• 11287
    haziran 2002’de barcelona, sözleşmesi biten rivaldo’yu serbest bıraktığında durumu pek anlayamamıştım. o rivaldo sadece bir yıl önce attığı muhteşem röveşatayla barça’yı, devler ligi’ne sokmuş, son sezonunda da 33 maç oynamıştı. lâkin rivaldo’nun, milan performansını ve sonrasını görünce barcelonalılar’a hak vermiştim. rivaldo bir kırılma noktasına gelmişti, bir daha hiçbir zaman eskisi gibi olamayacaktı. ve barçalılar da belli ki bunun farkındalardı.
    aynı senaryoyu ronaldinho’da da izledik. onun kırılma noktası 28 yaşında yaşanmıştı. vieri 32’de kırıldı, pirlo 36’sında hâlâ kırılmadı! birçok yıldız sporcu belli bir noktada üst düzey futbolu kaldırabilecek fiziksel yeterliliğin altına düşüyor ve (sanırım spesifik test sonuçları neticesinde doğru zamanda) bunun farkına varan kulüpleri, onlara teşekkür edip yollarını ayırıyor.

    lyon’la cris’in öyküsü de galiba eylül 2012’de bitmiş. normalde cris bundan sonraki kariyerini ancak daha az tempolu bir ligde sürdürebilecekken yolunu benzer kalibrede bir şampiyonlar ligi takımına çevirmiş. bedelini de, de boer hikayesinde olduğu gibi galatasaray ödüyor sanki... galatasaray’ın mevcut savunma sorunlarının tek sorumlusu tabii ki cris değil. dün yenen gollerde ve verilen bir sürü benzer pozisyonda savunmanın bütününde bir çaresizlik göze çarpıyor. ama cris öyküsünden de türk spor kamuoyunun çıkarması gereken bir ders var gibi: tecrübeli ile emekli arasında bazen sadece 6 aylık bir fark olabiliyor. raul, 6 ay önce schalke’nin tecrübeli oyuncusuydu; şimdi katar’da aktif emekli. türkiye’ye tecrübeli oyuncu getirmek bazen harika sonuçlar doğurabiliyor. ama tecrübeli ile emekli arasındaki o 6 ayı da iyi sezmek lazım gibi.

    uğur meleke

    baroş da kırılma noktasını aştı. insanların anlamak istemedikleri budur. bence bu yazı baroş için de geçerli.
App Store'dan indirin Google Play'den alın