19
"insan beşer elbet şaşar" sözünün ışığında, sözlük yazarlarının da birer insan olduğunu göz önünde bulundurarak, yazarların yaptıkları hatalar ya da aşırılıklar göze çarpabilir. normal durumdur. "hatasız kul olmaz" demiş zamanın babalarından biri. hatalar insanlar için elbet. şimdi, sevgili sözlük yazarlarımızın -ki biri de ben olurum- sözlük içinde yaptıkları bir takım hataları özetleyelim. yalnız, başlıkta da belirtildiği gibi garipsenmemesi gereken davranışlardır bunlar. lütfen yadırgamayınız.
1) sözlük formatını katletmek için çeşitli yöntemler geliştirmek: şu ortamda yazar olmak için 10 entry girmiş, birkaç saat onay için beklemiş ve sonrasında mesaj kutusunun fosforlu bir renk alması neticesinde yazar olduğunu öğrenmiş bir kısım yazar arkadaşımız, hakkını vererek yapıyor bu işi. çaylaklık döneminde, yazar olmak için gerekli özellikleri taşıdığına kanaat getirilen bu yazarlar, çaylaklıktan kurtulduktan sonra, ne yazık ki yeterli olmadıklarını gösteriyorlar. anket açmak olsun, bir başlığı çaktırmadan ankete dönüştürmek olsun, başlık açayım derken sinir krizi geçirtmek olsun... yapılıyor böyle şeyler. ayıptır!
2) karma denen sözlük şeysi için gereksiz tartışmalara girmek: sözlüğün en anlamsız problemlerinden biridir kanımca. karma nedir, ne değildir, yangında ilk kurtarılacaklar listesinde var mıdır, bilinmez. tek bilinen, bazı sözlük yazarlarının bu uğurda "dişe diş, kana kan. intikam" felsefesiyle hareket edecek kadar gözü kara olduğu. bir de "karmayı umursamıyorum." hali var sevgili yazarlarımızda. bu yazar gurubu, "karmayı umursamıyorum." demesine karşın "niye of veriyorsun ulan ibne! karmamı umursamıyorum; ama düşürme işte karmamı şerrrreeeffsiiizz!" lafını da söylemekle yükümlüdür. o karmayı umursamaz; ama karması hep yüksek olmalıdır. çünkü o süper yazardır. karmayı umursamıyor olması da süper yazar olduğunun kanıtıdır. bu sebeple, ona kullanılan oyların of butonuyla en ufak bir ilgisi olmamalıdır.
3) seri ofsayt veren ibne takıntısı: bir önceki maddede bahsi geçen yazarlarda sıklıkla görülen takıntıdır bu da. kendisinin girdiği niteliksiz entryler hiç önemli değildir. önemli olan, ibnenin birinin ona takmış olmasıdır. öyle ki, "karmamı takmıyorum; ama bu ibne karmamı -5458587 seviyesine kadar düşürürse sözlüğü terk ederim." sözleri mevcuttur. bu sözün ardından, pek çok sözlük yazarının seri on veren melek kılığına bürünmesi, bunu söyleyen kişiye arka arkaya on vermesi de ayrı bir tez konusudur. merak ettiğim bir diğer konu da, bu seri ofsayt veren ibnenin, ibne olduğu konusundan nasıl bu kadar emin olunduğu. aklıma kötü şeyler geliyor açıkçası. lan yoksa?
4) kimin ne kadar galatasaraylı olduğunu sorgulamak: hararetli tartışmalarda, çeşitli polemiklerde sıkca gözleniyor bu durum. sevgili sözlük yazarlarımız o kadar engin bilgili ki, her şeyin en iyisini biliyorlar. maşallah diyelim nazar değmesin. bu bilgelik bazı zamanlarda "en büyük galatasaraylı benim." demeye kadar gidebiliyor. çünkü o, ali sami yen'de 54654 maça gitmiş, 87565 forma almış, deplasmanlarda tepinmiş, tribünde parende atmış. e şimdi böyle biri varken sen utanmadan galatasaraylıyım diyebilecek misin muhterem? yüzün hiç kızarmayacak mı? sen ne hakla galatasaraylıyım diyebiliyorsun bre kafir! terbiyesiz seni. git kaybol gözüm görmesin! bak sinirlendim yine.
