1168
isiah thomas diye bir basketbolcu var nba'de. takip edenler zaten biliyorlar ancak ben bu adamın 2 önceki yaz yaşadıklarını bir yazayım da ozan mevzusuna iki kelam katkım olmuş olsun.
bu adam celtic'deydi. bütün sene gayet üst düzey performans verdi. kalça sakatlığı yaşadı. normalde oynamaması gerekiyordu ama play-off diye oynadı, takımını taşıdı. kız kardeşi trafik kazasında vefat etti. bunun üzerine kulüp "maça çıkma, git acını yaşa." dedi, adam kaldı sıradaki maçı aldı. (ciddiyim, hayvan gibi oynadı.) derken sezon bitti ve takımın yüzü haline gelen bu oyuncu kendini takaslanmış buldu. clevland'a takaslanan isiah orada takımın uyum sağlayamaması sebebiyle 6 ay sonra yine takaslandı ve mükemmel geçen (sportif açıdan yoksa kardeşini kaybettiğin bir yılın güzel olması söz konusu mu?) bir sezonun sonrasındaki sezon sonu her yerde istenmeyen adam oldu.
buradan öğreneceğimiz ders ne? bu profesyonel bir iş.
insanlar rasyonel kararlar verirler. kendileri için en iyi durum neyse onu yaparlar. bu noktada kaan kural'ın çok hoşuma giden bir yorumunu vereyim size. burada kaan kural'ın direkt yorumunu veremeyeceğim ama minvali şöyle: sporcular veya kulüpler kendileri için rasyonel olanın haricinde bir karar verirse (yani kendi yerine karşısındakinin iyiliğini düşünürse) bunun için alkışlanır, teşekkür edilir ama birisi kendisi için rasyonel olanı seçiyor diye kimse tarafından ayıplanamaz. bu noktada karşılıklı saygıyı önemsemek gerek tabiki. örnek vermek gerekirse arda'nın bizden ayrılışı hiç hoş değildi. önce kalıp sonra gitmek ve takımı hakikatten zor duruma düşürmek kötüydü. lebron james'in clevland'dan ilk ayrılışı bir başka örnek olarak verilebilir. takımına haber vermeden gitmesi hakikatten şık değildi ki zaten kendisi "yine olsa yine giderdim ancak daha düzgün yapardım." demişti.
ozan'ın gitme durumu ne kadar gerçek ne kadar hayal bilmiyorum. çok urumda da değil. bu ara gayet stresliyim ve bu konular için hiç daha fazla strese giremem ancak giderse baya üzülürüm bu bir gerçek. yazıyı bitirmeden önce eğer şu an ozan'ın bir karar verme durumu varsa empati kurmak için bir varsayım yapalım. açıkçası benim gayet özlediğim ve takımın eksikliğini çok hissettiğini düşündüğüm (böyle düşünmemin sebebini uzun uzun yazmıştım daha önce o yüzden değinmeye gerek yok.) emre akbaba, bacağını geçen sezon benzer zamanlarda kırmış olsaydı şu an durumu ne olurdu çok merak ediyorum. bir sezonu boş geçmiş ve insanların gözüne çarpacak bir performans verememiş (oynamayacağı için) bir oyuncuyu hangi büyük takım isterdi? hatta emre alanya'da ne kadar şans bulabilirdi. sporcular bu tarz risklerle kariyerlerini yaşarlar ki çoğu mesleğe göre kısa bir kariyerleri vardır. bu yüzden sporcular bulundukları pastanın önemli bir kısmını alırlar. hatta hatta bu yüzden özel oyuncular azdır ve bu sebepten değerleri tuhaf gelen seviyelere ulaşır. buradan ozan'ın (eğer karar vermesi gerekiyorsa) kafasındaki soru işaretlerini anlayabilirsiniz sanırım.
günün sonunda ozan normal bir ücretle sözleşme yaparsa ben kendi adıma teşekkür eder, alkışlar ve mutlu olurum. ancak bu iş, ozan'ın başka bir takıma gitmesiyle veya bu durum sayesinde normalden daha yüksek bir sözleşme yapmasıyla biterse gücenmece, sinirlenmece yok. her insanın normal olarak yapacağı gibi kendi için en iyi durumu sağlamaya çalışmış dememiz gerekir.
