112
acayip bir lig; bundan bir iki gün önce sona eren spor toto süper lig 2011 - 2012 sezonunun 34 haftalık periyodunu aynen bu sözlerle tarif ediyordu fenerbahçe teknik direktörü aykut kocaman. acayip bir lig. http://www.youtube.com/...re=player_detailpage
basın toplantısı sırasında onlarca gazetecinin, kameranın önünde, milyonlarca insanın gözlerinin içine bakarak zerre kadar utanıp sıkılma hissi duymadan bunları söyleyen adama; neden acayip bir lig oynadık, daha doğrusu oynamak zorunda kaldık. bunun müsebbibi kim, kimin yüzünden böyle oldu, bu kararı kimler aldı da futbol tarihimiz boyunca ilk defa böyle acayip bir lig oynadık? gibi soruları sorma gereği bile duymuyorum. dediğim gibi milyonların gözünün içine bakarak zerre sıkılmadan, utanmadan bunları söyleyebilen birine soru sormanın gereği yok. asıl konu kendisinin rahatlığı ve pişkinliği. eh kimlerden, ne gibi güvenceler aldığını tahmin edince insan şaşırmıyor haliyle.
sonuç olarak spor toto süper lig 2011-2012 sezonunun sona eren 34 haftalık periyodunun mottosunu aykut kocaman belirlemişti. acayip bir lig.
şimdi; önce play-off denilen sonra süper final falan filan gibi abuk subuk isimler konulmaya çalışarak süslü bir paket gibi önümüze sunulan bir lig daha başlıyor ki asıl her şey bu ligde belli olacak ve bu ligin mottosunu da lig başlamadan önce ben belirleyeyim istedim. haddime değil tabii ama en azından naçizane önerim budur. karamanın koyunu sonra çıkar oyunu. evet oynanacak olan acayip bir ligin bu ucube ürünü, play-off, süper final ya da adı her ne ise bu ligin mottosu da bu olmalı. zira lig bitiminde ne derece doğru bir seçim yapmış olduğumu anlayacağız. umarım, inşaallah ve tüm kalbimle istiyorum ki yanılan ben olurum.
süper lig, süper final (!)
karamanın koyunu sonra çıkar oyunu.
bizlerin olayın medyaya yansıması ve gözaltılar ile başlayan 3 temmuz 2011 günü haberdar olduğumuz, 2010 - 2011 sezonu futbolda şike soruşturmasından daha önce hazırlanmış bir kurgunun nasıl adım adım ilerlediğini gördük ve artık sona doğru gelinirken, bu filmin sonunun tahmin etmek artık zor değil. olaydan sonra geçen bir kaç aylık sürecin sonunda finali belli olmuştu şahsım adına. zira klasik bir türk filmi izliyorduk. artık sona yaklaştık, bu dev prodüksiyonda büyük final yaklaşıyor. hani bir film izlerken, daha önceden izlemiş birinin sonraki sahneyi ve özellikle de finalini söylemesine herkes uyuz olur ya, o nedenle bu filmin sonunu öğrenmek istemeyenler yazının bundan sonraki kısmını okumamalı.
3 temmuz 2011'de bizler şike olayını medyadan öğrendik ama bunun haliyle öncesi de var. işte o önceden yani bu olayın başlangıcından bugüne, bundan sonraki sürece ve sonuna kadar bu olayın tek yetkili ismi ülkenin fenerbahçeli başbakanı çok sn. recep tayyip erdoğan'dır. eğer kendisinin fenerbahçe'nin küme düşürülmesine göz yumacağını filan düşünen varsa normal şartlarda bu kişilere çok ağır konuşurdum ama seviyemi düşürmeyip "maldır" bile demeyeceğim ama "şuursuzdur" desem olur sanırım. olay duyulduktan sonraki sürece bakıyoruz; anında federasyon başkanı değişiyor ve başa fenerbahçeli mehmet ali aydınlar geliyor. hoş giden de fenerliydi ya neyse. ardından yaşananları zaten biliyoruz.
recep tayyip erdoğan : fenerli
mehmet ali aydınlar : fenerli
savcı : fenerli
operasyonu yapan emniyet müdürü : fenerli
medya : fenerli
kısaca bu olaya müdahil olan herkes fenerli. ancak her şey apaçık ortada olduğundan bütün yöntemleri denemelerine rağmen üzerini kapatamıyacaklarını da bildiklerinden herhangi bir karar almak yerine devamlı surette mevzu uzatılıyor, geciktiriliyor, sulandırıldıkça sulandırlıp, neredeyse bir senelik bir zamana yayılıyor. özellikle medyanın da manipülasyonları sayesinde tüm kamuoyu "cambaza bak" denilerek istedikleri gibi zaman kazanabiliyorlar. gerekirse beş sene daha uzatırlar bu işi.
