12
size bir şike anımı anlatayım, teşebbüs müdür, şike midir siz karar verin.
olay bundan 20-21 sene önce çanakkale'de geçiyor. türkiye şampiyonası için, okul takımıyla* gruplara gittik çanakkale'ye. grubumuzda 19 mayıs üniversitesi ve uludağ üniversitesi var.
ilk maçı 19 mayıs'a 2-1 kaybettik. tek kale oynadık, bir dolu gol kaçırdık. bir santraforumuz var, bunu anlatmazsam olmaz. maçların çimde olduğunu öğrenince izmir'den özel vidalı kramponlu getirtti. ama nasıl artist bir tip, tipi bile sopalık yani.
neyse, maç başladı, maçın hemen başında 40 metre gibi bir yerlerden topu çatala taktı, muhteşem bir goldü gerçekten. o golü atmaz olaydı. bundan sonra ilk yarım saat içinde buna kaleciyle karşı karşıya 3 gol pası verdim, üçünü de atamadı. olabilir, goldür kaçar. ama golleri öyle bir kaçırıyor ki, tek vuruş yapması lazımken, kaleciye çalım atmaya çalışıyor, rakibi yatırıp kaldırmaya çalışıyor falan. artık dayanamadım, başladım buna küfür etmeye, hırpalamaya. o arada her küfrü artiz diye bitiriyorum. devre oldu 2-1 gerideyiz. soyunma odasına giderken yanıma geldi "bana artiz deme" dedi. efendim? ulan ben sana ana-avrat küfür ediyorum, artiz ne ki. neyse efendim, bu maç böyle bitti. halbuki rakibimiz 19 mayıs, uludağ'ı yenmek mümkün değil, çok iyi takım.
nitekim ertesi gün uludağ, 19 mayıs'ı 5-0 yendi. maçta kavgalar çıktı falan.
bu maçı 10 dakika izleyebildim, 18 mart stadının koridorlarında kusmaktan ölecektim neredeyse, görevliler görüp kurtardılar. öyle bir üşütmüşüm ki, ateş, ishal, kusma. durum çok fena. ertesi gün uludağ maçı var, oynamak lazım. hocalar sağolsun, çok ilgilendiler maça yetiştirdiler. ama bacaklarımda derman yok.
geldik şike teşebbüsüne. uludağ, 19 mayıs'ı 5-0 yenince biz uludağ'ı 1 farkla bile yensek gruptan çıkıyoruz. ne güzel. bizim hocalar çok utanarak da olsa arkadaşları olan uludağ hocasına görüşmeye gittiler. 19 mayıs maçında kavgalar da çıkmıştı ya, belki uludağ bize yatar dediler. hocaları demiş ki tamam, gıcık olduk biz 19 mayıs'a, bize baklava getirin maçı yarın size verelim. baklavalar verildi, maç bağlandı. ne güzel, gruptan çıkıcağız.
maçtan önce hocalar bize masaj yaptı. hocalardan biri türkiye'nin ilk teknik direktörlük diplomasını alanlardan biriydi, sonra bıraktı futbolu. diyet işlerine girişti.
son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim, maç 4-4 bitti. bağlanmış maçı alamadık iyi mi. efendim şöyle oldu. maç başladı, dakika 1 bizim sağ bek adama ceza sahası içinde öyle bir girdi ki, penaltı. attı adamlar. 5 dakika sonra 1-1 yaptık. sonra ceza sahasının önünde yine saçma sapan bir dalış ve frikik. adam çatala taktı, 2-1 öne geçtiler. bu arada şöyle konuşmalar oluyor. uludağ'lı çocuklar bana gelip "kaptan adama beni bırak ofsaytta koşucam diyorum, bırakmıyor. ceza sahası içinde tekmeyi koyuyor, kusura bakma". diğeri gelip özür diliyor falan. ben bizimkilere fırça üstüne fırça. yok usta, adamlar dinlemiyor.