5) uzun entryler girmekten şiddetle kaçınmak: sözlük yazarlarının en belirgin davranışıdır kanımca. 3-4 satırı aşan entry girmek yasaklandı sanırım. kurallara uyan, uymayanları uyaran sevgili sözlük yazarımız da buna uygun hareket ediyor. sözlüğe katıldığım ilk zamanlar ben de çok yapardım bunu. skor için yazar, 3-5 cümleyi aşmazdım. sonra öğrendik tabi, uzun entry girmenin tadı başkaymış. neyse efendim konu benim yazdığım entryler değildi.
sevgili, pek değerli sözlük yazarlarımız uzun entry yazmaktan ısrarla uzak duruyor. düşüncelerini açıklama gereği duymuyorlar ne yazık ki. aslında bu durumdan vazgeçseler, nicelik için değil nitelik için yazsalar daha hoş olacak gibi bir his var içimde; ama pek muhterem sözlük yazarlarımız benden daha iyi bilirler.
6) bazı davranışlar sonucu söyleyecek söz bırakmamak: evet, böyle saçma bir alt başlıkla olaya girdim; çünkü bunu tanımlayacak kelimeleri bulmakta zorlanıyorum. efendim şöyle ki; yazarların yaptıklarını eleştiren bir entry girilir, kimi yazarlar açıkça yerden yere vurulur, bir nevi " sözlüğün .mına koydunuz." denir ve hooop bu entry haftanın en beğenilen entrysi oluverir. evet, eleştirilen sözlük yazarları bu entrye hak vermiş ve en beğenilen ilan etmiştir. peki bu nası olur? maden bu kadar bilinçliyiz, kim yazıyor bu kadar saçma şeyleri? bu işin altından derin devlet çıkacak hissedebilyorum. hafif bir kurtlar vadisi havası sezdim. pusudayım efendim, hazır olun.
7) kendiyle çelişmek: sözlüğe girilir, galatasaray sözlük başlığı göze çarpar hemen. hatrı sayılır miktarda entry girilmiştir gün içinde. ne oldu acaba diye düşünerek başlık açılır, "formatın içine edilen sözlük", "seviyesi düşmüş sözlük", "eski günlerini özleten sözlük" türevi entryler göze çarpar. sağ alttaki nicklere dikkat edilir, akabinde diğer başlıklara göz atılır. az önce çemkiren yazarların birbirinden müthiş entryleri göze çarpar. anketler doldurulmuş, tek satırlık entryler döşenmiş, her şey beklendiği gibidir. bunu gören ederlezi avela, hafif bir tebessümle yoluna devam eder.
8) "dedirten" kelimesinde ısrarlı olmak: sözlüğün olmazsa olmazı, tanım yapamayan sözlükçünün baş tacı olan bu kelime, kimilerini çileden çıkarabiliyor. illa formata uydurayım, tanım yapayım diye kasmak hiç hoş değil; ama sevgili sözlük yazarlarımız yine benden iyi bilirler. bir güzelliği olmasa bu kadar ısrar etmezler "dedirten" ve türevi kelimelerde. ben de o güzelliği keşfedeceğim günün hayaliyle yaşıyorum. hayatın anlamını kendim keşfediyorum. bu kelimede neden bu kadar ısrar ettiğini öğrendiğimde de, fenafillah mertebesine ulaşmış bulunacağım.
9) yazar kelimesinin hakkını vererek sadece yazmak: ya başka ne olacağıdı değil mi deluanlı? adı üstünde, yazar. bu adam sadece yazar, okuyup ne olacak. ha, 2-3 cümlelik entryleri okur; ama öyle adam 5 paragraf yazı yazmış, ne gerek var okumaya? kim zaman kaybeder o işle? o sürede 20 tane entry yazar o yazar. isminin hakkını veriyor işte, dokunma adama. bırak yazsın, okumak okurların işi. zaten sözlükte de 1 adet kayıtlı okur var. okusun dursun işi ne anasını satayım. ben yazarım usta. ben sadece yazarım. okumaya koyayım, klavyeme bir şey olmasın lan.
10) kimi sözlük yazarlarının entry girmeme konusunda diretmeleri: bir an önce çözüm bulunması gereken durumdur efendim bu da. burda bahsi geçen kimi sözlük yazarları; sözlüğün kalitesini artıran, nitelik için yazan, bilmeyenlere öğreten, takdir kazanan yazarlardır. bu bahsedilen az sayıdaki güruh, "sözlüğün kalitesi düştü yeeaa" diyerek yazmaktan vazgeçiyor. buradan kendilerine sesleniyorum; çabuk hatanızdan dönün. gelin üç-beş paragraf bir şeyler yazın şuraya. öyle seviye düştü demekle olmuyor, seviyenin yükselmesini istiyorsan elini taşın altına sokman lazım. kafana oklavayı indirmeden bir an önce gel de yaz. ne olursan ol yine gel lan. gel işte. sakın geç kalma erken gel, aman geç kalma erken gel.
