188
öncelikle biz galatasaraylıların normal insanlar olmadığını, galatasaray'ın da normal bir takım olmadığını belki de 250.kez ispatlamış maçtı.
evet, bizler man.utd. taraftarı gibi rahat, güle oynaya, gollerde "yiiiieeee" diye ayağa kalkarak yaşayamıyoruz aşkımızı. bana sorarsanız biz daha şanslıyız tabi.
sürekli bir endişe, endişeden daha güçlü bir umut taşıyarak, parçalanarak, dolu dolu yaşıyoruz her maçı. tribündeki bir taraftarın, son tezahurata eşlik etmedi diye gol yediğimize inandığı, ekran başında izlerken uğurlu çakmağını düşürdü diye o golün kaçtığını düşündüğü, her birimizin her atakta, sağdan soldan bindirdiği, her duran topta birimizin arka direkte birimizin rakip stoperinin üstünde olduğu; arda'nın, barış'ın parçalanan ciğerlerine suni teneffüs yaptığımız; bütünleşme ve sinerji kavramlarını çaresiz kılan tarihin en organize işbirliğinin onmilyonlarca taraftar tarafından icra edildiği maçlardan biriydi bordeaux maçı.
reklamdaki vurgu güzel seçilmiş, "çılgınlıkla kolkola bir aşk" ne de olsa. ve bu normal olmayan takımın tur atlaması da normal olamazdı. 3-1 lik avantajı koruyamadı diye kimse yüklenmesin, o zaman bu kadar hatırlanası olmayacaktı belki de. büyük kaptan'ın elinin ne kadar değmiş olduğu belki anlaşılmayacak, temyize en çok ihtiyaç duyan oyuncunun finali yapmış olması belki de yaşanmayacaktı.
artık; deli dolu, maçın bittiğine inanmayan bir takımımız var, daha doğrusu bunu aşılayan bir hocamız var. önümüz belki çok açık değil, hatalarımız belki çok şeye engel olabilecek derecede ama, en azından biliyoruz ki, bu takım artık galatasaray olduğunun farkına vardı.
ya kewell? yemin ediyorum insan değilsin. sibernetik organizma dediğimiz bir yapısın. gözünün içinde hedef düzlemi var bence. o top, saniyede 1 milyon basan bir işlemcinin hedeflemesiyle oraya giderdi anca. t-1000 desek sana yeridir. büyücülükten ziyade terminatör olduğun ihtimali daha kuvvetli bence.
arda zaten "sen sahadaki biz" mottosunun en açık tezahürü. profesyonel sözleşmeli bir futbolcu değil arda, tribünden sahaya atlamış en ateşli taraftar. helal olsun sana onyüzbin milyon kere.
meira, artık kredisini doldurdu sanctis ile birlikte. sabri'ye yüzlerce kez teşekkür ettiklerini hepimizi gördük. kendileri de farkında. meira efendinin kafası neye bozuksa, artık bitmiştir umarım. hatalarının telafisi için yazılan destanı görünce sarsılmışlardır. akıllanmaları için gerekli şoku verdi takım.
sabri için ise karmaşık duygularım var. evet eksikleri var, evet şikayetçiyim, evet beğenmiyorum ama...
o kadar eleştirilirken, gözden çıkarılmasına ramak kalmışken, toplara vurma yeteneği zayıfken, son dakikada o topa vurma cesaretini nerden buldu, nasıl inandı, nasıl dayandı, nasıl göze aldı, bir türlü çözemiyorum. sanırım taraftarlığından olsa gerek. takım için kalbinin atması böyle anlarda devreye giriyor demek ki. ama bu kadar son ana kalmamalıydı. bir daha bu kadar fazla dakikamız olmayabilir maçı çevirmek için. ben artık sana inandım, güvendim milyonlarca sabri rahatsızı gibi. bunu da boşa çıkartırsan, seneye konyaspor yolunu tutar cihan ile rekabet edersin.
yine de, kafanı giyotinin altına uzattığın için, ateşten gömleği sırtına geçirdiğin için, bu takım için birşey yapılacaksa ben neden yapmayayım diyerek sergilediğin irade için; sana sonsuz teşekkürler ediyorum sabri. sen bize isyan et, biz önünde el pençe divana hazırız.
galatasaraylılaşmaya başlamış profesyonel futbolcuların en üst seviyede mücadele ettiği, duşlarını alırken, "sanırım ben taraftar oldum artık bu formasını giydiğim takıma" diye düşündükleri, iki formsuz ismin riske soktuğu, sonrasında, tanrı'nın tövbelerini kabulu misali göksel bir mucize ile affedildiklerini görünce akıllandıklarını sandığım, iki hasta galatasaraylı futbolcunun** resmen ipten aldığı bu tur , hepimize hayırlı uğurlu olsun.
kaydedeceğimiz, "ya o maçta ben var ya..." diye başlayıp anlatacağımız, bundan x yıl sonra izlerken, gözümüze bişeylerin kaçıp da kendimizi tutamayacağımız, metin oktay'ın dayanamayıp oyuna girdiği bir maçımız daha oldu tarihimizde.
aşkı çözmüş bir adam demiş ki, "insan ömründe sadece bir kez aşık olur, tüm tutkuları, en uçtaki bütün duyguları, sadece biriyle yaşar." sanırım doğru demiş.
