çıkan yazarlar, sığ, klişe yorumlardan kaçınmak ve bir nevi onları televizyondan izleyenden farkını göstermek için bu oyunu karışık gibi göstermeye çalışıyor. futbolculara özellikler yükleyip biri diğerinden daha kaliteli olduğu halde diğerinin ilkinden daha faydalı olabileceği gibi tespitler yapıyorlar. halbuki bu tespitler yanlış. somutlaştırırsak, pino ile serkan sağ kanat rotasyonunda farklı tipte oyuncular olmaları dolayısıyla birçok farklı taktiğer uyum sağlayabilirler. ancak gerçekte keita'nın yapacağı tek bir hareket tüm taktiksel planların üstüne çıkıyor, taktik keita'ya göre belirlenmeye başlıyor. dolayısıyla, hamzaoğlu'nun defansif sağ bek, ofansif sağ bek hikayesi bir tek eboue'nin performansına ulaşamıyor. carole tarz olarak daha dengeli bir oyuncu olmasına rağmen telles fark yaratan, daha kaliteli bir oyuncu olduğu için fark yaratıyor. spor yazarının iddia ettiği gibi tarz değil, kalite belirleyici oluyor. iyi oyun, iyi futbolcularla oynanıyor. garry rodriguez belki bruma'yla toplu ya da topsuz koşu yarışı yapacak olsa hepsini kazanır. iş antrenmandan çıkıp sahaya indiğinde ise bruma beşiktaş defansını yararak golünü atıyor. bu durumda garry'nin bruma'dan daha hızlı olduğu ve kontraatak futboluna daha iyi uyum sağlayacağını iddia eden spor yazarı bir kez daha yanılıyor.

    peki, madem futbol bu kadar basit bir oyun; kimi dinleyeceğiz, kimi okuyacağız, sen kimi okuyorsun?

    futbol, eninde sonunda bir show business olduğu için dinlenecek, okunacak yazar seçiminde kıvrak zeka maalesef kaçınılmaz bir faktör olarak kalıyor. selçuk'un ağır bir oyuncu olduğunu düz şekilde anlatan taner karaman'dansa hıncal uluç'un selçuk'un oyununu hamit'le karşılaştırmalı betimlemesi beni daha çok eğlendiriyor. keza mehmet demirkol, uğur meleke, ali ece gibi adamlar bazen görüşlerine katılmasam da yeri geldiğinde popüler kültür göndermeleriyle, güzel benzetmelerle izlerken sıkmıyor. demirkol'un terim ve arda'nın dramasıyla ince ince alay etmesi, ciddi ciddi kimin ne kadar adam olduğunu tartışan tüm yazarlardan daha dinlenesi geliyor. timurlenk, dizdar gibi yazarlar da tüm yorucu agresifliklerine rağmen genele kıyasla zeki oldukları için en azından türkçeyi düzgün kullanıyorlar, yurt dışından anlamlı örnekler bulabiliyorlar. çünkü dediğim gibi, selçuk'un kötü olduğunu ben de biliyorum, italyancası olan timurlenk'in selçuk'u serie a'daki topçularla karşılaştırması ise anlamlı oluyor. dizdar'ın iyi kötü türk piyasasına hakim olup düzgün karşılaştırma yapmaya fırsat vermesi hoşuma gidiyor.

    kısaca, futbol zor gibi gösterilmeye çalışılan basit bir oyun. spor yazarları için ilk ve en önemli faktör maalesef zeka.

    timurlenk'in attığı bir tweet ile bitireyim: https://twitter.com/...s/876885465470730240
App Store'dan indirin Google Play'den alın