4743
2009 - 2010 sezonu'na bomba gibi başlamıştık. herkes mutlu. 4, 5, 6 gollü lig, kupa, avrupa maçları derken orgazmik bir zevk yaşıyordu taraftar.
ama ne olduysa ligin ikinci devresinde işler ters gitti ve sakatlıklar boy göstermeye başladı. deplasmanda galibiyet alamıyor, dolayısıyla şampiyonluktan uzaklaşıyorduk; derken fener mağlubiyeti geldi.. artık tribünler patlamıştı...
11 nisan 2010 galatasaray diyarbakırspor maçı'nda; takım ilk 5 dakika sessizce protesto edilecekti. güzel, mantıklı ve galatasaray taraftarına yakışır bir protesto olacaktı. yeni açığa geldiğimde pankartların ters olduğunu farkettim. tepe taklak olan galatasarayı en iyi anlatan ve protesto edebilecek olan yollar seçilmişti zaten. ama taraftar bir de kelle istiyordu. basın bize hedefi göstermişti, hepimizin yaptığı bir şeyi yapan; sevgilisi ile sinemaya giden 22 yaşındaki arda turan ve diğeri ise fener yenilgisinden sonra arkadaşlarıyla eğlenen, bizim kültürümüzle uzaktan yakından alakası olmayan, aramıza yeni katılmış olan joao alves...
maç başlamış, ilk 5 dakika sessizlikten sonra sitem dolu tezahüratlar yapılıyordu. o ana kadar her şey normal gibiydi. sonra ruhsuzlar bestesi söylenmeye başladı, arda turan'ı siemaya gittiği için hedef gösteren beste. derken ilk yarı bitti.
devre arasında ısınan emre çolak'a "topu jo'ya at" diye bağırıyordu taraftar. at ki ıslıklayalım. top jo'nun ayağına gelir gelmez basıyorduk ıslığı...
2. yarı başladı sahadakilere ruhsuzlar diye haykırarak arda'yı, jo'yu hunharca ıslık yağmuruna tutuyorduk. buna hakkımız vardı zira. biz 14 sene beklemiştik, artık tahammülümüz kalmamış, yeni sezonu bekleyemeyecek durumdaydık. sabır nedir bilmeyen, istikrar nedir diye sorsan "istiklal" caddesi diye cevap verebilecek bir topluluk halini almıştık...
ruh çağıran tribünler "14 sene bekledik" diyorlar ama ne tezattır ki; 3 ay kötü giden takıma sabredemiyorlardı...
ali sami yen'de namağlup bir takımdı, 3. sıradaydı bu ruhsuz takım. gelecek sezon yapılacak takviyelerle her şey çok daha farklı olabilirdi...
arda turan, maç bitiminden sonra yine ıslıkların hedefiydi. genç kaptan şaşırmış, yüzünü garip bir hüzün ve belirsizlik almıştı. yeni açığın önünden soyunma odasına giderken edilen küfürlere anlam vermek zordu. kime küfür ediyordu o adamlar öyle. ne annesi kaldı, ne de sevgilisi...
hayatta hiçbir şeyi başaramamış, boş beleş adam, galatasarayda altın yıllarını geçiren, takımın sembolüne anne, kardeş bırakmıyor küfür ediyordu.
bu yaşananlardan sonra tribünde bir grup taraftar tepkinin dozunu kaçıran diğer bir grupla kavgaya tutuştular ama çok büyümeden bitti...
bu maçın ardından ali sami yende son maçlar kalmıştı. sami yen sezonu kapatmaya hazırlanıyordu. son kez yaz'a merhaba diyecekti...
ancak öfkesi dinmeyen ve "arda turan'dan nefret ediyorum" diyen bir kesim ortaya çıktı...
2010-2011 sezonunda sakatlığına rağmen milli takıma çağırılan arda, hayır dememişti. bizim hırslı çocuk o maçtan sonra daha da sakatlanmış ve yarım sezonu verimli oynayamadan geçirmişti. takımın puan durumundan ardayı sorumlu tutan taraftar yenilgiler sonrasında sinir küplerine dönmüş, artık önü alınmaz bir şekilde kutuplaşmışlardı ardayla.
sakatlıktan bir türlü çıkamayan kewell, avustralya maçlarında döktürüyor; bizim maçlarda ise dökülüyordu. ama kewell çok güzel gülüyor tamam, kişiliği ve karakteri ile on numara futbolcu. baros desen müzmin sakat olma yolunda ilerliyor, ama yine de kraldı. eyvallah...
ama ardaya bu duyulan nefret nedendi o zaman?
kaptandı arda...
ve kaptanlık metin oktay makamıydı. bu yüzden 23 yaşında bir çocuktan metin oktay olgunluğu bekleniyordu.
pişmesini bekleyemedik...
takımın çivisini çıkaran adnan polat yönetimi böylelikle harcadı arda turan'ı. ona kaptanlık vererek genç yaşta taraftarın önüne atılmış oldu arda.
ah be abi, keşke 66 kalsaydın ya. adnan polat seni de yaktı kendi ile birlikte. şimdi adnan polat gidecek.
ama göz bebeğimiz de gidiyor.
ultraslan'ın ve bir takım taraftarın aklı başına gelmiş görünüyor bu sıralar... ama artık çok geç.
ve arda gidiyor...
gelecek yıl çok yüksek ihtimalle 66 numaralı atletico madrid forması ile izleyeceğimiz arda turan kendini çok özletecek.
avrupada kazanacağın tecrübelerinle bir gün galatasarayda yeniden görüşmek üzere kaptan.
allah'a emanet ol...
ama ne olduysa ligin ikinci devresinde işler ters gitti ve sakatlıklar boy göstermeye başladı. deplasmanda galibiyet alamıyor, dolayısıyla şampiyonluktan uzaklaşıyorduk; derken fener mağlubiyeti geldi.. artık tribünler patlamıştı...