bu esnada birkaç gün önce de ilglinç bir şekilde erman toroğlu 8 nisan 2012 tarihli telegol programında türkiye'de şike olmadığını, şike filan yapılmadığını, tertemiz, pırıl pırıl, misler gibi bir ligimiz olduğunu açıklıyordu. üstelik resmi belgeleri ile (!) http://www.youtube.com/...re=player_detailpage
(bu bölümdeki açıklamaları kısa zira serhat ulueren araya giriyor, konu sonraya kalıyor. erman toroğlu'nun detaylı açıklamaları ve belgeleler az sonra (!) ziya şengül'ün konu hakkındaki yorumları ise adeta birer ibret vesikası, ayrıca dikkat.)
neyse, daha fazla detaya girmeyeceğim 3 temmuz 2011'den bugüne kadar yaşanan gelişmeleri ve bugün gelinen noktayı düşününce zaten taşlar yerine oturacak. ne hikmetse oynanan acayip bir lig bitmek üzere iken mahkemeden bir çok kişi hakkında tahliye kararları çıkmaya başlıyor, platini ve recep tayyip erdoğan bir araya geliyorlar. federasyonun başına fenerbahçelilerin de desteği ile kendi kulübünü dahi yönetemeyen ama şike konusundaki fikrini net bir şekilde açıklamış bir başkan ve ekibi geliyor, bir gece ansızın bazı kurallar değişiyor ve bu şekilde karamanın koyunu sonra çıkar oyunu liginin başlamasını bekliyoruz. erman toroğlu'nun yarım kalan açıklamalarını da dinleyelim ve türkiye'de şike filan olmadığını artık öğrenelim (!) adam belgelerle konuşuyor. boru değil (!) http://www.youtube.com/...re=player_detailpage
artık bundan sonra, bu filmin futbol sahasındaki finali için gereken tek bir şey kaldı. o da bu sene fenerbahçe'nin şampiyon olması ki play-off, süper final her ne ise önümüzdeki bir kaç aylık süre boyunca da bol bol "derbi maçı" izleyeceğiz ve hep birlikte sonucu göreceğiz. dediğim gibi bu işin her anlamda kapatılması için kilit noktalardan biri de fenerbahçe'nin bu sezonu şampiyon bitirmesi. hakem atamaları, hataları, stadyumlarda yaşanacak olaylar, futbolculara, kulüplere verilecek cezalar vs. artık ince ince mi olur yoksa babalar fazla incelemeden direk mi çözer işi orasını allah bilir.
işin aslı bu şike davası; ne şike ne teşvik ne de futbolu, sporu temizleme davası filan değil. hiçbir zaman da olmadı. tamamen bazı güç odaklarının karşılıklı çıkar ve üstünlük kavgası. ülkeyi yöneten en büyük gücün etki alanını ve gücünü daha da arttırmak adına yaşanan bir savaş. normal şartlar altında arada inanılmaz büyük derecede güç farkı olsa da her iki tarafın da fenerbahçeli olması büyüğün gücünü kullanmasına engel oluyor. sonuç olarak zaten konu şike filan değil, aziz yıldırım'dı ve amaca ulaşıldı. fenerin de ligi şampiyon bitirmesi ile beraber mahkeme de nihai kararını verecek, aziz yıldırım ve bir kaç kişi ceza alacak ve fenerbahçe geçen sezon şampiyonlar ligine gidemedi, falandı filandı diyerek kişiler ile kurumlar ayrılıp dava bitecek.
başından beri söylediğim/yazdığım birşey vardı; eğer bu şike davasında fenerbahçe'nin yerinde galatasaray olsaydı ne olurdu?
çok basit, şikenin cezası ne? küme düşme. galatasaray bir alt lige düşürülür, ayrıca her zaman olduğu gibi ibret (!) olması açısından da alt ligde eksi otuz puanla başlama kararı en fazla onbeş gün içinde alınır ve ne bu sezon tarihimizde ilk defa olduğu gibi acayip bir lig yaşamamış, hem de tüm dünyaya şike, teşvik vb. konularda sıfır tolerans gösteren bir ülke (!) olduğumuzu göstermiş oldurduk.
not : bu yazıyı birkaç gün önce yazmıştım, depo'da duruyordu ve gönderip göndermeme konusunda kararsızlık yaşıyordum. muhtemelen depoda kalacak ve sonra silecektim, nedense içimden pek fazla gelmiyordu ve her seferinde göndermeme düşüncesi daha ağır basıyordu. ta ki bu akşam ana haber bültenlerini izleyene, uçaktan iner inmez fenerin maçını soran çok sn. başbakanı görünceye kadar. üzerinde biraz düşününce bu bile her şeyi açıklamaya yetiyor aslında.