10 maddede garipsenmemesi gereken hareketleri özetlemeye çalıştım efendim. bu hareketleri kesinlikle garipsemeyiniz. bunlar yazar olmanın gerekleridir. bu özelliklerden en az 5 tanesine sahip değilseniz, çaylaklıktan kurtulmanız çok zor. bu sözlük böyle işliyor, işine gelirse.
1) sözlük formatını katletmek için çeşitli yöntemler geliştirmek: şu ortamda yazar olmak için 10 entry girmiş, birkaç saat onay için beklemiş ve sonrasında mesaj kutusunun fosforlu bir renk alması neticesinde yazar olduğunu öğrenmiş bir kısım yazar arkadaşımız, hakkını vererek yapıyor bu işi. çaylaklık döneminde, yazar olmak için gerekli özellikleri taşıdığına kanaat getirilen bu yazarlar, çaylaklıktan kurtulduktan sonra, ne yazık ki yeterli olmadıklarını gösteriyorlar. anket açmak olsun, bir başlığı çaktırmadan ankete dönüştürmek olsun, başlık açayım derken sinir krizi geçirtmek olsun... yapılıyor böyle şeyler. ayıptır!
2) karma denen sözlük şeysi için gereksiz tartışmalara girmek: sözlüğün en anlamsız problemlerinden biridir kanımca. karma nedir, ne değildir, yangında ilk kurtarılacaklar listesinde var mıdır, bilinmez. tek bilinen, bazı sözlük yazarlarının bu uğurda "dişe diş, kana kan. intikam" felsefesiyle hareket edecek kadar gözü kara olduğu. bir de "karmayı umursamıyorum." hali var sevgili yazarlarımızda. bu yazar gurubu, "karmayı umursamıyorum." demesine karşın "niye of veriyorsun ulan ibne! karmamı umursamıyorum; ama düşürme işte karmamı şerrrreeeffsiiizz!" lafını da söylemekle yükümlüdür. o karmayı umursamaz; ama karması hep yüksek olmalıdır. çünkü o süper yazardır. karmayı umursamıyor olması da süper yazar olduğunun kanıtıdır. bu sebeple, ona kullanılan oyların of butonuyla en ufak bir ilgisi olmamalıdır.
3) seri ofsayt veren ibne takıntısı: bir önceki maddede bahsi geçen yazarlarda sıklıkla görülen takıntıdır bu da. kendisinin girdiği niteliksiz entryler hiç önemli değildir. önemli olan, ibnenin birinin ona takmış olmasıdır. öyle ki, "karmamı takmıyorum; ama bu ibne karmamı -5458587 seviyesine kadar düşürürse sözlüğü terk ederim." sözleri mevcuttur. bu sözün ardından, pek çok sözlük yazarının seri on veren melek kılığına bürünmesi, bunu söyleyen kişiye arka arkaya on vermesi de ayrı bir tez konusudur. merak ettiğim bir diğer konu da, bu seri ofsayt veren ibnenin, ibne olduğu konusundan nasıl bu kadar emin olunduğu. aklıma kötü şeyler geliyor açıkçası. lan yoksa?
4) kimin ne kadar galatasaraylı olduğunu sorgulamak: hararetli tartışmalarda, çeşitli polemiklerde sıkca gözleniyor bu durum. sevgili sözlük yazarlarımız o kadar engin bilgili ki, her şeyin en iyisini biliyorlar. maşallah diyelim nazar değmesin. bu bilgelik bazı zamanlarda "en büyük galatasaraylı benim." demeye kadar gidebiliyor. çünkü o, ali sami yen'de 54654 maça gitmiş, 87565 forma almış, deplasmanlarda tepinmiş, tribünde parende atmış. e şimdi böyle biri varken sen utanmadan galatasaraylıyım diyebilecek misin muhterem? yüzün hiç kızarmayacak mı? sen ne hakla galatasaraylıyım diyebiliyorsun bre kafir! terbiyesiz seni. git kaybol gözüm görmesin! bak sinirlendim yine.
5) uzun entryler girmekten şiddetle kaçınmak: sözlük yazarlarının en belirgin davranışıdır kanımca. 3-4 satırı aşan entry girmek yasaklandı sanırım. kurallara uyan, uymayanları uyaran sevgili sözlük yazarımız da buna uygun hareket ediyor. sözlüğe katıldığım ilk zamanlar ben de çok yapardım bunu. skor için yazar, 3-5 cümleyi aşmazdım. sonra öğrendik tabi, uzun entry girmenin tadı başkaymış. neyse efendim konu benim yazdığım entryler değildi.
sevgili, pek değerli sözlük yazarlarımız uzun entry yazmaktan ısrarla uzak duruyor. düşüncelerini açıklama gereği duymuyorlar ne yazık ki. aslında bu durumdan vazgeçseler, nicelik için değil nitelik için yazsalar daha hoş olacak gibi bir his var içimde; ama pek muhterem sözlük yazarlarımız benden daha iyi bilirler.
