"bir seri ne kadar keyifli olabilir" sorusunun cevabı vardı maçta. bu maçı da canlı izlediğim için kendimi şanslı hissettiğimi açıkça söylemeliyim.
orlando aynen ilk maçta olduğu gibi geriden gelmeye niyetliydi. bir ara fark 23 sayıyı bulunca "lan acaba gidip uyusam mı" düşüncesi sardı bedenimi. bu düşünceyi kışkışladıktan sonra devre oldu zaten fark yine hatrı sayılır düzeydeydi. 3. çeyrekte falan orlando ritmini bulmaya başladı. özellikle
rashard lewis. hedo pek iyi değildi o ana kadar. keza howard'a da çok iyi savunma yapılıyordu. ama son çeyrekte yine olanlar oldu. cavs'ın tüm hücumlarda lebron'un eline bakması bu maç için olmasa bile bu seri için kocaman bir soru işaretidir, belirtmiş olalım. maçın bitimine çok az kalmışken, maç boyu belli aralıklarla gün yüzüne çıkan hidayet fevkalade kritik bir 3'lük yollayarak son anlarda skoru eşitledi:93-93. daha sonra kaybedilen
cleveland topunun ardından bitime yalnızca 13 saniye kala eşitlik devam ediyordu. ve o arada
kaan kural'ın şu sözleri duyuluyordu: "orlando maçı en kötü berabere bitirir!" ama işte ay yüzlü kaan'ım da yanılıyordu. hidayet elindeki son topu, yani maç topunu bence gayet iyi kullanıyordu ve süreyi 1 saniyeye indirgeyip skoru da 93-95'e taşıyordu. valla helal olsun hedo'ya diyordu herkes sanırım. ama o
1 saniyede çok acayip şeyler oldu işte. lebron hayvanı yapılmayacak olanı yapıyor ve 3'lüğü orlando potasına sokuyordu. ee maçta tarihe geçiyordu: 96-95.
hidayet türkoğlu'nun 21 sayı, 2 ribaund, 4 asistle oynadığını; ona karşın
lebron james'in 35 sayı, 4 ribaund ve 5 asistle oynadığını belirtelim. o son saniye 3'lüğünden sonra cavs'ın kazanmasını istiyormuşum ben bunu da anladım. hedo fazla gaza getirmiş beni. yok ama akıllandım. bir notta howard, hedo, lewis trio'su için gelsin. bu 3'lüden en az 2'si baya baya iyi oynadığı takdirde maçı kazanabiliyorlar. diğer türlü işleri o kadar da kolay olmuyor.
başka bir "lebron vs. hedo" mücadelesinde görüşmek üzre...