1
maksadım; ben açmasam da, yakında muhtemelen açılacak bir başlığı kendim açıp, saldırıyı daha ortaya çıkmadan bertaraf etmek değil. maksadım; duygusal bir yazı yazıp on numaralar toplamak, egomu şişirmek değil. maksadım; yine bir yenilgi akşamı, insanların gazını almak falan hiç değil. maksadım; galatasaray...
insan garip varlık. acziyeti hücrelerine kadar yaşayınca; o acziyetin beraberinde getirdiği her değişikliği yadsıyor. benim neslimin galatasaray taraftarında bu yadsıma durumu daha bir başka görülüyor. biz, en temiz zamanlarımızı yaşadığımız, en saf kavgalarımızı verdiğimiz, en kirlenmemiş aşkları yaşadığımız dönemlerdeyken; galatasaray en ihtişamlı devrini yaşamaktaydı. ihtişamın yanında; kuruluşundan bu yana bir değerler bütününü ifade ederdi. bir sürü şaşaalı ismi yaratmış, en şaşaalısı olarak da çocukluğumuzun en orta yerinde, kalbimizin en müstesna köşesinde taht kurmuştu. sonra bir buhran bulutu sardı tepemizi. biz büyüdükçe; buhran bulutu da büyüdü. her apoletimiz zamanın eskiticiliğinden nasibini alıyor, her değerimiz günbegün ayaklar altına alınmaya başlıyordu. benim neslim; her eskiyen apoletten, her es geçilen değerden sonra hep eskilerden bir isme sarıldı. içinde hep o çocukluğunun galatasaray'ının artık kaybolması korkusunu taşıdı; biraz da çocukluğuna, hayatın o en güzel dönemine, dönme isteğini...
sene 2011... senelerin 2 ile başlamasına dahi alışamamışken; önümüzdeki tablo, bize eski galatasaray'ın artık kalmadığı gerçeğiyle yüzleşmemizi söylüyor. birileri her platformda; ne kaldığını hiç hesaba katmadan; "o da gitsin, bu da bitsin." çığlıkları koparıyor. sahi ne kaldı ki elimizde bir soluk arma, artık terletilmeyen bir forma, her hatırlandığında iç çekilen şanlı bir mazi ve bir de... bir de hagi'den başka ne kaldı ki; siz onu da istiyorsunuz?
ne kaldı ki değerlerimizden geriye? düğün bayram günlerimizin zehir olduğu bugünlerde; geriye ne kaldı ki hagi'den başka; siz onu da istiyorsunuz?
kaç efsanemiz kaldı ki; şöyle gönül ferahlığıyla, hiç içimiz gıcıklanmadan sevdiğimiz; siz hagi'yi de istiyorsunuz? ali sami yen'den geriye ne kaldı ki; ihtişamın son kırıntısına da gözünüzü diktiniz? hagi ismi 2005 ilkbaharından bugüne; vicdan azabından başka ne ifade eder oldu ki; siz o ismi de silmek istiyorsunuz? ali sami yen tribünlerinden hagi'ye yöneltilmiş küfürler; geriye ne bıraktı ki?
ekim ayında teknik direktör yollayan kulüpte; galatasaray isminden geriye ne kaldı ki; siz bize o ismi hatırlatan adamı da istiyorsunuz? güce boyun eğen, camianın onurunu ayaklar altına atan, teknik direktör kovmak için binbir türlü çirkinliğe başvuranlar; ne bıraktı ki galatasaray isminden geriye? cemal nalga ismiyle kemikleri sızlatılan ali sami yen'in ruhunu şad edecek başka hangi isim kaldı ki; siz onu da istiyorsunuz? "kim var?!" denildiğinde; sağına, soluna, önüne, arkasına bakmadan ve hiç korkmadan; "ben varım! ben galatasaray için varım!" diyebilecek daha başka kaç adam kaldı ki; siz onu da ister oldunuz? her yenilgiden sonra; nefret kusan, pislik saçanlar geriye ne bıraktı ki? masa başlarında kurgulanıp tribünlerde sahnelenen oyunların kurban etmediği kaç adam kaldı ki..? pegasus tribününden yükselen; "misiimoovic!" sesleri 106 seneden geriye ne bıraktı ki; siz o 106 senenin en güzel özetini de yok etmek istiyorsunuz? her şeye rağmen; umut eden, umut saçan kaç adam kaldı ki?
herkes gider siz kalırsınız; siz galatasaraylısınız. ben gerets taraftarıydım, kalli, skibbe, rijkaard, bülent korkmaz, fatih terim, hagi... her şey gitti; bize galatasaray'ı hatırlatan ne varsa; hepsi bir bir terk ediyor sarı kırmızıyı. her şey gitti, herkes gitti; siz kaldınız, siz galatasaraylısınız. son bir kale kaldı; bize eski galatasaray'ı hatırlatan. son bir kale daha var; bir soluk arma, her geçen gün kirletilen bir çift renk ve şanlı bir maziden başka... bir kale daha var; ve evet, ben bana galatasaray'ı hatırlatan son kalenin taraftarıyım. siz galatasaray'ın...
