67
birkaç gün önce lazio'nun yükseliş-çöküş ve toparlanma sürecini de anlattığım bir entry girmiştim: (bkz: ss lazio/#1995935)
dün de (evvelsi gün oldu artık) parma'nın yükselişini ve çöküşünü anlattığım bir başka entry girmiştim: (bkz: parma fc/#1996122)
fiorentina'nın serüveni de bu iki takımın yaşadıklarına oldukça benziyor aslında. taraftarın ileride çok seveceği büyük film yapımcısı mario cecchi gori 1990'da kulübü satın aldığında yanında büyük bir bela getiriyordu ama bundan elbette kimsenin haberi yoktu. bu bela kim miydi? mario'nun kendisi gibi film yapımcılığı yapan angut mu angut, hesap kitap bilmeyen mahdumu vittorio cecchi gori. baba gori 1991'de batistuta'yı, 1992'de ise effenberg ve laudrup'u takıma kazandırmış; takım 92-93 sezonuna bomba bir giriş yapmışken kader ağlarını örer ve baba gori ahirete intikal eder. bu sonun başlangıcı olur çünkü başkanlık koltuğuna oğul gori oturur. çok iyi başlanan o sezonun mimarı teknik direktör radice'nin gori'nin aktris-şarkıcı zevcesi rita rusic hakkında yaptığı birkaç yorum ipinin çekilmesine sebep olur. bu arada son derece gereksiz bir bilgi vereyim: gori'yle rita 2000'de olaylı şekilde ayrılmışlardı, yakın zaman önce davalık oldular çünkü gori, rita'nın evlerindeki son derece pahalı bir tabloyu aşırdığını iddia etti. hayata bakış açımızı değiştiren bu bilgiyi bir köşeye koyup o sezona geri dönelim. radice kovulduktan sonra takım bir türlü dikiş tutturamaz, dört tane hocanın eskitildiği o sezonu serie b'ye düşerek bitirebilirler. bir sezon sonra tekrar serie a'ya çıkarlar ve 2002'ye değin bir çok büyük oyuncu gelir geçer takımdan: francesco toldo, rui costa, angelo di livio, jörg heinrich, predrag mijatovic, enrico chiesa, abel balbo, nuno gomes... lakin fiorentina için 90'lar boyunca tek bir gerçek vardır: gabriel omar batistuta. 1991 yılından, rekor bir bedelle roma'ya transfer olacağı 2000 yılında kadar, 9 sezon boyunca muhteşem bir performans sergiler batigol. attığı toplam 207 golle kulübün 60'lı yıllardaki efsane futbolcusu kurt hamrin'in sadece 1 gol gerisinde kalsa da fiorentina tarihinin gelmiş geçmiş en çok gol atan 2. futbolcusu olmayı başarmıştır. kulübün 20 sene aradan sonra kazandığı ilk kupa olan italya kupası da gene onun dönemine tekabül eder. 2000 senesinde roma'ya 30 küsur milyon avroluk bir bedelle transfer olur ama taraftar bu haberi duyduğunda çıldırır. kulüp binasını basarlar, gori odasında rehin kalır. peki niye böyle bir halt işlemiştir? çünkü kulübü yönettiği süre boyunca saçma sapan transferler yapmış, oyunculara da astronomik maaşlar ödemiştir. kendi cebini şişirmeyi de ihmal etmemiştir elbette*. beklenen son yaklaşmıştır. 2000'de terim'i takımın başına getirir. o günleri zaten birçoğumuz hatırlayacaktır. bizi bırakıp gittiği için her ne kadar sinirlensem de bir yandan da başarılı olmasını istiyordum terim'in. hiç de fena gitmiyordu aslında. batistuta'nın yerini doldurması için getirilen nuno gomes ve hemşosu rui costa eşliğinde güzel işler yapan bir takım oluşturmuşken gori-terim çekişmesi başlar. ikisi de dik kafalı olduğu için bir orta yol bulunamaz. bu ikilinin kavgası o zamanlar