163
http://captano.blogspot.com
--- alinti ---
galatasaray'ın son maçlarında hep (!) işareti olan başlıklar kullanmak gerekli.
kadroyu gördüğümde olabilir demiştim. 3 orta saha, kewell, arda, keita ve kenarda oturan elano çok da saçma bir kadro değildi elbette. ancak maç başlamadan, dizilişi görmeden 3'lü orta sahada barış + m.topal + m.sarp olması, ayhan'ın olmaması pek doğru gelmedi. bir de maç başladığında arda'nın santrafor olduğunu görünce başımdan aşağı kaynar sular döküldü.
sezon başında galatasaray sözlükte yazmıştım, bu sezon servet'ten ön libero kewell'dan stoper görmeyeceğiz diye. gel gör ki, arda'dan santrafor gördük. 1,5 katı boyundaki ömer'le mücadele etmek zorunda kalan bir arda turan. hoca rijkaard, yardımcısı neeskens bile olsa saçmalanabiliyormuş.
bursaspor elbette işi sıkı tuttu. ne yapacakti ki başka? geçen hafta g.antep'i yenerken bile çok pozisyona girmemiş, savunmayı ön planda tutmuş, çok mücadele etmiş ve bir şekilde golü bulmuştu. galatasaray'a saldıracak mıydı, niye saldırsın ki? galatasaray'a yenilse kim ne der ki? elle gelen düğün bayram !
maçın başından sonuna top cimbomdaydı, ama neye fayda. bursa topu cimboma verdi geride bekledi. savunma adamlarını hiç çıkarmadı ileri. forvetteki hızlı adamları volkan şen, sercan ve turgay ile orta sahadan ergiç’le hücum denedi. maç sonucuna baktığımızda başarılı da oldu. geride kalan son iki sezondaki sivasspor benzeri bir oyun görülüyor bursaspor’da. geride sağlam, ileride hızlı.
ülke futbolu açısından can sıkıcı bir durum elbette.
türk futbolunda üç büyükler dışında şampiyon çıkmasını, özellikle şehir takımlarının şampiyonluğa oynaması isteyen biri olarak elbette destekliyorum diğer takımları. ama bu futbolla olmaz. belki de sadece bu futbolla olur. 2004 yunanistan milli takımından nefret etmiş biri olarak sevmiyorum bu tarz futbolla gelen başarıları. yunanistan’la bir ilgisi yok, faşist biri değilimdir, sadece futbolla ilgili. bu sebeple lucescu’yu da sevmem. trabzonspor’un istanbul dükalığını yıktığı senelerde deplasmanda beraberlik, içerde 1-0 lık galibiyetler şampiyonluğu anadolu’ya getirmişti. ama şimdi avrupa kupalarına gidildiğinde foya meydana çıkıyor, sivasspor örneğindeki gibi.
manisaspor maçında ortaya çıktığı gibi, sorun galatasaray’ın üç kazma orta sahayla oynaması. bu arkadaşlar kusura bakmasınlar, derdim onlarla değil. kendi klasmanları için kazma diyorum. yoksa galatasaray sözlük’te captano başlığına yazanlara kanıyor değilim, bu üç orta saha beni her türlü sulu götürür susuz getirir.
bu üçlünün ne kabahati var, böyle bir kadro kuranların kabahati. hepsi kendi standardında oynuyor, ama bu kadar oluyor işte.
geçen haftaki manisaspor maçında galatasaray’lı futbolcular çok rahat, sakin oynamışlardı. herhangi bir hırs, maça asılma görmemiştim. büyük takım olma yolunda önemli bir adımdır bu diye düşünmüştüm. pek ülkemize göre bir şey değil. biz ki, koca bir sezonun şampiyonluğunu hatta koskoca uefa kupası şampiyonluğunu bile motivasyona, asıl kelimesi olan gaz vermeye bağlayan bir futbol ülkesiydik.
ama iyimser düşüncelerimin hepsi boş çıktı bursa maçında.
bursaspor galatasaray maçında cimbom için can sıkıcı olan , sıradan bir türkiye ligi takımı haline gelmesiydi. ne total futboldan bir şey gördük, ne hücum futbolundan.
en çok da bu teknik ekibin ne olursa olsun bildiğini oynatmaya çalışmasını sevmiştim halbuki. ilk defa umutsuz bir maç izledim.
bu kadar ahkam kestikten sonra öneri yapmamak doğru olmaz, madem o kadar ukalalık yaptık.
bir defasında söylemiştim : rijkaard ve ekibine güveniyorum ama güvenim sonsuz değildir elbette. kaleci ve savunmasında sorun yok galatasaray'ın. bireysel hata sayısı fazla değil. takım savunmasında sorun var. bunu futbolculara takım savunması yaptırarak çözmek de imkansız, kadro buna uygun değil.
tek çözüm, sürekli hücum eden bir takım yaratmak. bu da kadroyu elano, arda, kewell, nonda, keita ile kurmak gerektiğini gösteriyor, mümkünse mustafa sarp da olsun.
yani :
leo franco
sabri - gökhan - servet - balta
elano - m.sarp
arda
keita - nonda - kewell
bırakın rakipler düşünsün ! ! !