basın toplantısı sırasında onlarca gazetecinin, kameranın önünde, milyonlarca insanın gözlerinin içine bakarak zerre kadar utanıp sıkılma hissi duymadan bunları söyleyen adama; neden acayip bir lig oynadık, daha doğrusu oynamak zorunda kaldık. bunun müsebbibi kim, kimin yüzünden böyle oldu, bu kararı kimler aldı da futbol tarihimiz boyunca ilk defa böyle acayip bir lig oynadık? gibi soruları sorma gereği bile duymuyorum. dediğim gibi milyonların gözünün içine bakarak zerre sıkılmadan, utanmadan bunları söyleyebilen birine soru sormanın gereği yok. asıl konu kendisinin rahatlığı ve pişkinliği. eh kimlerden, ne gibi güvenceler aldığını tahmin edince insan şaşırmıyor haliyle.
sonuç olarak spor toto süper lig 2011-2012 sezonunun sona eren 34 haftalık periyodunun mottosunu aykut kocaman belirlemişti. acayip bir lig.
şimdi; önce play-off denilen sonra süper final falan filan gibi abuk subuk isimler konulmaya çalışarak süslü bir paket gibi önümüze sunulan bir lig daha başlıyor ki asıl her şey bu ligde belli olacak ve bu ligin mottosunu da lig başlamadan önce ben belirleyeyim istedim. haddime değil tabii ama en azından naçizane önerim budur. karamanın koyunu sonra çıkar oyunu. evet oynanacak olan acayip bir ligin bu ucube ürünü, play-off, süper final ya da adı her ne ise bu ligin mottosu da bu olmalı. zira lig bitiminde ne derece doğru bir seçim yapmış olduğumu anlayacağız. umarım, inşaallah ve tüm kalbimle istiyorum ki yanılan ben olurum.
süper lig, süper final (!)
karamanın koyunu sonra çıkar oyunu.
bizlerin olayın medyaya yansıması ve gözaltılar ile başlayan 3 temmuz 2011 günü haberdar olduğumuz, 2010 - 2011 sezonu futbolda şike soruşturmasından daha önce hazırlanmış bir kurgunun nasıl adım adım ilerlediğini gördük ve artık sona doğru gelinirken, bu filmin sonunun tahmin etmek artık zor değil. olaydan sonra geçen bir kaç aylık sürecin sonunda finali belli olmuştu şahsım adına. zira klasik bir türk filmi izliyorduk. artık sona yaklaştık, bu dev prodüksiyonda büyük final yaklaşıyor. hani bir film izlerken, daha önceden izlemiş birinin sonraki sahneyi ve özellikle de finalini söylemesine herkes uyuz olur ya, o nedenle bu filmin sonunu öğrenmek istemeyenler yazının bundan sonraki kısmını okumamalı.
3 temmuz 2011'de bizler şike olayını medyadan öğrendik ama bunun haliyle öncesi de var. işte o önceden yani bu olayın başlangıcından bugüne, bundan sonraki sürece ve sonuna kadar bu olayın tek yetkili ismi ülkenin fenerbahçeli başbakanı çok sn. recep tayyip erdoğan'dır. eğer kendisinin fenerbahçe'nin küme düşürülmesine göz yumacağını filan düşünen varsa normal şartlarda bu kişilere çok ağır konuşurdum ama seviyemi düşürmeyip "maldır" bile demeyeceğim ama "şuursuzdur" desem olur sanırım. olay duyulduktan sonraki sürece bakıyoruz; anında federasyon başkanı değişiyor ve başa fenerbahçeli mehmet ali aydınlar geliyor. hoş giden de fenerliydi ya neyse. ardından yaşananları zaten biliyoruz.
recep tayyip erdoğan : fenerli
mehmet ali aydınlar : fenerli
savcı : fenerli
operasyonu yapan emniyet müdürü : fenerli
medya : fenerli
kısaca bu olaya müdahil olan herkes fenerli. ancak her şey apaçık ortada olduğundan bütün yöntemleri denemelerine rağmen üzerini kapatamıyacaklarını da bildiklerinden herhangi bir karar almak yerine devamlı surette mevzu uzatılıyor, geciktiriliyor, sulandırıldıkça sulandırlıp, neredeyse bir senelik bir zamana yayılıyor. özellikle medyanın da manipülasyonları sayesinde tüm kamuoyu "cambaza bak" denilerek istedikleri gibi zaman kazanabiliyorlar. gerekirse beş sene daha uzatırlar bu işi.