neredeyse memleket meselesi olmuştu türkiye'de. zaten o zamanlar memleketin iki büyük meselesi vardı: terim-gori kavgası, sarah-musa aşkı. reha muhtarlı show ana haber'in yüzde doksanı bu iki ilişkiyi irdelemeye ayrılırdı. geriye kalan yüzde onluk kısımda da "darıca hayvanat bahçesi'nin sevimli dostları var..." temalı haberler olurdu. bugünler düşünüldüğünde ne kadar da mesut bir ülkeymişiz. neyse, terim'in aldığı birkaç mağlubiyet artık dananın kuyruğunun kopmasına vesile olur... hatta gori'nin soyunma odasında terim'in poposuna tepik attığı bile yazılıp çizilmişti:
https://i.hizliresim.com/0DY45o.png
terim'in gidişi yaralara elbette merhem olmaz zira kulübün sorunu sportif değil yönetimsel ve ekonomiktir. 2002'de büyük çöküş gerçekleşir -bu 2002 italyan takımlarının kara perşembesidir zaten- ve kulüp iflas ettiğini açıklar. federasyon tarafından 4. seviye olan serie c2'ye düşürülürler. bütün oyunculara bedelsiz şekilde takımdan ayrılma hakkı tanınır. nuno gomes ve chiesa da dahil herkes firar eder. kulübün adı ve logosu bile haczedilir. artık isimleri florentia viola'dır. kulüp, gori denen beladan kurtulup arkasına taraftarın desteğini de alınca birkaç sezon içerisinde serie a'ya tekrar yükselir ve prandelli hocalık koltuğuna kurulur. biz de sıçıp sıvayan prandelli, her nasılsa fiorentina'nın serie a'da kalıcı olmasını sağlamış ve tekrar başaltı bir kulüp olmasını sağlamıştır. şansımıza tükürelim.
gelelim günümüze. şu an takımı paulo sousa yönetiyor ki ben çok beğenirim, çok iyi bir hoca. kadro kaliteleri serie a'da ilk 4'e giremez ama 5.'lik için milan'la çekişir. orta sahalarında iki kalifiye elaman var: badelj ve borja valero. özellikle valero, takıma katıldığından beri hep belli bir standartta oynuyor. hücum hatları ise şahane. ilicic ve kalinic ikilisi geçen sezon çok iyiydiler ama bernardeschi'ye iki üç kelam etmek lazım. eskiden olsa şu haliyle ve potansiyeliyle milano kulüplerinden biri kesin kapardı ama şu an güçleri yetmiyor. muhtemelen berardi ile birlikte italyan milli takımının gelecekteki iki yıldızından birisi olacak. bunlar dışında kafası sağlam olduğunda on numara top oynayan zarate ve kara oğlan babacar'ı da unutmayalım. bu sezon başı ise biz galatasaraylıların evlad-ı manevisi ianis hagi transfer edildi. seneye gözümüz onda olacak, yolu açık olsun.
pokemon'un sonunda roket takımını oluşturan asil insanlara ve kedilerine, ash denen yavşak ergen tarafından zulmedilir, ash ve avaneleri güle oynaya yeni turnuvalara katılmak üzere yola çıkarken en son sahnede roket takımının dramı gösterilirdi. biz de entry'nin sonunda gori'nin hal-i pürmelalinden bahsedelim. 2002'den sonra mahkeme yollarını eskitti, defaatle mapuslara düştü. suçu da "gori, film şirketi finmavi’den 600, fiorentina’dan 104 ve ailesinin sinema salonlarından da 24 olmak üzere 728 milyon euro’yu iflas gösterip yurt dışındaki off-shore bankalara yatırmaktan yargılanıyordu." şeklinde yazılıp çizilmişti bizim gazetelerde. 2013'te hem 15 milyon dolarlık ceza kesildi hem de 6 yıl hapse mahkum edildi. şu an zamanında yediği hurmaların, hangi organına neler yaptığını tahmin etmek zor olmasa gerek.