--- alinti ---
--- alinti ---
galatasaray'ın son maçlarında hep (!) işareti olan başlıklar kullanmak gerekli.
kadroyu gördüğümde olabilir demiştim. 3 orta saha, kewell, arda, keita ve kenarda oturan elano çok da saçma bir kadro değildi elbette. ancak maç başlamadan, dizilişi görmeden 3'lü orta sahada barış + m.topal + m.sarp olması, ayhan'ın olmaması pek doğru gelmedi. bir de maç başladığında arda'nın santrafor olduğunu görünce başımdan aşağı kaynar sular döküldü.
sezon başında galatasaray sözlükte yazmıştım, bu sezon servet'ten ön libero kewell'dan stoper görmeyeceğiz diye. gel gör ki, arda'dan santrafor gördük. 1,5 katı boyundaki ömer'le mücadele etmek zorunda kalan bir arda turan. hoca rijkaard, yardımcısı neeskens bile olsa saçmalanabiliyormuş.
bursaspor elbette işi sıkı tuttu. ne yapacakti ki başka? geçen hafta g.antep'i yenerken bile çok pozisyona girmemiş, savunmayı ön planda tutmuş, çok mücadele etmiş ve bir şekilde golü bulmuştu. galatasaray'a saldıracak mıydı, niye saldırsın ki? galatasaray'a yenilse kim ne der ki? elle gelen düğün bayram !
maçın başından sonuna top cimbomdaydı, ama neye fayda. bursa topu cimboma verdi geride bekledi. savunma adamlarını hiç çıkarmadı ileri. forvetteki hızlı adamları volkan şen, sercan ve turgay ile orta sahadan ergiç’le hücum denedi. maç sonucuna baktığımızda başarılı da oldu. geride kalan son iki sezondaki sivasspor benzeri bir oyun görülüyor bursaspor’da. geride sağlam, ileride hızlı.
ülke futbolu açısından can sıkıcı bir durum elbette.
türk futbolunda üç büyükler dışında şampiyon çıkmasını, özellikle şehir takımlarının şampiyonluğa oynaması isteyen biri olarak elbette destekliyorum diğer takımları. ama bu futbolla olmaz. belki de sadece bu futbolla olur. 2004 yunanistan milli takımından nefret etmiş biri olarak sevmiyorum bu tarz futbolla gelen başarıları. yunanistan’la bir ilgisi yok, faşist biri değilimdir, sadece futbolla ilgili. bu sebeple lucescu’yu da sevmem. trabzonspor’un istanbul dükalığını yıktığı senelerde deplasmanda beraberlik, içerde 1-0 lık galibiyetler şampiyonluğu anadolu’ya getirmişti. ama şimdi avrupa kupalarına gidildiğinde foya meydana çıkıyor, sivasspor örneğindeki gibi.
manisaspor maçında ortaya çıktığı gibi, sorun galatasaray’ın üç kazma orta sahayla oynaması. bu arkadaşlar kusura bakmasınlar, derdim onlarla değil. kendi klasmanları için kazma diyorum. yoksa galatasaray sözlük’te captano başlığına yazanlara kanıyor değilim, bu üç orta saha beni her türlü sulu götürür susuz getirir.
bu üçlünün ne kabahati var, böyle bir kadro kuranların kabahati. hepsi kendi standardında oynuyor, ama bu kadar oluyor işte.
geçen haftaki manisaspor maçında galatasaray’lı futbolcular çok rahat, sakin oynamışlardı. herhangi bir hırs, maça asılma görmemiştim. büyük takım olma yolunda önemli bir adımdır bu diye düşünmüştüm. pek ülkemize göre bir şey değil. biz ki, koca bir sezonun şampiyonluğunu hatta koskoca uefa kupası şampiyonluğunu bile motivasyona, asıl kelimesi olan gaz vermeye bağlayan bir futbol ülkesiydik.
ama iyimser düşüncelerimin hepsi boş çıktı bursa maçında.
bursaspor galatasaray maçında cimbom için can sıkıcı olan , sıradan bir türkiye ligi takımı haline gelmesiydi. ne total futboldan bir şey gördük, ne hücum futbolundan.
en çok da bu teknik ekibin ne olursa olsun bildiğini oynatmaya çalışmasını sevmiştim halbuki. ilk defa umutsuz bir maç izledim.
bu kadar ahkam kestikten sonra öneri yapmamak doğru olmaz, madem o kadar ukalalık yaptık.
bir defasında söylemiştim : rijkaard ve ekibine güveniyorum ama güvenim sonsuz değildir elbette. kaleci ve savunmasında sorun yok galatasaray'ın. bireysel hata sayısı fazla değil. takım savunmasında sorun var. bunu futbolculara takım savunması yaptırarak çözmek de imkansız, kadro buna uygun değil.
tek çözüm, sürekli hücum eden bir takım yaratmak. bu da kadroyu elano, arda, kewell, nonda, keita ile kurmak gerektiğini gösteriyor, mümkünse mustafa sarp da olsun.
yani :
leo franco
sabri - gökhan - servet - balta
elano - m.sarp
arda
keita - nonda - kewell
bırakın rakipler düşünsün ! ! !
--- alinti ---