• 3
    bir rüya gördüm.

    güney ege'ye iş görüşmesine çağırılmıştım. o çok gitmek istediğim yerlere... cuma sabahı erkenden eşimle birlikte çıktık yola. marmara bölgesinden ege'ye doğru inerken hava her zamanki gibiydi, pırıl pırıl... gökyüzü masmaviydi. görüşmeyi yapacağımız şehre yaklaşmıştık. gişelerden çıktım, hızım yavaştı. telefonum çaldı. tam o an bulunduğumuz ilçede daha önce yapmış olduğum iş başvurularımdan birinden arıyorlardı. telefondaki ses, pazartesi günü yüz yüze görüşme yapmak istediklerini söyledi. şaşkındım. esas görüşeceğimiz yerle zaten gayet mutlu ve anlaşmak üzereydik. hem de tam olarak bulunmak istediğim yerlerden biriydi. dolayısıyla telefondaki hanımefendiye, kendilerine daha sonra dönüş yapabileceğimi söyledim. telefonu bıraktım. hanımla göz göze geldik, bu nasıl bir kısmet dedik. bir kaç dakika geçti ya da geçmedi. yine bilmediğim bir numaradan arandım. orada, aynı ilçede, yine eski başvurularımdan birinden bir aramaydı. rüya artık daha da karmaşık hale geliyordu. önümüzdeki hafta yüz yüze mülakat yapmak istediklerini söylediler. onlara da sonra dönüş yapacağımı söyledim nazikçe. telefonu kapattım, eşimle öylece birbirimize baktık. bana tokat atar mısın dedim. gülümsedi, "neden" dedi. "tüm bunlar sadece rüya olabilir ve ne kadar geç uyanırsam, uyandığımda o kadar acı çekerim, lütfen, hemen uyanmak istiyorum” dedim. vurmadı elf, uyanamadım...

    devam ettik yola, şehre vardık. yemek yedik ve eşimi bir avm'ye bırakıp şirkete görüşmeye geçtim. ön görüşme online idi ve zaten çok olumluydu. yüz yüze görüşme de oldukça olumlu geçti. pazartesi sabahı kesin yanıt ile döneceklerini söylediler, çok nazik insanlardı.

    ne zaman hayatımda böyle ekstrem şeyler olsa karmaşık duygular belirir. bir yandan çok mutlu olurken, diğer yandan ince bir gerilim belirir. babamdan, yıllardır birlikte olduğum arkadaşlarımdan ayrılacak olmanın verdiği bir his... bu tip durumlarda bunu dinliyorum:

    https://www.youtube.com/watch?v=49FB9hhoO6c

    araçta yüksek sesle açtım eşimin yanına giderken. fight club filmindeki gibiydim zaten. kafamda gerçek olmayan karakterlerle mi yaşıyordum? rüya gerçekçiydi ve çok uzun sürmüştü. aslında ben uyurken geçen süre bizim algıladığımız zamanla sadece 10 saniye falan mıydı? hangi zamana göre düşünmeliydim? babamı arayıp haber verdim, eşimin yanına gittim. görüşmenin durumunu söyledim. o da karmaşık duygular yaşıyordu ama iyiydi.

    avm'den ayrıldık, hafta sonunu çok sevdiğimiz bir ege ilçesinde dostlarımızla geçirecektik. yaklaşan doğum günümü ve olası iş teklifimi kutlayacaktık. rüyaya bak... daha ne kadar güzel olabilirdi? ilçeye gitmeden evvel çok sevdiğimiz bir dostumuzu aldık. birlikte yola koyulduk. yanımda hayat arkadaşım, arka koltukta ise ailemizden saydığımız dostumuz. huzur veren sesler bir aradayken, güzelliği bir seviye daha yukarı taşımak mümkündü:

    https://www.youtube.com/watch?v=zLmFEIksvh8

    araçta italyanca, ingilizce, elfçe sesler yükseliyordu...

    ilçeye varıp birlikte akşam yemeği yedikten sonra dostumuzu evine bıraktık. sonra başka bir dostumuzun yanına geçtik. biraz muhabbetten sonra evi merkezden mi, ilçeden mi alırız gibi fizibilite planları yaptık. sonra gitar çalalım mı diye sordu, olur dedim. eşime döndüm, çalalım madem dedim. artık pes etmiştim. rüyaysa rüya. uyandığımda üzülerek bedel ödeyeceksem, uyuyorken bari tadını çıkaracağım!

    bir süre sonra eşim uyumaya gitti. biz de biraz daha gitar çalışıp sohbet ettik ve sanırım saat 02:30 gibi uyumaya gittim. yattım, uyuyamadım. rüyada uyumak mümkündü aslında, daha önce olmuştu hatta rüya içinde rüya görmüşlüğüm var ama bu kez böyle seyretmedi. uyku tutmadı. kaçta uykuya daldığımı bilemiyorum, sanırım 4 saat falan uyudum.

    ertesi güne uyandık. artık işin iyice boku çıkmıştı. rüya içinde günler akıyordu. kasım ayında yakıcı bir güneş vardı. rüyaların en sevdiğim yanlarındandır. kasım ayında güneşlenilebilecek kadar bir öğle sıcağı... dostlarımızla toplandık. bize ilçenin daha önce görmediğimiz yerlerini gezdirdiler. uzuuunca bir kumsalda yürüdük. bir dostumuzun evinin bahçesinden mandalina topladık. bilinçaltımın bana oynadığı oyunlar bitmek bilmedi. daha önce başka rüyalarda gördüğüm deniz kenarındaki villalardan gördüm. satılık ev aradık. hatta eternal sunshine of the spotless mind filminde gördüğüm evi de görünce herhalde uyanmak üzereyim dedim.

