resim
Radamel Falcao García Zárate
Takım:Rayo Vallecano
Mevki:Santrfor
Yaş:38
Boy:1.77
Uyruk:Kolombiya
  • 3345
    falcao ismi anılmaya başladıktan hemen sonra boş zamanlarımda onu daha iyi tanımak için hayatını araştırdım. vakit buldukça da yazdım. baktım ortaya mükemmel olmasa da eh işte denebilecek bir şey çıktı. şimdi hal böyle olunca bu yazı sadece bende saklı kalmasın diyerek sizlerle paylaşmak istedim.

    umarım okurken biraz da olsa bu dünyanın yükünden kurtulup, sizi yoran düşüncelerinizden uzaklaşırsınız. beğenilirse seslendirip youtube üzerinden paylaşmayı düşünüyorum. burada da sizin fikirleriniz benim için çok ama çok önemli olacak.

    okumaya başlarken bir süreliğine mümkünse arkada da bu çalsın. daha keyifli olacağına eminim.
    https://www.youtube.com/watch?v=I5JQ1m3mxKw
    ***
    önemli not: telefon üzerinden düzenleme yapıp buraya aktardığım için ı-i-c-ç-s-ş-o-ö-u-ü gibi harf farklılıklarından dolayı peşinen özür diliyorum.

    ***
    union magdalena'nin sert stoperi radamel garcia, kolombiya'nin tutkulu futbol ikliminden  alişik olduğu baskinin çok ötesinde bir stresle karşi karşiyaydi ve bununla elinden geldiğince başa çikmaya çalişiyordu... sanki dünya kupasi finalinin kader penaltisini, kolombiya adina kullaniyormuşcasina alnindan damla damla soğuk terler süzülürken, bir eliyle onlari siliyor, diğer eliyle de hayat arkadaşi, carmenza zarate'ye destek olmaya çalişiyordu...

    yoğun duygularin iç içe geçtiği  bu sürecin sonunda, nihayet ailenin yeni üyesi dünyaya gözlerini santa marta'da açmişti ve bu dünya ile tanişirken attiği o ilk çiğlik öyle bir yankilanmişti ki, o günden bugüne hiç durmadi... onun bu haykirişi, önce kolombiyalilarin, sonra da tüm dünyadaki futbolseverlerin kulağinda hala çinlamaya devam ediyor...
     
    radamel falcao garcia zarate... bir kaplanin doğuşu...
     
    baba radamel, oğlunun adini falcao koyarken, aklinda tüm zamanlarin en yetenekli  futbolcularindan bir tanesi olan brezilyali orta saha paulo roberto falcao vardi elbette ama o isim 1986'da futbol hayatina son verirken, kendi oğlunun, isim babasinin biraktiği yerden devam edeceğini nerden bilebilirdi?

    bilemezdi tabii...ama hissedebilirdi...
     
    falcao emekleme aşamasini hizla geçip, koşmayi öğrendikten sonra evde-bahçede-sokakta-parkta gördüğü her yuvarlak cisme adeta şut çekercesine vurduktan sonra ellerini havaya kaldirip gooool diye bağirmaya başlayinca, artik doğru zamanin geldiğini düşünen babasi tarihi bir karar vererek oğluna futbolu sevdirmeyi ve ona bu oyunu öğretmeyi aklina koymuştu... 
     
    -iyi ki de öyle yapmişti...
    armut dibine düşecekti elbet ama peki ya mum dibini aydinlatabilecek miydi?
     
    oğluna futbol sevgisini işin mutfağinda aşilamak isteyen babasi, önce takimiyla gittiği her  maça onu da götürmeye başladi... babasinin takim arkadaşlari tarafindan ilgi odaği olmaya başlayan minik falcao'nun bir süre sonra takimin maskotu olmasi çok da uzun sürmemişti... kendisi de bu durumdan son derece hoşnut olunca, radamel falcao artik babasinin gözetiminde ve çok erken yaşta hayatinin geri kalaninda atacaği adimlari futbol sahalarina adamaya başlamişti.

    hollanda devi ajax'in radarina girip denendiğinde henüz 11 yaşindaydi.
    kolombiya'da 2.lig takimi lanceros boyaca'nin formasini sirtina geçirip,  kariyerinin ilk profesyonel maçina 28 agustos 1999'da, yani 13 yaşinda çikmişti.  (kariyerinde profesyonel olarak attiği ilk golün sevincini de orada, 23 nisan 2000'de lanceros'ta yaşamişti...)

    nihayet, çabalarinin karşiliğini alacaği ve kaderinin değişeceği anlaşmaya 15 yaşinda imza atarak buenos aires'e biletini aldi,  river plate'in genç takimina transfer oldu. arjantin'i ikinci vatani olarak benimsemesi de çok uzun sürmedi, hemen alişiverdi...  dolu dolu geçen 3 yil boyunca genç takimdaki başarisi onu 2004-2005 yilinda, 19 yaşinda river plate a takimina taşidi... ayni sezon kolombiya u20 milli takimiyla güney amerika gençler şampiyonasini kazandi.

    performansi-tutkusu- rakip stoperleri yipratici yapisi ve yirtici oyun tarzi sayesinde river plate'teki takim arkadaşlari ve taraftarlar  kendisine ''el tigre'' yani kaplan lakabini yakiştirmişti. ne zaman patlayacaği önceden kestirilemeyen aktif bir yanardağ gibi, ruhuna hapsedip sürekli harladiği futbol tutkusu, yeteneğiyle birlikte onun sahadaki en büyük kozuydu.