devre bitmeden bir frikik daha, oldu mu 3-1. devre biterken benim sol diz dış bağ esnedi. topallayarak yürüyorum, hoca değiştireyim mi dedi. asla. tek bacak da olsa oynayacağım.
yalnız maçta şöyle şeyler de oluyor, ilk maçta küfürler ettiğim santrafor hala artizlik peşinde. adama diyorum ki, olum adamı geçmeyi dene zaten bırakacaklar. yok usta, adam hala bacak arası atmayı falan deniyor. kardeşim rakipte milli çocuklar var, o kadar da değil işte. basıp alıyorlar.
devre arasında paso fırça. ikinci devre başladı, bu sefer bütün inisiyatifi aldım. adama bi sağ-sol yapıyosun geçiyorsun, peşinden gelmiyor. mis gibi. böyle 2 tane gol attım, tek bacak. iyi anlatabiliyorum degil mi, ben bir şey yapmıyorum aslında, adamlar bırakıyor. oldu mu 3-3. sonra bir penaltı daha yaptırdı bizimkiler. 4-3 gerideyiz. son dakikada ceza sahası içine girdim, tutup çekti adam beni, penaltı. beni düşüren çocuk kaptan atarsın sen bunu diyor. topu noktaya koydum kaleci yanıma geldi. hiç bir şey söyleme, normal dur kalede, kafamı karıştırma dedim. penaltı yapılması şikeydi ama penaltının atılmasında şike yoktu doğrusu, gerek yok zaten. oldu mu 4-4. ve maç bitti. maçtan sonra rakipteki çocuklar "kaptan kusura bakma, senin bu takımla işin zor" dediler. 2 gün sonra rakip takımın hepsini bursa'da setbaşında buldum. oturup muhabbet ettik, çok makara yaptılar tabii.
şimdi, bu şike sahaya yansıdı mı, yansımadı mı? istediğimiz sonucu alamadık. yoksa bizim takımdan da satanlar mı vardı? ama usta, bu çocuklar mühendis olacak adamlar. hoca adama düz taban mısın diyor, adam ayakkabısının altına bakıyor ya, böyle şey olur mu?
olay bundan 20-21 sene önce çanakkale'de geçiyor. türkiye şampiyonası için, okul takımıyla* gruplara gittik çanakkale'ye. grubumuzda 19 mayıs üniversitesi ve uludağ üniversitesi var.
ilk maçı 19 mayıs'a 2-1 kaybettik. tek kale oynadık, bir dolu gol kaçırdık. bir santraforumuz var, bunu anlatmazsam olmaz. maçların çimde olduğunu öğrenince izmir'den özel vidalı kramponlu getirtti. ama nasıl artist bir tip, tipi bile sopalık yani.
neyse, maç başladı, maçın hemen başında 40 metre gibi bir yerlerden topu çatala taktı, muhteşem bir goldü gerçekten. o golü atmaz olaydı. bundan sonra ilk yarım saat içinde buna kaleciyle karşı karşıya 3 gol pası verdim, üçünü de atamadı. olabilir, goldür kaçar. ama golleri öyle bir kaçırıyor ki, tek vuruş yapması lazımken, kaleciye çalım atmaya çalışıyor, rakibi yatırıp kaldırmaya çalışıyor falan. artık dayanamadım, başladım buna küfür etmeye, hırpalamaya. o arada her küfrü artiz diye bitiriyorum. devre oldu 2-1 gerideyiz. soyunma odasına giderken yanıma geldi "bana artiz deme" dedi. efendim? ulan ben sana ana-avrat küfür ediyorum, artiz ne ki. neyse efendim, bu maç böyle bitti. halbuki rakibimiz 19 mayıs, uludağ'ı yenmek mümkün değil, çok iyi takım.
nitekim ertesi gün uludağ, 19 mayıs'ı 5-0 yendi. maçta kavgalar çıktı falan.
