182
insanlar galatasaray'dan soğumuyor, bu galatasaray'dan soğuyor. metin oktayların, alpaslan dikmenlerin galatasaray'ı değil, dursun'un, lise tekelinin galatasaray'ı bu tepkiyi görüyor.
sapına kadar da haklı. yaz - kış demeden kombine alacaksın, destek için hattından kredi kartına kadar kulüp logosuyla gezecek kadar ince hesaplar yapacaksın, formaya gidip öğrenci bütçenle her sene servet bayılacaksın, yeri gelecek eşini çocuğunu bırakıp yollara düşeceksin, passoligine kadar alacaksın; ama daha galatasaraylı olup olmadığı meçhul adamlar kadar söz hakkın olmayacak; çünkü arkadaşlar malum lisenin mezunu. takımda goz bebegin adamlara mobbing yapılacak, sesin çıkmayacak. ''ben bu adamı başkan istemiyorum.'' dediğinde ''o liselilerin abisi'' gibi garip bir çerçevede cevap alacaksın. daha da ilginci genel kurulda esamen dahi yok, oy hakkın vs. yok. bir - iki istisna hariç tüm başkanlar mektepli; ki mektepli olmayan en son başkanı da marşlarla, fransız devrimi havasında ibra etmeyerek indirdiler.
kısacası sen forma almaya, sen kart almaya, sen bilet almaya, kısacası cebindeki parayı ve zamanını akıtmaya gelince varsın; ama karar mekanizmasında yoksun, fansın, önüne konanı kabullenmekle ve sorgusuz bu para - zaman döngüsüne devam etmekle mükellefsin.
kimse köle değil. hiç bir sevgi ve aşk sonsuz suistimali kaldırmaz.
şahsi durumum şudur, o tayfa istedi diye galatasaray'ı onlara bırakacak durumumuz yok. yıllarımız var, sevgimiz var, anılarımız var. akıl üstünde kalp bağımız var; ama belli noktalarda kendimi çekeceğim. gsmobile'dan çıkacağım, passolig'i kapatacağım, store'a ayak basmayacağım, lig tv, gstv vs. desen zaten bu aşamada işim olmaz, maça zaten ayak basmam passolig kapandıktan sonra. daha önce de yazdım entrylerde; pasif direniş yapacağım kendi çapımda.
bunun dışında tabi ki sözlükte, sosyal medyada, orada burada yine olacağım, yine yazacağım yine konuşacağım. sokakta bulmadık, küstüm oynamıyorum demek için fazla değerli bu takım.
buna soğuma denir mi? pek sanmıyorum, zamana göre şekil değiştiren bakış sistemi diyelim.
sapına kadar da haklı. yaz - kış demeden kombine alacaksın, destek için hattından kredi kartına kadar kulüp logosuyla gezecek kadar ince hesaplar yapacaksın, formaya gidip öğrenci bütçenle her sene servet bayılacaksın, yeri gelecek eşini çocuğunu bırakıp yollara düşeceksin, passoligine kadar alacaksın; ama daha galatasaraylı olup olmadığı meçhul adamlar kadar söz hakkın olmayacak; çünkü arkadaşlar malum lisenin mezunu. takımda goz bebegin adamlara mobbing yapılacak, sesin çıkmayacak. ''ben bu adamı başkan istemiyorum.'' dediğinde ''o liselilerin abisi'' gibi garip bir çerçevede cevap alacaksın. daha da ilginci genel kurulda esamen dahi yok, oy hakkın vs. yok. bir - iki istisna hariç tüm başkanlar mektepli; ki mektepli olmayan en son başkanı da marşlarla, fransız devrimi havasında ibra etmeyerek indirdiler.
kısacası sen forma almaya, sen kart almaya, sen bilet almaya, kısacası cebindeki parayı ve zamanını akıtmaya gelince varsın; ama karar mekanizmasında yoksun, fansın, önüne konanı kabullenmekle ve sorgusuz bu para - zaman döngüsüne devam etmekle mükellefsin.
kimse köle değil. hiç bir sevgi ve aşk sonsuz suistimali kaldırmaz.
şahsi durumum şudur, o tayfa istedi diye galatasaray'ı onlara bırakacak durumumuz yok. yıllarımız var, sevgimiz var, anılarımız var. akıl üstünde kalp bağımız var; ama belli noktalarda kendimi çekeceğim. gsmobile'dan çıkacağım, passolig'i kapatacağım, store'a ayak basmayacağım, lig tv, gstv vs. desen zaten bu aşamada işim olmaz, maça zaten ayak basmam passolig kapandıktan sonra. daha önce de yazdım entrylerde; pasif direniş yapacağım kendi çapımda.
bunun dışında tabi ki sözlükte, sosyal medyada, orada burada yine olacağım, yine yazacağım yine konuşacağım. sokakta bulmadık, küstüm oynamıyorum demek için fazla değerli bu takım.
buna soğuma denir mi? pek sanmıyorum, zamana göre şekil değiştiren bakış sistemi diyelim.