    2008 yilinda river plate ile arjantin ligi şampiyonu oldugunda takiminin en önemli ismi oydu.  hatta, river plate kariyerinde çiktiği 101 maçta attiği 41 gol ile güney amerika'nin en tehlikeli golcülerinden biri haline gelmiş, zirveye giden merdivenin basamaklarini sindire sindire, adim adim çikmaya başlamişti. tabii ki bu yükseliş, avrupali devlerin gözünden kaçmayacakti... falcao da farkindaydi artik...yeni bir meydan okuma için kita değiştirip daha büyük bir sahnede rol almak istiyordu.

    hep o mu rakiplerle boğuşacakti?.... 2009 yilinda, bu sefer benfica ve porto devreye girmiş, onun için siki bir mücadeleye girişmişlerdi...benfica 3 milyon euro'dan fazlasini vermeyince, porto 5.5 milyon euro'ya falcao'yu kaparak kadrosuna katmayi başarmişti.

    ama ne kapmak... el tigre, porto'da öyle bir performans sergilemişti ki, benfica tarafi zamaninda satin almak için yaptiği küçük hesaplara yanarken, o ufak hesap porto formasi altinda  87 maçta 72 gol, ikişer kez  lig ve kupa şampiyonluğu ve 1 de avrupa ligi şampiyonluğuyla kesilmişti.

    yapay zekayla donatilmiş hatasiz işleyen teknolojik bir cihaz gibi çalişiyordu radamel falcao...  bir forvet için 1.77'lik boyu kisa sayilabilir, fiziği ise rakip stoperler için kolay lokma olarak görülebilirdi ama peki ya içgüdüleri?

    işte onlar ''kaplan'' lakabinin ona boşuna verilmediğini kanitliyordu. nerede, ne zaman ve nasil hareket edeceğini o kadar iyi biliyordu ki, arkadaşlari saha içinde topu buluşturmak için gözleriyle onu aramiyordu bile, o her defasinda gözlerin baktiği yerde olmasini biliyordu.

    e tabii hal böyle olunca,  yani falcao gollerini peş peşe attikça, porto'dan kötü forvet çikmaz düşüncesi de devreye girince ispanyol devi atletico madrid yöneticilerinin ağzi sulanmaya başlamişti. 2011 agustosunda, sergio agureo'dan sonra onun yerini doldurmasi için 40 milyon euro karşiliğinda transfer edildi.

    river plate genç takimindayken, palermo universitesi'nde gazetecilik eğitimi almaya başlayan falcao, futbol ağir basinca gazeteci olma hayalini yarida birakmişti ama, ispanya yolculuğunda uluslararasi basin onun peşini birakmamişti... gazeteciler onun gollerini, yükselişini ve atletico madrid'e olan sükseli transferini, kaldiği  yerden yazmaya devam ediyordu.

    şüphesiz, atletico madrid taraftarinin beklentisi çok yüksekti, ispanyol basini da merakla bekliyordu göstereceği performansi. o ise kendinden emindi. sezona  öyle bir başlangiç yapti ki, vicente calderon'da çiktiği 3 maçta ‪6 gol atarak, adeta gelecekten haber veriyor, az‬ da olsa eğer varsa tereddüt, hepsini bir çirpida yok ediyordu.
     
    ispanya'da geçirdiği 2 sezonda teknik direktör simeone'nin en büyük kozu olan ve atletico madrid formasiyla 90 maça çikarak  70 gol atan falcao, 1 avrupa ligi, 1 uefa süper kupa zaferi, 1 ispanya kupasi sevinci yaşayip başarisina başari katiyor, devlerin iştahini kabartiyordu.

    ama endüstriyelleşen futbol, paralarla örülü ağini kolombiyali golcünün üstüne atarak, belki de falcao'nun kariyerine en büyük darbeyi vurmak için adeta av yasağinin kalkmasini bekliyordu. ağdaki balik büyük, gideceği yeni takimi onun şöhretinin yaninda nispeten küçüktü...
     
    2013 temmuzunda 60 milyon euro bonservis bedeli ve yillik 14 milyon euro'ya falcao artik monaco'nun futbolcusu olmuştu. fransa günleri güzel başlasa da öyle devam etmedi ne yazik ki. aklinda 2014 dünya kupasindan başka bir şey yoktu ama fransa kupasi 10. turunda yaşayacaği talihsiz sakatlik, hayallerinin önüne geçecekti... monts or azergues'in türk asilli fransiz futbolcusu soner ertek'in müdahalesi sonucu yerde kalan falcao'nun çapraz bağlari kopmuştu ve yaklaşik 200 gün boyunca sahalardan uzak kalacakti. koskoca 6 ay!
     
