43
doğuştan galatasaraylı olmayı çok isterdim fakat malesef bu renklere gönül vermeye 5 yaşında başladım. bilmiyorum belki o dönem aklım yeni yeni kendine gelmeye başlamıştı belki de çevremi yeni yeni keşfetmeye başlamıştım kim bilir.
okumayı yaşıtlarımdan çok çok önce, 3,5 yaşımdayken öğrendim. yanlış anlaşılmasın bunu çocukken süper zekaydım anlamında söylemiyorum sadece mükemmel bir zekaya sahiptim. akranlarım daha isimlerini söyleyemezken mahalledeki amcalar, teyzeler bana gazete okuturlardı. boş vakitlerimde ise ki o dönem hiç dolu vaktim yoktu evde cilt cilt ana britannica okurdum. bizim evde ana britannica'nın ne işi vardı onu da hiç anlamış değilim, bir allah'ın kulunu daha okurken görmedim. sanırım eve gelenlere kültürlü gözükmek için aksesuar olarak kullanılıyordu misafir odasında. zaten evde ne kadar antin kuntin eşya varsa hepsi misafir odasındaydı. misafir odası da ne menem bir şeydir. yılda bir eve misafir geliyor adamlara özel oda ayrılıyor. ben 20 yıl kaldım benim odam olmadı oturma odasında yattım. şu misafirlere gösterilen özenin onda biri bana gösterilseydi belki şu an cern'de elektronları çarpıştırıyordum. kısmet.
neyse dediğim gibi çevremdekilerin sürekli bana gazete okutup şeker verdikleri yaşta tanıştım galatasaray'la. gazetenin spor sayfasında sarı kırmızı formayı ve altında galatasaray yazdığını gördüğümde adeta şok olmuştum. ilk verdiğim tepkiyi hâlâ dün gibi hatırlarım: “ulan bunlar aynı mıymış?!?”. çünkü ben o güne kadar cimbom’luydum. hatta galatasaray’dan da nefret ederdim rakip takım olduğu (daha doğrusu benim rakip takım olduğunu sandığım) için. ama şunu da söylemem gerek bu embesilliğin asıl sebebi ben değildim, o dönem mahallemizin bıçkın abileriydi. "sen cimbomlu musun yoksa galatasaraylı mı ehe ehe?” diye diye beynimi yaktılar. babam bana hiç galatasaray'dan bahsetmezdi ki biz ona hep cimbom derdik. hoş galatasaray'ı bilsem de o yaşta dilim dönmeyeceğinden yine cimbom derdim.
velhasılıkelam bu kardeşiniz iki yaşında cimbomlu, beş yaşında da galatasaray'lı olmuştur.
okumayı yaşıtlarımdan çok çok önce, 3,5 yaşımdayken öğrendim. yanlış anlaşılmasın bunu çocukken süper zekaydım anlamında söylemiyorum sadece mükemmel bir zekaya sahiptim. akranlarım daha isimlerini söyleyemezken mahalledeki amcalar, teyzeler bana gazete okuturlardı. boş vakitlerimde ise ki o dönem hiç dolu vaktim yoktu evde cilt cilt ana britannica okurdum. bizim evde ana britannica'nın ne işi vardı onu da hiç anlamış değilim, bir allah'ın kulunu daha okurken görmedim. sanırım eve gelenlere kültürlü gözükmek için aksesuar olarak kullanılıyordu misafir odasında. zaten evde ne kadar antin kuntin eşya varsa hepsi misafir odasındaydı. misafir odası da ne menem bir şeydir. yılda bir eve misafir geliyor adamlara özel oda ayrılıyor. ben 20 yıl kaldım benim odam olmadı oturma odasında yattım. şu misafirlere gösterilen özenin onda biri bana gösterilseydi belki şu an cern'de elektronları çarpıştırıyordum. kısmet.
neyse dediğim gibi çevremdekilerin sürekli bana gazete okutup şeker verdikleri yaşta tanıştım galatasaray'la. gazetenin spor sayfasında sarı kırmızı formayı ve altında galatasaray yazdığını gördüğümde adeta şok olmuştum. ilk verdiğim tepkiyi hâlâ dün gibi hatırlarım: “ulan bunlar aynı mıymış?!?”. çünkü ben o güne kadar cimbom’luydum. hatta galatasaray’dan da nefret ederdim rakip takım olduğu (daha doğrusu benim rakip takım olduğunu sandığım) için. ama şunu da söylemem gerek bu embesilliğin asıl sebebi ben değildim, o dönem mahallemizin bıçkın abileriydi. "sen cimbomlu musun yoksa galatasaraylı mı ehe ehe?” diye diye beynimi yaktılar. babam bana hiç galatasaray'dan bahsetmezdi ki biz ona hep cimbom derdik. hoş galatasaray'ı bilsem de o yaşta dilim dönmeyeceğinden yine cimbom derdim.
velhasılıkelam bu kardeşiniz iki yaşında cimbomlu, beş yaşında da galatasaray'lı olmuştur.