*

  • 1
    ilkokul yıllarımda merve diye bir kızı seviyordum 3-c den. kavruluyordum sınıflarımız ayrı diye. 9 yaşlarındayım işte, iç çekiyorum, çelik-hercai dinleyip koltuk kenarlarında ölümü bekliyorum.* gün geldi, ilkokul bitti, 6. sınıfa geçerken bu merve düştü bizim sınıfa. eyvah ki eyvah, bu sefer de yakınımda gözümün önünde ama, yapabileceğim tüm hareketler kısıtlı. her ne kadar o farkımda olmasa da, ben üzerimde beni izleyen bir çift göz varmış gibi triplere giriyordum. onun için hiç birşeyi değiştirmeyeceğini bile bile, temel hoşlantı hareketleri, kurlar yapıyordum. fakat işte hepsi kendi içimde, bir de bi' kaç arkadaşım anlayabiliyordu sadece. ne kadar bağırırsam bağırayım, kızarsam kızayım, sevgimden ölsem de onun haberi olmuyordu. platonik aşkın tanımı şudur ki;
    o'nun gözleri üzerindeymişcesine davranmak.
    fakat merve değildi benim ilk platonik aşkım. çanakkale dardanel'e ali sami yen'de 2-1 yenildiği için 8 yaşındaki çocuğu sinire strese gözyaşına kestiren cimbombomumdu. ardından üst üste lig şampiyonlukları, uefa kupası derken yüzümü güldürendi. doğum günümde "hagi gelir belki." diye sofraya bir tabak daha koydurandı. koridorda kendi kendime top yuvarlarken sokak kapısına koşarak, "acaba taffarel kapıda da az önceki kurtarışımı mı gördü? o olmasa da mehmet bölükbaşı da olur." dedirtendi. platonik aşktı bunun adı. ben 9 yaşındayken de, şu yaşımda da. ne kadar şekil değiştirirse değiştirsin, bir kıstas bilmek sevilenin gözlerini, onun hoşuna gideni, ona yakışanı yapmak. bilinse de bilinmese de...

    acaba yakışanı yapabiliyor muyuz biz platonik aşkımıza?
App Store'dan indirin Google Play'den alın