6) bazı davranışlar sonucu söyleyecek söz bırakmamak: evet, böyle saçma bir alt başlıkla olaya girdim; çünkü bunu tanımlayacak kelimeleri bulmakta zorlanıyorum. efendim şöyle ki; yazarların yaptıklarını eleştiren bir entry girilir, kimi yazarlar açıkça yerden yere vurulur, bir nevi " sözlüğün .mına koydunuz." denir ve hooop bu entry haftanın en beğenilen entrysi oluverir. evet, eleştirilen sözlük yazarları bu entrye hak vermiş ve en beğenilen ilan etmiştir. peki bu nası olur? maden bu kadar bilinçliyiz, kim yazıyor bu kadar saçma şeyleri? bu işin altından derin devlet çıkacak hissedebilyorum. hafif bir kurtlar vadisi havası sezdim. pusudayım efendim, hazır olun.
7) kendiyle çelişmek: sözlüğe girilir, galatasaray sözlük başlığı göze çarpar hemen. hatrı sayılır miktarda entry girilmiştir gün içinde. ne oldu acaba diye düşünerek başlık açılır, "formatın içine edilen sözlük", "seviyesi düşmüş sözlük", "eski günlerini özleten sözlük" türevi entryler göze çarpar. sağ alttaki nicklere dikkat edilir, akabinde diğer başlıklara göz atılır. az önce çemkiren yazarların birbirinden müthiş entryleri göze çarpar. anketler doldurulmuş, tek satırlık entryler döşenmiş, her şey beklendiği gibidir. bunu gören ederlezi avela, hafif bir tebessümle yoluna devam eder.
8) "dedirten" kelimesinde ısrarlı olmak: sözlüğün olmazsa olmazı, tanım yapamayan sözlükçünün baş tacı olan bu kelime, kimilerini çileden çıkarabiliyor. illa formata uydurayım, tanım yapayım diye kasmak hiç hoş değil; ama sevgili sözlük yazarlarımız yine benden iyi bilirler. bir güzelliği olmasa bu kadar ısrar etmezler "dedirten" ve türevi kelimelerde. ben de o güzelliği keşfedeceğim günün hayaliyle yaşıyorum. hayatın anlamını kendim keşfediyorum. bu kelimede neden bu kadar ısrar ettiğini öğrendiğimde de, fenafillah mertebesine ulaşmış bulunacağım.
9) yazar kelimesinin hakkını vererek sadece yazmak: ya başka ne olacağıdı değil mi deluanlı? adı üstünde, yazar. bu adam sadece yazar, okuyup ne olacak. ha, 2-3 cümlelik entryleri okur; ama öyle adam 5 paragraf yazı yazmış, ne gerek var okumaya? kim zaman kaybeder o işle? o sürede 20 tane entry yazar o yazar. isminin hakkını veriyor işte, dokunma adama. bırak yazsın, okumak okurların işi. zaten sözlükte de 1 adet kayıtlı okur var. okusun dursun işi ne anasını satayım. ben yazarım usta. ben sadece yazarım. okumaya koyayım, klavyeme bir şey olmasın lan.
10) kimi sözlük yazarlarının entry girmeme konusunda diretmeleri: bir an önce çözüm bulunması gereken durumdur efendim bu da. burda bahsi geçen kimi sözlük yazarları; sözlüğün kalitesini artıran, nitelik için yazan, bilmeyenlere öğreten, takdir kazanan yazarlardır. bu bahsedilen az sayıdaki güruh, "sözlüğün kalitesi düştü yeeaa" diyerek yazmaktan vazgeçiyor. buradan kendilerine sesleniyorum; çabuk hatanızdan dönün. gelin üç-beş paragraf bir şeyler yazın şuraya. öyle seviye düştü demekle olmuyor, seviyenin yükselmesini istiyorsan elini taşın altına sokman lazım. kafana oklavayı indirmeden bir an önce gel de yaz. ne olursan ol yine gel lan. gel işte. sakın geç kalma erken gel, aman geç kalma erken gel.
10 maddede garipsenmemesi gereken hareketleri özetlemeye çalıştım efendim. bu hareketleri kesinlikle garipsemeyiniz. bunlar yazar olmanın gerekleridir. bu özelliklerden en az 5 tanesine sahip değilseniz, çaylaklıktan kurtulmanız çok zor. bu sözlük böyle işliyor, işine gelirse.