    -----falcao monaco sakatlik ani--- ( ‪https://www.youtube.com/watch?v=ZjOEPiXIPwA ‬)

    bu onun için büyük bir yikimdi ama peki ya kolombiyalilar için?
    onlarin öfkesi o kadar büyüktü ki,  sakatliğa sebep olan soner ertek sosyal medyada falcao'nun hayranlari tarafindan ağir hakaretlere uğramiş, bazi kolombiyalilar tarafindan da ölüm tehditleri almişti.
     
    kariyeri boyunca azimle çalişan, sürekli kendini geliştiren falcao elbette sakatliğin üstesinden gelmişti ama bu sefer de, monaco yöneticileri maddi anlamda fazla açildiklarini fark edip, musluğu kisma karari alinca bir anda kendisini satiş listesinde buldu. 1 sezon önce herkesin peşinde koştuğu, sakatlik sonrasi ise kimsenin ilgilenmediği bir golcü haline gelen falcao ile manchester united ilgileniyordu ama ingiliz devi yoğurdu üfleyerek yemek isteyince, risk almadan kiralamayi tercih etmişti.

    united için kötü geçen sezona falcao da eşlik edince bekleneni veremedi, 29 maçta anca 4 gol atabildi. bir sonraki sezon monaco onu mourinho'lu chelsea'ye kiraladi. transferin ardindan konuşan chelsea teknik direktörü jose mourinho, ''geçen sene iyi bir sezon geçirmedi ama falcao'nun eski günlerine kavuşmasi için elimizden geleni yapacağiz, ingiltere'de insanlar falcao'yu manchester'da gördükleri kişi zannediyorlar ama onun tekrardan gollerini atmasini sağlayacağiz''  dese de burada da değişen bir şey olmadi. yani dikiş, chelsea'de de tutmadi. 12 maçta 1 golle sezonu kapatti, ve üstüne bir de kasik sakatliği yaşayinca 5 ay yine futboldan uzak kaldi...
     
    hep öyle olur ya, sikintilar bir başladi mi devami da çorap söküğü gibi gelir... taa ki dibi görene kadar.

    kariyerinde 2 ciddi sakatlik ve gol konusunda kurak geçen 2 sezondan sonra insanlar onun adina hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağini düşünüyordu lakin ''el tigre'' bu düşüncelere aldiriş etmeden, henüz bitmediğini kanitlamak için avini, yani 2016-2017 sezonunun bir an önce açilmasini bekliyordu.

    sezon açildi, kafasinda sadece ispati için oynamak vardi,  kaptanlik ona verildi, o da kendisini monaco'ya verdi.
    43 maça  cikti, rakip filelere 30 gol birakti, asistlerle birlikte tam 36 golün altina imzasini atti. bu istatistiğin bir diğer anlami  ''hanimlar-beyler, sizi bilmem ama ben henüz ölmedim'' demekti. bir golcünün yeniden doğuşu adli dizinin sezon finalinde monaco şampiyonlar ligi'nde yari final oynayip ligde de  20 yillik hasretin ardindan şampiyon olunca yönetim bu başarinin en büyük aktörüyle sözleşme uzatma karari aldi.

    falcao ile 2020 yilina kadar yeniden el sikişildi ama bu sefer de mbappe'nin başi çektiği, mendy - bernardo silva - bakayoko gibi genç yildizlar bir bir satilinca kemik kadrosu bozulan monaco geçen 2 sezonda ayni başariyi gösteremedi... fakat geminin kaptani sahaya her çiktiğinda merak etmeyin dümen bende mesajini vermekten de asla çekinmedi. fransiz ekibiyle çiktiği 140 maçta attiği 83 gol; ayni zamanda ciddi sakatliklara karşi verdiği mücadele, bitti artik dönüşü yok derken küllerinden doğmanin bir diğer anlamiydi.  çünkü o annesinin istediği gibi dürüst bir evlat, babasinin istediği gibi formasi için mücadele eden sadik bir futbolcuydu.

    o çok sevdiği babasi, rolmodeli, hayran oldugu adam  2019 yilinin ocak ayinda bu dünyadan göçerken,  ondan kalan son nasihat: ''iyi hissettiğin sürece avrupa'da oyna'' olmustu... şimdi bu cümle kulaklarinda çinlarken, o yeni bir meydan okuma için tercihini yapti...

    radamel falcao'nun boğazda oturup çay içmeye vakti yok... hikayesinin geri kalanini anlatmak,  belki de yarim kalan ''son bir işi'' tamamlamak için terim ve aslanlari, kolombiya kaplanini bekliyor.

    10 şubat 1986'da santa marta'da doğan 9 numara, artik galatasaray'da...
App Store'dan indirin Google Play'den alın