akıllara (bkz:
2002 dünya kupası) nı getiren maçtır. her ne kadar efsane bir kadromuz olsa da 2002 dünya kupasında da gruptan hesaplar sonucu brezilya'nın kosta rika'yı yenmesiyle çıkmıştık. daha sonra diğerlerine göre nispeten kolay eşleşmelerle japonya'yı ve senegal'i 1-0 lık skorlarla geçerek bana göre biraz da şanslı bir güzergah sonucunda yarı finale çıkmıştık. aynı durum (bkz:
2014 dünya basketbol şampiyonası) nda da geçerli oldu. gruptan hesap yaparak da olsa 2. çıkmayı başardık ve nispeten kolay rakiplerimiz var güzergahımızda. bu takım avustralya ve muhtemelen litvanya engellerini geçerse yarı finale kalacak. dediğim gibi kolay güzergah fakat yarı finali haketmeyen bir basketbol... en azından gruptaki tüm maçlardaki gözlemime dayanarak söylüyorum ki oynadığımız oyun yarı finali haketmiyor. umarım takımımız beni bu maçta yanıltır. lakin oynadığımız basketbol beni hiç tatmin etmiyor. atletizmden çok uzak ve sadece ikili oyunlara muhtaç bir takımız. oyun kilitlendiğinde kilidi açacak tek bir oyuncumuz yok. emir preldzic gerçekten çok kötü şutu olan fakat saha görüşü ve penetresi 2-3 numara oynayan bir oyuncuya göre iyi düzeyde olan bir oyuncu fakat dediğim gibi atletizmden uzak oluşumuz ve 20 dakikanın üzerinde oynayabilecek bir tane saf şutörümüzün olmayışı bizi diğer ülkelerin gerisine atıyor. ben cenk akyol'u saf bir şutör olarak görmüyorum çünkü saf şutör denilen adam boyalı alandan kaldırır sokar, stop jump shot sokar, el üstünden sokar. cenk malesef ki özellikle savunmasının hiç ama hiç olmamasıyla bu çağrımıza cevap verebilecek bir oyuncu değil. umalım ki (bkz:
ilhan mansız'ın senegal'e attığı gol) gibi bir an yaşayalım ve takımımızı yarı finalde görelim. ama bu durum bizde 'peri masalındaymışız' algısı yaratmasın. sürekli eksikleri düzeltelim, hep daha ileriye gidelim. tanjevic'in pislediklerini temizleyelim...