11 nisan 2010 galatasaray diyarbakırspor maçı'nda; takım ilk 5 dakika sessizce protesto edilecekti. güzel, mantıklı ve galatasaray taraftarına yakışır bir protesto olacaktı. yeni açığa geldiğimde pankartların ters olduğunu farkettim. tepe taklak olan galatasarayı en iyi anlatan ve protesto edebilecek olan yollar seçilmişti zaten. ama taraftar bir de kelle istiyordu. basın bize hedefi göstermişti, hepimizin yaptığı bir şeyi yapan; sevgilisi ile sinemaya giden 22 yaşındaki arda turan ve diğeri ise fener yenilgisinden sonra arkadaşlarıyla eğlenen, bizim kültürümüzle uzaktan yakından alakası olmayan, aramıza yeni katılmış olan joao alves...
maç başlamış, ilk 5 dakika sessizlikten sonra sitem dolu tezahüratlar yapılıyordu. o ana kadar her şey normal gibiydi. sonra ruhsuzlar bestesi söylenmeye başladı, arda turan'ı siemaya gittiği için hedef gösteren beste. derken ilk yarı bitti.
devre arasında ısınan emre çolak'a "topu jo'ya at" diye bağırıyordu taraftar. at ki ıslıklayalım. top jo'nun ayağına gelir gelmez basıyorduk ıslığı...
2. yarı başladı sahadakilere ruhsuzlar diye haykırarak arda'yı, jo'yu hunharca ıslık yağmuruna tutuyorduk. buna hakkımız vardı zira. biz 14 sene beklemiştik, artık tahammülümüz kalmamış, yeni sezonu bekleyemeyecek durumdaydık. sabır nedir bilmeyen, istikrar nedir diye sorsan "istiklal" caddesi diye cevap verebilecek bir topluluk halini almıştık...
ruh çağıran tribünler "14 sene bekledik" diyorlar ama ne tezattır ki; 3 ay kötü giden takıma sabredemiyorlardı...
ali sami yen'de namağlup bir takımdı, 3. sıradaydı bu ruhsuz takım. gelecek sezon yapılacak takviyelerle her şey çok daha farklı olabilirdi...
arda turan, maç bitiminden sonra yine ıslıkların hedefiydi. genç kaptan şaşırmış, yüzünü garip bir hüzün ve belirsizlik almıştı. yeni açığın önünden soyunma odasına giderken edilen küfürlere anlam vermek zordu. kime küfür ediyordu o adamlar öyle. ne annesi kaldı, ne de sevgilisi...
hayatta hiçbir şeyi başaramamış, boş beleş adam, galatasarayda altın yıllarını geçiren, takımın sembolüne anne, kardeş bırakmıyor küfür ediyordu.
bu yaşananlardan sonra tribünde bir grup taraftar tepkinin dozunu kaçıran diğer bir grupla kavgaya tutuştular ama çok büyümeden bitti...
bu maçın ardından ali sami yende son maçlar kalmıştı. sami yen sezonu kapatmaya hazırlanıyordu. son kez yaz'a merhaba diyecekti...
ancak öfkesi dinmeyen ve "arda turan'dan nefret ediyorum" diyen bir kesim ortaya çıktı...
2010-2011 sezonunda sakatlığına rağmen milli takıma çağırılan arda, hayır dememişti. bizim hırslı çocuk o maçtan sonra daha da sakatlanmış ve yarım sezonu verimli oynayamadan geçirmişti. takımın puan durumundan ardayı sorumlu tutan taraftar yenilgiler sonrasında sinir küplerine dönmüş, artık önü alınmaz bir şekilde kutuplaşmışlardı ardayla.
sakatlıktan bir türlü çıkamayan kewell, avustralya maçlarında döktürüyor; bizim maçlarda ise dökülüyordu. ama kewell çok güzel gülüyor tamam, kişiliği ve karakteri ile on numara futbolcu. baros desen müzmin sakat olma yolunda ilerliyor, ama yine de kraldı. eyvallah...
ama ardaya bu duyulan nefret nedendi o zaman?
kaptandı arda...
ve kaptanlık metin oktay makamıydı. bu yüzden 23 yaşında bir çocuktan metin oktay olgunluğu bekleniyordu.
pişmesini bekleyemedik...
takımın çivisini çıkaran adnan polat yönetimi böylelikle harcadı arda turan'ı. ona kaptanlık vererek genç yaşta taraftarın önüne atılmış oldu arda.
ah be abi, keşke 66 kalsaydın ya. adnan polat seni de yaktı kendi ile birlikte. şimdi adnan polat gidecek.
ama göz bebeğimiz de gidiyor.
ultraslan'ın ve bir takım taraftarın aklı başına gelmiş görünüyor bu sıralar... ama artık çok geç.
ve arda gidiyor...
gelecek yıl çok yüksek ihtimalle 66 numaralı atletico madrid forması ile izleyeceğimiz arda turan kendini çok özletecek.
avrupada kazanacağın tecrübelerinle bir gün galatasarayda yeniden görüşmek üzere kaptan.
allah'a emanet ol...