ne kaldı ki geriye; o tertemiz çocukluğumdan... bir tiz "hagi!" feryadından başka; ne kaldı ki..? siz çocukluğumu da istiyorsunuz.
insan garip varlık. acziyeti hücrelerine kadar yaşayınca; o acziyetin beraberinde getirdiği her değişikliği yadsıyor. benim neslimin galatasaray taraftarında bu yadsıma durumu daha bir başka görülüyor. biz, en temiz zamanlarımızı yaşadığımız, en saf kavgalarımızı verdiğimiz, en kirlenmemiş aşkları yaşadığımız dönemlerdeyken; galatasaray en ihtişamlı devrini yaşamaktaydı. ihtişamın yanında; kuruluşundan bu yana bir değerler bütününü ifade ederdi. bir sürü şaşaalı ismi yaratmış, en şaşaalısı olarak da çocukluğumuzun en orta yerinde, kalbimizin en müstesna köşesinde taht kurmuştu. sonra bir buhran bulutu sardı tepemizi. biz büyüdükçe; buhran bulutu da büyüdü. her apoletimiz zamanın eskiticiliğinden nasibini alıyor, her değerimiz günbegün ayaklar altına alınmaya başlıyordu. benim neslim; her eskiyen apoletten, her es geçilen değerden sonra hep eskilerden bir isme sarıldı. içinde hep o çocukluğunun galatasaray'ının artık kaybolması korkusunu taşıdı; biraz da çocukluğuna, hayatın o en güzel dönemine, dönme isteğini...
sene 2011... senelerin 2 ile başlamasına dahi alışamamışken; önümüzdeki tablo, bize eski galatasaray'ın artık kalmadığı gerçeğiyle yüzleşmemizi söylüyor. birileri her platformda; ne kaldığını hiç hesaba katmadan; "o da gitsin, bu da bitsin." çığlıkları koparıyor. sahi ne kaldı ki elimizde bir soluk arma, artık terletilmeyen bir forma, her hatırlandığında iç çekilen şanlı bir mazi ve bir de... bir de hagi'den başka ne kaldı ki; siz onu da istiyorsunuz?
ne kaldı ki değerlerimizden geriye? düğün bayram günlerimizin zehir olduğu bugünlerde; geriye ne kaldı ki hagi'den başka; siz onu da istiyorsunuz?
kaç efsanemiz kaldı ki; şöyle gönül ferahlığıyla, hiç içimiz gıcıklanmadan sevdiğimiz; siz hagi'yi de istiyorsunuz? ali sami yen'den geriye ne kaldı ki; ihtişamın son kırıntısına da gözünüzü diktiniz? hagi ismi 2005 ilkbaharından bugüne; vicdan azabından başka ne ifade eder oldu ki; siz o ismi de silmek istiyorsunuz? ali sami yen tribünlerinden hagi'ye yöneltilmiş küfürler; geriye ne bıraktı ki?
ekim ayında teknik direktör yollayan kulüpte; galatasaray isminden geriye ne kaldı ki; siz bize o ismi hatırlatan adamı da istiyorsunuz? güce boyun eğen, camianın onurunu ayaklar altına atan, teknik direktör kovmak için binbir türlü çirkinliğe başvuranlar; ne bıraktı ki galatasaray isminden geriye? cemal nalga ismiyle kemikleri sızlatılan ali sami yen'in ruhunu şad edecek başka hangi isim kaldı ki; siz onu da istiyorsunuz? "kim var?!" denildiğinde; sağına, soluna, önüne, arkasına bakmadan ve hiç korkmadan; "ben varım! ben galatasaray için varım!" diyebilecek daha başka kaç adam kaldı ki; siz onu da ister oldunuz? her yenilgiden sonra; nefret kusan, pislik saçanlar geriye ne bıraktı ki? masa başlarında kurgulanıp tribünlerde sahnelenen oyunların kurban etmediği kaç adam kaldı ki..? pegasus tribününden yükselen; "misiimoovic!" sesleri 106 seneden geriye ne bıraktı ki; siz o 106 senenin en güzel özetini de yok etmek istiyorsunuz? her şeye rağmen; umut eden, umut saçan kaç adam kaldı ki?
herkes gider siz kalırsınız; siz galatasaraylısınız. ben gerets taraftarıydım, kalli, skibbe, rijkaard, bülent korkmaz, fatih terim, hagi... her şey gitti; bize galatasaray'ı hatırlatan ne varsa; hepsi bir bir terk ediyor sarı kırmızıyı. her şey gitti, herkes gitti; siz kaldınız, siz galatasaraylısınız. son bir kale kaldı; bize eski galatasaray'ı hatırlatan. son bir kale daha var; bir soluk arma, her geçen gün kirletilen bir çift renk ve şanlı bir maziden başka... bir kale daha var; ve evet, ben bana galatasaray'ı hatırlatan son kalenin taraftarıyım. siz galatasaray'ın...
ne kaldı ki geriye; o tertemiz çocukluğumdan... bir tiz "hagi!" feryadından başka; ne kaldı ki..? siz çocukluğumu da istiyorsunuz.