dün de (evvelsi gün oldu artık) parma'nın yükselişini ve çöküşünü anlattığım bir başka entry girmiştim: (bkz: parma fc/#1996122)
fiorentina'nın serüveni de bu iki takımın yaşadıklarına oldukça benziyor aslında. taraftarın ileride çok seveceği büyük film yapımcısı mario cecchi gori 1990'da kulübü satın aldığında yanında büyük bir bela getiriyordu ama bundan elbette kimsenin haberi yoktu. bu bela kim miydi? mario'nun kendisi gibi film yapımcılığı yapan angut mu angut, hesap kitap bilmeyen mahdumu vittorio cecchi gori. baba gori 1991'de batistuta'yı, 1992'de ise effenberg ve laudrup'u takıma kazandırmış; takım 92-93 sezonuna bomba bir giriş yapmışken kader ağlarını örer ve baba gori ahirete intikal eder. bu sonun başlangıcı olur çünkü başkanlık koltuğuna oğul gori oturur. çok iyi başlanan o sezonun mimarı teknik direktör radice'nin gori'nin aktris-şarkıcı zevcesi rita rusic hakkında yaptığı birkaç yorum ipinin çekilmesine sebep olur. bu arada son derece gereksiz bir bilgi vereyim: gori'yle rita 2000'de olaylı şekilde ayrılmışlardı, yakın zaman önce davalık oldular çünkü gori, rita'nın evlerindeki son derece pahalı bir tabloyu aşırdığını iddia etti. hayata bakış açımızı değiştiren bu bilgiyi bir köşeye koyup o sezona geri dönelim. radice kovulduktan sonra takım bir türlü dikiş tutturamaz, dört tane hocanın eskitildiği o sezonu serie b'ye düşerek bitirebilirler. bir sezon sonra tekrar serie a'ya çıkarlar ve 2002'ye değin bir çok büyük oyuncu gelir geçer takımdan: francesco toldo, rui costa, angelo di livio, jörg heinrich, predrag mijatovic, enrico chiesa, abel balbo, nuno gomes... lakin fiorentina için 90'lar boyunca tek bir gerçek vardır: gabriel omar batistuta. 1991 yılından, rekor bir bedelle roma'ya transfer olacağı 2000 yılında kadar, 9 sezon boyunca muhteşem bir performans sergiler batigol. attığı toplam 207 golle kulübün 60'lı yıllardaki efsane futbolcusu kurt hamrin'in sadece 1 gol gerisinde kalsa da fiorentina tarihinin gelmiş geçmiş en çok gol atan 2. futbolcusu olmayı başarmıştır. kulübün 20 sene aradan sonra kazandığı ilk kupa olan italya kupası da gene onun dönemine tekabül eder. 2000 senesinde roma'ya 30 küsur milyon avroluk bir bedelle transfer olur ama taraftar bu haberi duyduğunda çıldırır. kulüp binasını basarlar, gori odasında rehin kalır. peki niye böyle bir halt işlemiştir? çünkü kulübü yönettiği süre boyunca saçma sapan transferler yapmış, oyunculara da astronomik maaşlar ödemiştir. kendi cebini şişirmeyi de ihmal etmemiştir elbette*. beklenen son yaklaşmıştır. 2000'de terim'i takımın başına getirir. o günleri zaten birçoğumuz hatırlayacaktır. bizi bırakıp gittiği için her ne kadar sinirlensem de bir yandan da başarılı olmasını istiyordum terim'in. hiç de fena gitmiyordu aslında. batistuta'nın yerini doldurması için getirilen nuno gomes ve hemşosu rui costa eşliğinde güzel işler yapan bir takım oluşturmuşken gori-terim çekişmesi başlar. ikisi de dik kafalı olduğu için bir orta yol bulunamaz. bu ikilinin kavgası o zamanlar neredeyse memleket meselesi olmuştu türkiye'de. zaten o zamanlar