    yürüyüş sonrası hep birlikte yemek yedik. sonra bara gittik. programlarının başında bana bir şarkıda bas gitar çalmayı teklif ettiler. reddederken üzüldüm ama yanlış çalmak gibi bir korkudan ötürü reddetmemiştim. onlarca, yüzlerce kişinin önünde konuşma, sunum yapan bir adam için yanlış çalmak, hata yapmak, heyecanlanmak falan değildi mesele. mesele şuydu ki, o kadar güzeller ve yaptıkları işe o kadar saygı duyuyorum ki, onların ahengini bozmak istememiştim. iyice öğrenmeden, işin hakkını vermeden onların performansına gölge düşürmek istemezdim. zamanı var dedim. büyülü seslere bıraktım kendimi. programın ortalarına doğru doğum günü şarkısı çalıp, doğum günümü kutladılar. sahne önünde hediyemi aldım. ölümsüz bir an hediye ettiler bana. ince düşünceleri seviyorum. tam yerime oturacakken solo gitarist abim jimi hendrix'ten bir kaç akor basıp bırakarak bana bir işaret gönderdi. bir an dayanamadım, peki dedim, çalalım. daha önce sadece solo gitara basla eşlik etmiştim. aynı anda solo, ritm, bateri ve solistle birlikte şarkıya girince öyle güzel hissettim ki, tam bu noktada herhalde ruhumu teslim ederim, rüyamda öldüğümü de görürüm dedim. esas bas gitarist ise tam arkamda melek gibi bekliyordu, hata yaparsam yardım etmek için. insanın sevildiğini ve kollandığını hissetmesi ne kadar önemli, bilir misiniz? hayatımın en güzel doğum günlerinden birini yaşıyordum. çok mutluydum ama uyandığımda hissedeceğim acının katsayısı dramatik bir şekilde artıyordu.

    program bitti, vedalaştık. uyumaya gittim. 04:00 gibi yattım, 06:00'da uyandım. evliya çelebi'nin "dağlarından yağ, ovalarından bal akan şehir" diye tanımladığı güzel şehri arkamızda bırakacaktık. baba yarısı gibi gördüğüm abime sarılırken dedim ki, "teklif gelirse yakın zamanda, aksi halde yazın görüşmek üzere..."

    dün akşam döndük.

    bu sabah teklif gelir mi, gelmez mi derken 05:00 gibi kalktım. araca bindim. fabrikanın güvenliği son dönemde bu saatlerde gelmeme alıştı artık, şaşırmıyor. diğer insanların uyuduğu saatlerde uykusuz kalmak ilginç bir şey.

    ofiste arı poleni, haşlanmış yumurta, kuru erik ve yulaf ezmesi ritüelini yaptıktan sonra müzik dinledim ve bu entry'yi yazmaya başladım. dağlarından yağ, ovalarından bal akan şehirden gelecek bir mail ile çok mutlu olmam ya da tüm güzelliklerden uyanmam an meselesiydi. yaklaşık 96 saat süren rüyanın sonuna bir kaç saat kalmıştı.

    evet, size bu entry'nin mutlu bittiğini yazmak istedim hep. haber bekledim, yıprandım ama şöyle bir şey var, biliyorsunuz:

    https://www.youtube.com/watch?v=4pBo-GL9SRg

    gözlerimden kan damlıyor, uykusuzluk değil de acı koyuyor. aslında acı eşiğim yükseldi artık, ilk kez yaşamıyorum bunları. bekleme anında geçen zamanla, mutlu anlarda geçen zaman aynı mı? son 96 saatte gerçekte ne kadar uyudum? belki 13-14 saat.

    mail geldi. gelen kutusunda maili açarken uyanmaya hazırlandım.

    ne oldu dersiniz? uyanamadım!!! evet rüya devam ediyor. yazılı teklifle işe kabul edildiğim resmileşti! entry'nin sonunda bunu yazamamaktan çok korkuyordum.

    o halde kutlama şarkılarını annalise mahanes'ten dinleyelim:

    https://www.youtube.com/watch?v=ogKHU7vdmkY

    https://www.youtube.com/watch?v=5yDOz14Upqg

    çok uğraştım inanın. gri bulutlar ve stresli ortamdan, yeşil ile mavinin birleştiği yere gidiyorum. hem de kariyerimden ödün vermeden, yine yönetici olarak.

    rüyaların gerçek olabileceğini bilmenizi isterim. sadece çok uğraşmamız ve dua etmemiz gerekiyor.

    21 kasım 2021 galatasaray fenerbahçe maçı stadyumda son maçım olacak. en azından şimdilik... stadyumu son bir kez içime çekeceğim. duvarlara ve koltuklara sarılıp koklayacağım. o gün maça gelecek dostlarıma sarılıp vedalaşmak istiyorum. insanın sarılıp ağlayabileceği dostlarının olması çok güzel bir şey ve ayrılıklar da sevdaya dahil değil mi? ayrılıktan korkup hiç mi sevmeseydik? veda dediğim tabi fiziksel. fikren, ruhen sözlükte ve ekran karşısında hep sizin ve galatasarayımızın yanında olacağım. mühim olan ruhların buluşması değil mi?

    yeni hayatımızda her şeyin iyi olması için bize dua edin ve hakkınızı helal edin. benim hakkım sizlere ve galatasarayımıza helaldir.

    sizi çok seviyorum.

    https://www.youtube.com/watch?v=8PoZtwv3X58
App Store'dan indirin Google Play'den alın