199
pek saygıdeğer hocam,
bugüne kadar sana hiç mektup yazmamıştım, kısmet bugüneymiş... bir galatasaraylı olarak sana yapılanlardan utanıyorum hocam. seni göndermek için maç satan futbolculardan da, senin gibi bir adamı göndermeye cüret eden yöneticilerden de iğreniyorum. ne olur, bu sana yapılanları tüm galatasaraylılara mal etme. inan, sırf bu yüzden galatasaraylılığımdan utanır hale geliyorum...
sana söylenecek her iyi söz yetersiz kalıyor biliyorum... ama insanlığın, efendiliğin, adamlığın, vizyonun... bunlar bazılarının alışık olmadığı özellikler. vizyon-suz yöneticilerin yönettiği vizyon-suz futbolcularla bu iş lmazdı zaten. seni, her geçen gün daha da yıpratacaklardı. inan içim kan ağlıyor gidişine, boğazım düğümleniyor hâlâ... hazmedemiyorum... ama bir yanım da senin için seviniyor. kendini kurtarmış olmana seviniyor. seni haketmeyenler için kendini yıpratmayacak olmana seviniyor...
senin efendiliğini acizliğine yorumlayanlar var ya, işte ben onlara kıçımla gülüyorum. en boktan maçlardan sonra bile takımın mücadele ettiğini, futbolcuların savaştığını falan söylerdin ya, işte o nezaketi anlamayan futbolcuların ağzının ortasına sıçayım ben.
affına sığınarak sana “kıvırcık kuzum” demek istiyorum; seni çok seviyorum kıvırcık kuzum. seni ilk kez istanbul atatürk havalimanı’nda görmedim, o yüzden son görüşüm de orada olmayacak. eskiden de sana hastaydım, hâlâ hastayım... sen “rijkaard”sın çünkü... hani o bazılarının bilemediği rijkaard...
galatasaray’ın başında maça çıktığın ilk gün, seni kulübede görüp de “rijkaard ulaaannn, rijkaard!” diye haykırdığım günü hatırlıyorum. kıvırcık saçların, karizman, asil gülüşün... o kadar çok yakışmıştın ki sarı-kırmızı kulübeye... ben, bir galatasaray taraftarı olarak, hâlâ gurur duyuyorum o günleri düşündükçe... şunu da bil ki; o kulübede durduğun ilk günden son güne kadar hiçbir şey değişmedi düşüncelerimde. tek bir gün bile sana güvensizlik hissetmedim. tek bir gün bile sana kötü bir söz söylemedim. tek bir gün bile senden utanmadım... sen utanacak hiçbir şey yapmadın, ama seni kaybedenler utansın...
sana, bizi unutma diyemeyeceğim... ne olur bizi unut! bir an önce! sana yapılanları unut... türkiye’de böyle vizyonsuz ve nankör insanların yaşıyor olduğunu unut! sadece benim gibi taraftarları ve sana duydukları aşkı unutma... her şey yalan, o gerçek çünkü...
kendine iyi bak hocam,
başarılar peşini bırakmasın.
hep mutlu ol kıvırcık kuzum...
bugüne kadar sana hiç mektup yazmamıştım, kısmet bugüneymiş... bir galatasaraylı olarak sana yapılanlardan utanıyorum hocam. seni göndermek için maç satan futbolculardan da, senin gibi bir adamı göndermeye cüret eden yöneticilerden de iğreniyorum. ne olur, bu sana yapılanları tüm galatasaraylılara mal etme. inan, sırf bu yüzden galatasaraylılığımdan utanır hale geliyorum...
sana söylenecek her iyi söz yetersiz kalıyor biliyorum... ama insanlığın, efendiliğin, adamlığın, vizyonun... bunlar bazılarının alışık olmadığı özellikler. vizyon-suz yöneticilerin yönettiği vizyon-suz futbolcularla bu iş lmazdı zaten. seni, her geçen gün daha da yıpratacaklardı. inan içim kan ağlıyor gidişine, boğazım düğümleniyor hâlâ... hazmedemiyorum... ama bir yanım da senin için seviniyor. kendini kurtarmış olmana seviniyor. seni haketmeyenler için kendini yıpratmayacak olmana seviniyor...
senin efendiliğini acizliğine yorumlayanlar var ya, işte ben onlara kıçımla gülüyorum. en boktan maçlardan sonra bile takımın mücadele ettiğini, futbolcuların savaştığını falan söylerdin ya, işte o nezaketi anlamayan futbolcuların ağzının ortasına sıçayım ben.
affına sığınarak sana “kıvırcık kuzum” demek istiyorum; seni çok seviyorum kıvırcık kuzum. seni ilk kez istanbul atatürk havalimanı’nda görmedim, o yüzden son görüşüm de orada olmayacak. eskiden de sana hastaydım, hâlâ hastayım... sen “rijkaard”sın çünkü... hani o bazılarının bilemediği rijkaard...
galatasaray’ın başında maça çıktığın ilk gün, seni kulübede görüp de “rijkaard ulaaannn, rijkaard!” diye haykırdığım günü hatırlıyorum. kıvırcık saçların, karizman, asil gülüşün... o kadar çok yakışmıştın ki sarı-kırmızı kulübeye... ben, bir galatasaray taraftarı olarak, hâlâ gurur duyuyorum o günleri düşündükçe... şunu da bil ki; o kulübede durduğun ilk günden son güne kadar hiçbir şey değişmedi düşüncelerimde. tek bir gün bile sana güvensizlik hissetmedim. tek bir gün bile sana kötü bir söz söylemedim. tek bir gün bile senden utanmadım... sen utanacak hiçbir şey yapmadın, ama seni kaybedenler utansın...
sana, bizi unutma diyemeyeceğim... ne olur bizi unut! bir an önce! sana yapılanları unut... türkiye’de böyle vizyonsuz ve nankör insanların yaşıyor olduğunu unut! sadece benim gibi taraftarları ve sana duydukları aşkı unutma... her şey yalan, o gerçek çünkü...
kendine iyi bak hocam,
başarılar peşini bırakmasın.
hep mutlu ol kıvırcık kuzum...