edit: imla ve gramer
asist: daniel tozser
evet, bizler man.utd. taraftarı gibi rahat, güle oynaya, gollerde "yiiiieeee" diye ayağa kalkarak yaşayamıyoruz aşkımızı. bana sorarsanız biz daha şanslıyız tabi.
sürekli bir endişe, endişeden daha güçlü bir umut taşıyarak, parçalanarak, dolu dolu yaşıyoruz her maçı. tribündeki bir taraftarın, son tezahurata eşlik etmedi diye gol yediğimize inandığı, ekran başında izlerken uğurlu çakmağını düşürdü diye o golün kaçtığını düşündüğü, her birimizin her atakta, sağdan soldan bindirdiği, her duran topta birimizin arka direkte birimizin rakip stoperinin üstünde olduğu; arda'nın, barış'ın parçalanan ciğerlerine suni teneffüs yaptığımız; bütünleşme ve sinerji kavramlarını çaresiz kılan tarihin en organize işbirliğinin onmilyonlarca taraftar tarafından icra edildiği maçlardan biriydi bordeaux maçı.
reklamdaki vurgu güzel seçilmiş, "çılgınlıkla kolkola bir aşk" ne de olsa. ve bu normal olmayan takımın tur atlaması da normal olamazdı. 3-1 lik avantajı koruyamadı diye kimse yüklenmesin, o zaman bu kadar hatırlanası olmayacaktı belki de. büyük kaptan'ın elinin ne kadar değmiş olduğu belki anlaşılmayacak, temyize en çok ihtiyaç duyan oyuncunun finali yapmış olması belki de yaşanmayacaktı.
artık; deli dolu, maçın bittiğine inanmayan bir takımımız var, daha doğrusu bunu aşılayan bir hocamız var. önümüz belki çok açık değil, hatalarımız belki çok şeye engel olabilecek derecede ama, en azından biliyoruz ki, bu takım artık galatasaray olduğunun farkına vardı.
ya kewell? yemin ediyorum insan değilsin. sibernetik organizma dediğimiz bir yapısın. gözünün içinde hedef düzlemi var bence. o top, saniyede 1 milyon basan bir işlemcinin hedeflemesiyle oraya giderdi anca. t-1000 desek sana yeridir. büyücülükten ziyade terminatör olduğun ihtimali daha kuvvetli bence.
arda zaten "sen sahadaki biz" mottosunun en açık tezahürü. profesyonel sözleşmeli bir futbolcu değil arda, tribünden sahaya atlamış en ateşli taraftar. helal olsun sana onyüzbin milyon kere.
meira, artık kredisini doldurdu sanctis ile birlikte. sabri'ye yüzlerce kez teşekkür ettiklerini hepimizi gördük. kendileri de farkında. meira efendinin kafası neye bozuksa, artık bitmiştir umarım. hatalarının telafisi için yazılan destanı görünce sarsılmışlardır. akıllanmaları için gerekli şoku verdi takım.
sabri için ise karmaşık duygularım var. evet eksikleri var, evet şikayetçiyim, evet beğenmiyorum ama...
o kadar eleştirilirken, gözden çıkarılmasına ramak kalmışken, toplara vurma yeteneği zayıfken, son dakikada o topa vurma cesaretini nerden buldu, nasıl inandı, nasıl dayandı, nasıl göze aldı, bir türlü çözemiyorum. sanırım taraftarlığından olsa gerek. takım için kalbinin atması böyle anlarda devreye giriyor demek ki. ama bu kadar son ana kalmamalıydı. bir daha bu kadar fazla dakikamız olmayabilir maçı çevirmek için. ben artık sana inandım, güvendim milyonlarca sabri rahatsızı gibi. bunu da boşa çıkartırsan, seneye konyaspor yolunu tutar cihan ile rekabet edersin.
yine de, kafanı giyotinin altına uzattığın için, ateşten gömleği sırtına geçirdiğin için, bu takım için birşey yapılacaksa ben neden yapmayayım diyerek sergilediğin irade için; sana sonsuz teşekkürler ediyorum sabri. sen bize isyan et, biz önünde el pençe divana hazırız.
galatasaraylılaşmaya başlamış profesyonel futbolcuların en üst seviyede mücadele ettiği, duşlarını alırken, "sanırım ben taraftar oldum artık bu formasını giydiğim takıma" diye düşündükleri, iki formsuz ismin riske soktuğu, sonrasında, tanrı'nın tövbelerini kabulu misali göksel bir mucize ile affedildiklerini görünce akıllandıklarını sandığım, iki hasta galatasaraylı futbolcunun** resmen ipten aldığı bu tur , hepimize hayırlı uğurlu olsun.
kaydedeceğimiz, "ya o maçta ben var ya..." diye başlayıp anlatacağımız, bundan x yıl sonra izlerken, gözümüze bişeylerin kaçıp da kendimizi tutamayacağımız, metin oktay'ın dayanamayıp oyuna girdiği bir maçımız daha oldu tarihimizde.
aşkı çözmüş bir adam demiş ki, "insan ömründe sadece bir kez aşık olur, tüm tutkuları, en uçtaki bütün duyguları, sadece biriyle yaşar." sanırım doğru demiş.
edit: imla ve gramer
asist: daniel tozser