bu maçı 10 dakika izleyebildim, 18 mart stadının koridorlarında kusmaktan ölecektim neredeyse, görevliler görüp kurtardılar. öyle bir üşütmüşüm ki, ateş, ishal, kusma. durum çok fena. ertesi gün uludağ maçı var, oynamak lazım. hocalar sağolsun, çok ilgilendiler maça yetiştirdiler. ama bacaklarımda derman yok.
geldik şike teşebbüsüne. uludağ, 19 mayıs'ı 5-0 yenince biz uludağ'ı 1 farkla bile yensek gruptan çıkıyoruz. ne güzel. bizim hocalar çok utanarak da olsa arkadaşları olan uludağ hocasına görüşmeye gittiler. 19 mayıs maçında kavgalar da çıkmıştı ya, belki uludağ bize yatar dediler. hocaları demiş ki tamam, gıcık olduk biz 19 mayıs'a, bize baklava getirin maçı yarın size verelim. baklavalar verildi, maç bağlandı. ne güzel, gruptan çıkıcağız.
maçtan önce hocalar bize masaj yaptı. hocalardan biri türkiye'nin ilk teknik direktörlük diplomasını alanlardan biriydi, sonra bıraktı futbolu. diyet işlerine girişti.
son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim, maç 4-4 bitti. bağlanmış maçı alamadık iyi mi. efendim şöyle oldu. maç başladı, dakika 1 bizim sağ bek adama ceza sahası içinde öyle bir girdi ki, penaltı. attı adamlar. 5 dakika sonra 1-1 yaptık. sonra ceza sahasının önünde yine saçma sapan bir dalış ve frikik. adam çatala taktı, 2-1 öne geçtiler. bu arada şöyle konuşmalar oluyor. uludağ'lı çocuklar bana gelip "kaptan adama beni bırak ofsaytta koşucam diyorum, bırakmıyor. ceza sahası içinde tekmeyi koyuyor, kusura bakma". diğeri gelip özür diliyor falan. ben bizimkilere fırça üstüne fırça. yok usta, adamlar dinlemiyor.
devre bitmeden bir frikik daha, oldu mu 3-1. devre biterken benim sol diz dış bağ esnedi. topallayarak yürüyorum, hoca değiştireyim mi dedi. asla. tek bacak da olsa oynayacağım.
yalnız maçta şöyle şeyler de oluyor, ilk maçta küfürler ettiğim santrafor hala artizlik peşinde. adama diyorum ki, olum adamı geçmeyi dene zaten bırakacaklar. yok usta, adam hala bacak arası atmayı falan deniyor. kardeşim rakipte milli çocuklar var, o kadar da değil işte. basıp alıyorlar.
devre arasında paso fırça. ikinci devre başladı, bu sefer bütün inisiyatifi aldım. adama bi sağ-sol yapıyosun geçiyorsun, peşinden gelmiyor. mis gibi. böyle 2 tane gol attım, tek bacak. iyi anlatabiliyorum degil mi, ben bir şey yapmıyorum aslında, adamlar bırakıyor. oldu mu 3-3. sonra bir penaltı daha yaptırdı bizimkiler. 4-3 gerideyiz. son dakikada ceza sahası içine girdim, tutup çekti adam beni, penaltı. beni düşüren çocuk kaptan atarsın sen bunu diyor. topu noktaya koydum kaleci yanıma geldi. hiç bir şey söyleme, normal dur kalede, kafamı karıştırma dedim. penaltı yapılması şikeydi ama penaltının atılmasında şike yoktu doğrusu, gerek yok zaten. oldu mu 4-4. ve maç bitti. maçtan sonra rakipteki çocuklar "kaptan kusura bakma, senin bu takımla işin zor" dediler. 2 gün sonra rakip takımın hepsini bursa'da setbaşında buldum. oturup muhabbet ettik, çok makara yaptılar tabii.
şimdi, bu şike sahaya yansıdı mı, yansımadı mı? istediğimiz sonucu alamadık. yoksa bizim takımdan da satanlar mı vardı? ama usta, bu çocuklar mühendis olacak adamlar. hoca adama düz taban mısın diyor, adam ayakkabısının altına bakıyor ya, böyle şey olur mu?