edit: yazım hataları düzeltildi.
bu adam celtic'deydi. bütün sene gayet üst düzey performans verdi. kalça sakatlığı yaşadı. normalde oynamaması gerekiyordu ama play-off diye oynadı, takımını taşıdı. kız kardeşi trafik kazasında vefat etti. bunun üzerine kulüp "maça çıkma, git acını yaşa." dedi, adam kaldı sıradaki maçı aldı. (ciddiyim, hayvan gibi oynadı.) derken sezon bitti ve takımın yüzü haline gelen bu oyuncu kendini takaslanmış buldu. clevland'a takaslanan isiah orada takımın uyum sağlayamaması sebebiyle 6 ay sonra yine takaslandı ve mükemmel geçen (sportif açıdan yoksa kardeşini kaybettiğin bir yılın güzel olması söz konusu mu?) bir sezonun sonrasındaki sezon sonu her yerde istenmeyen adam oldu.
buradan öğreneceğimiz ders ne? bu profesyonel bir iş.
insanlar rasyonel kararlar verirler. kendileri için en iyi durum neyse onu yaparlar. bu noktada kaan kural'ın çok hoşuma giden bir yorumunu vereyim size. burada kaan kural'ın direkt yorumunu veremeyeceğim ama minvali şöyle: sporcular veya kulüpler kendileri için rasyonel olanın haricinde bir karar verirse (yani kendi yerine karşısındakinin iyiliğini düşünürse) bunun için alkışlanır, teşekkür edilir ama birisi kendisi için rasyonel olanı seçiyor diye kimse tarafından ayıplanamaz. bu noktada karşılıklı saygıyı önemsemek gerek tabiki. örnek vermek gerekirse arda'nın bizden ayrılışı hiç hoş değildi. önce kalıp sonra gitmek ve takımı hakikatten zor duruma düşürmek kötüydü. lebron james'in clevland'dan ilk ayrılışı bir başka örnek olarak verilebilir. takımına haber vermeden gitmesi hakikatten şık değildi ki zaten kendisi "yine olsa yine giderdim ancak daha düzgün yapardım." demişti.
ozan'ın gitme durumu ne kadar gerçek ne kadar hayal bilmiyorum. çok urumda da değil. bu ara gayet stresliyim ve bu konular için hiç daha fazla strese giremem ancak giderse baya üzülürüm bu bir gerçek. yazıyı bitirmeden önce eğer şu an ozan'ın bir karar verme durumu varsa empati kurmak için bir varsayım yapalım. açıkçası benim gayet özlediğim ve takımın eksikliğini çok hissettiğini düşündüğüm (böyle düşünmemin sebebini uzun uzun yazmıştım daha önce o yüzden değinmeye gerek yok.) emre akbaba, bacağını geçen sezon benzer zamanlarda kırmış olsaydı şu an durumu ne olurdu çok merak ediyorum. bir sezonu boş geçmiş ve insanların gözüne çarpacak bir performans verememiş (oynamayacağı için) bir oyuncuyu hangi büyük takım isterdi? hatta emre alanya'da ne kadar şans bulabilirdi. sporcular bu tarz risklerle kariyerlerini yaşarlar ki çoğu mesleğe göre kısa bir kariyerleri vardır. bu yüzden sporcular bulundukları pastanın önemli bir kısmını alırlar. hatta hatta bu yüzden özel oyuncular azdır ve bu sebepten değerleri tuhaf gelen seviyelere ulaşır. buradan ozan'ın (eğer karar vermesi gerekiyorsa) kafasındaki soru işaretlerini anlayabilirsiniz sanırım.
günün sonunda ozan normal bir ücretle sözleşme yaparsa ben kendi adıma teşekkür eder, alkışlar ve mutlu olurum. ancak bu iş, ozan'ın başka bir takıma gitmesiyle veya bu durum sayesinde normalden daha yüksek bir sözleşme yapmasıyla biterse gücenmece, sinirlenmece yok. her insanın normal olarak yapacağı gibi kendi için en iyi durumu sağlamaya çalışmış dememiz gerekir.
edit: yazım hataları düzeltildi.