bu esnada birkaç gün önce de ilglinç bir şekilde erman toroğlu 8 nisan 2012 tarihli telegol programında türkiye'de şike olmadığını, şike filan yapılmadığını, tertemiz, pırıl pırıl, misler gibi bir ligimiz olduğunu açıklıyordu. üstelik resmi belgeleri ile (!) http://www.youtube.com/...re=player_detailpage
(bu bölümdeki açıklamaları kısa zira serhat ulueren araya giriyor, konu sonraya kalıyor. erman toroğlu'nun detaylı açıklamaları ve belgeleler az sonra (!) ziya şengül'ün konu hakkındaki yorumları ise adeta birer ibret vesikası, ayrıca dikkat.)
neyse, daha fazla detaya girmeyeceğim 3 temmuz 2011'den bugüne kadar yaşanan gelişmeleri ve bugün gelinen noktayı düşününce zaten taşlar yerine oturacak. ne hikmetse oynanan acayip bir lig bitmek üzere iken mahkemeden bir çok kişi hakkında tahliye kararları çıkmaya başlıyor, platini ve recep tayyip erdoğan bir araya geliyorlar. federasyonun başına fenerbahçelilerin de desteği ile kendi kulübünü dahi yönetemeyen ama şike konusundaki fikrini net bir şekilde açıklamış bir başkan ve ekibi geliyor, bir gece ansızın bazı kurallar değişiyor ve bu şekilde karamanın koyunu sonra çıkar oyunu liginin başlamasını bekliyoruz. erman toroğlu'nun yarım kalan açıklamalarını da dinleyelim ve türkiye'de şike filan olmadığını artık öğrenelim (!) adam belgelerle konuşuyor. boru değil (!) http://www.youtube.com/...re=player_detailpage
artık bundan sonra, bu filmin futbol sahasındaki finali için gereken tek bir şey kaldı. o da bu sene fenerbahçe'nin şampiyon olması ki play-off, süper final her ne ise önümüzdeki bir kaç aylık süre boyunca da bol bol "derbi maçı" izleyeceğiz ve hep birlikte sonucu göreceğiz. dediğim gibi bu işin her anlamda kapatılması için kilit noktalardan biri de fenerbahçe'nin bu sezonu şampiyon bitirmesi. hakem atamaları, hataları, stadyumlarda yaşanacak olaylar, futbolculara, kulüplere verilecek cezalar vs. artık ince ince mi olur yoksa babalar fazla incelemeden direk mi çözer işi orasını allah bilir.
işin aslı bu şike davası; ne şike ne teşvik ne de futbolu, sporu temizleme davası filan değil. hiçbir zaman da olmadı. tamamen bazı güç odaklarının karşılıklı çıkar ve üstünlük kavgası. ülkeyi yöneten en büyük gücün etki alanını ve gücünü daha da arttırmak adına yaşanan bir savaş. normal şartlar altında arada inanılmaz büyük derecede güç farkı olsa da her iki tarafın da fenerbahçeli olması büyüğün gücünü kullanmasına engel oluyor. sonuç olarak zaten konu şike filan değil, aziz yıldırım'dı ve amaca ulaşıldı. fenerin de ligi şampiyon bitirmesi ile beraber mahkeme de nihai kararını verecek, aziz yıldırım ve bir kaç kişi ceza alacak ve fenerbahçe geçen sezon şampiyonlar ligine gidemedi, falandı filandı diyerek kişiler ile kurumlar ayrılıp dava bitecek.
başından beri söylediğim/yazdığım birşey vardı; eğer bu şike davasında fenerbahçe'nin yerinde galatasaray olsaydı ne olurdu?
çok basit, şikenin cezası ne? küme düşme. galatasaray bir alt lige düşürülür, ayrıca her zaman olduğu gibi ibret (!) olması açısından da alt ligde eksi otuz puanla başlama kararı en fazla onbeş gün içinde alınır ve ne bu sezon tarihimizde ilk defa olduğu gibi acayip bir lig yaşamamış, hem de tüm dünyaya şike, teşvik vb. konularda sıfır tolerans gösteren bir ülke (!) olduğumuzu göstermiş oldurduk.
not : bu yazıyı birkaç gün önce yazmıştım, depo'da duruyordu ve gönderip göndermeme konusunda kararsızlık yaşıyordum. muhtemelen depoda kalacak ve sonra silecektim, nedense içimden pek fazla gelmiyordu ve her seferinde göndermeme düşüncesi daha ağır basıyordu. ta ki bu akşam ana haber bültenlerini izleyene, uçaktan iner inmez fenerin maçını soran çok sn. başbakanı görünceye kadar. üzerinde biraz düşününce bu bile her şeyi açıklamaya yetiyor aslında.