memleketin iki büyük meselesi vardı: terim-gori kavgası, sarah-musa aşkı. reha muhtarlı show ana haber'in yüzde doksanı bu iki ilişkiyi irdelemeye ayrılırdı. geriye kalan yüzde onluk kısımda da "darıca hayvanat bahçesi'nin sevimli dostları var..." temalı haberler olurdu. bugünler düşünüldüğünde ne kadar da mesut bir ülkeymişiz. neyse, terim'in aldığı birkaç mağlubiyet artık dananın kuyruğunun kopmasına vesile olur... hatta gori'nin soyunma odasında terim'in poposuna tepik attığı bile yazılıp çizilmişti:
https://i.hizliresim.com/0DY45o.png
terim'in gidişi yaralara elbette merhem olmaz zira kulübün sorunu sportif değil yönetimsel ve ekonomiktir. 2002'de büyük çöküş gerçekleşir -bu 2002 italyan takımlarının kara perşembesidir zaten- ve kulüp iflas ettiğini açıklar. federasyon tarafından 4. seviye olan serie c2'ye düşürülürler. bütün oyunculara bedelsiz şekilde takımdan ayrılma hakkı tanınır. nuno gomes ve chiesa da dahil herkes firar eder. kulübün adı ve logosu bile haczedilir. artık isimleri florentia viola'dır. kulüp, gori denen beladan kurtulup arkasına taraftarın desteğini de alınca birkaç sezon içerisinde serie a'ya tekrar yükselir ve prandelli hocalık koltuğuna kurulur. biz de sıçıp sıvayan prandelli, her nasılsa fiorentina'nın serie a'da kalıcı olmasını sağlamış ve tekrar başaltı bir kulüp olmasını sağlamıştır. şansımıza tükürelim.
gelelim günümüze. şu an takımı paulo sousa yönetiyor ki ben çok beğenirim, çok iyi bir hoca. kadro kaliteleri serie a'da ilk 4'e giremez ama 5.'lik için milan'la çekişir. orta sahalarında iki kalifiye elaman var: badelj ve borja valero. özellikle valero, takıma katıldığından beri hep belli bir standartta oynuyor. hücum hatları ise şahane. ilicic ve kalinic ikilisi geçen sezon çok iyiydiler ama bernardeschi'ye iki üç kelam etmek lazım. eskiden olsa şu haliyle ve potansiyeliyle milano kulüplerinden biri kesin kapardı ama şu an güçleri yetmiyor. muhtemelen berardi ile birlikte italyan milli takımının gelecekteki iki yıldızından birisi olacak. bunlar dışında kafası sağlam olduğunda on numara top oynayan zarate ve kara oğlan babacar'ı da unutmayalım. bu sezon başı ise biz galatasaraylıların evlad-ı manevisi ianis hagi transfer edildi. seneye gözümüz onda olacak, yolu açık olsun.
pokemon'un sonunda roket takımını oluşturan asil insanlara ve kedilerine, ash denen yavşak ergen tarafından zulmedilir, ash ve avaneleri güle oynaya yeni turnuvalara katılmak üzere yola çıkarken en son sahnede roket takımının dramı gösterilirdi. biz de entry'nin sonunda gori'nin hal-i pürmelalinden bahsedelim. 2002'den sonra mahkeme yollarını eskitti, defaatle mapuslara düştü. suçu da "gori, film şirketi finmavi’den 600, fiorentina’dan 104 ve ailesinin sinema salonlarından da 24 olmak üzere 728 milyon euro’yu iflas gösterip yurt dışındaki off-shore bankalara yatırmaktan yargılanıyordu." şeklinde yazılıp çizilmişti bizim gazetelerde. 2013'te hem 15 milyon dolarlık ceza kesildi hem de 6 yıl hapse mahkum edildi. şu an zamanında yediği hurmaların, hangi organına neler yaptığını tahmin etmek zor olmasa gerek.