6609
nereye yazılacağını bilemedim. kusura bakılmasın. pazar geceden bu yana çok iyi değilim. dünyada en sevdiğim oyundan soğumak üzere olmaktan ve her durumda olduğu gibi kavram ile durum tartışmasını bir türlü beceremeyen ülkeme baktım. acıdım. çünkü bazen tek bir şeyle açıklanamayacak ya da bir tek şeyle doğrulanamayacak o kadar çok şey var ki, ve bilim bu yüzden ve belki de dünya bu yüzden var. kimbilir belki tanrı bile.
biraz heyecanla yazılan ve başta belirttiğim gibi soğukluk-burukluk ve "aşka küser mi yürek" ikilemi içinde bir yazı. aslında başlanıp da hani nasıl biteceği hesaplanmayan yazı. kusura bakılmasın, yekten gireceğim.
evet, çok acıklı bir hadise cereyan etti ve bir insan öldü. ortada bir cinayet var ve evet hiçbir yıldız, arma, kupa ya da şampiyonluktan daha değerli değil. ama şunu da demezsem kavram ile durumun karmaşasından ortaya çıkan algı yanılgısının teslimi olacağız ki türk medyasının ve genelde erkin çok sevdiği ve her zaman kullandığı bir yöntemin kölesi olmuş oluruz.
meireles'in yaptığını da cinayettir, bıçak izidir, kan lekesidir demeyen taraftar bu konuda yorum yapmasın.
tamam. daha açık konuşalım. emre belözoğlu yusuf'un ortağıdır. hatta çoğu zaman daha tehlikelidir.
şike sürecinde adam gibi, demokrasi, insan hakkı, medeniyet, adalet aramayanlar şimdi ölüm üzerinden nemalanıyorsa hayvan oğlu hayvandır.
peki. burak golü attıktan sonra sahaya kırık şişe atan taraftar cinayeten yusuf'un ortağı değil midir?
muz gösteren adam ile bıçak sallayan adam arasındaki farkı söyler misiniz?
ezcümle, aziz yıldırım bütün belaların müsebbibidir. elindeki kan, yeşil sahadaki kir yüzyıllar boyu yıkasa da geçmeyecektir.
ahmet çakar, erman toroğlu, telegol, şansal büyüka ve parayla futbol değerleri satın alan lig tv ve bilimum tayfa en büyük katillerdir.
maçtan önce açıklamalar yapan aziz yıldırım'ın ve goygoyculuğu ile ortamı geren aykut kocaman'ın bıçakta parmak izleri yok mudur?
sırf reyting uğruna saçmasapan yorumlarla insanların zihinlerini kirleten ve birbirine düşman eden spor programlarının bıçakta parmak izi yok mu?
sadece futbol hadisesinde değil, trafikte bile, yol vermediği için bıçak çekip öldürenlerin bıçakta parmak izi yok mu? hastanede doktor öldürenlerin, kadın cinayetlerinin, erkek egemen dilin ve bu hegemonik yapının bıçakta parmak izi yok mu?
bu formasız, takımsız, renksiz, taraftarı olmayan, ve tamamen sosyolojik yapının yüzyıllardır icadı olan cinayettir.
ve bütün bunlara ses etmeyenlerin, şiddetin hiçbir türlüsüne gık demeyenin, 1 mayıstan tutunda uludereye kadar bugün reyhanlı'dan şam'a kadar bütün şiddet ayıbına ve şiddetine karşı darbelerle yarattıkları apolitik, bilinçsiz, fikirsiz, dünyasız, hayalsiz, amaçsız, işsiz-güçsüz 12 eylül modeli özal armalı kuşağın cinayetidir. kenan evrenin parmakları sızlamıyorsa "bırakınız top oynasınlar, bırakınız gol atsınlar efendim..."
bütün olanlara sen katilsin hayır siz daha katilsiniz demek sadece bu boktan kaplı zihniyete ve onun taşeronlarına hizmettir. o yüzden ne zaman ve ne şekilde bu kadar tarafgir ve ırksever mutlakiyetçi ve empatisiz ve mizahtan bihaber olduysak işte bugün dün yarın tekrar edilerek süregelecek olan budur.
neyse. ölüm hadisesinde bile formasını çıkarmadan konuşanlar -her iki taraftan da- burak'ın katilleridir. zaten safi bir tarafı tutmak ve onu anlayamamak (hiç anlamamak üstüne bir anlam kurmak -ya da anlama-) cinayettir. bazen cinayetler katilinden evvel olay yerine gelir. ve senin öldürdüğün kendindir. bilmezsin. bilme isterler. çünkü kendini öldürmek düzenin savunucuları için harika bişeydir. futbol bizim için harika bişeydir, bizim elimizde harika bişeydir, ama fazlasıyla likit akışı olduktan sonra "onlarındır."
şu ki, oradan buradan karşıdan neyse o; insan ölürken bile üstündeki formayı çıkarmadan konuşmaya devam edenlerin elinde bıçak var ben görüyorum. bırak o bıçağı da insanca konuşalım. çünkü unutmamak gerekir ki, bir şeye ait olmanın özgürlüğü bir başka şeyin sana gösterdiği tahammülden geçer ki bu coğrafyanın bir türlü beceremediği şey bu...
bir de son cümle; üzücü cümle, sporda, başka şeyde, her şeyde, bir tek öldürürken çok benziyoruz ya birbirimize...
biraz heyecanla yazılan ve başta belirttiğim gibi soğukluk-burukluk ve "aşka küser mi yürek" ikilemi içinde bir yazı. aslında başlanıp da hani nasıl biteceği hesaplanmayan yazı. kusura bakılmasın, yekten gireceğim.
evet, çok acıklı bir hadise cereyan etti ve bir insan öldü. ortada bir cinayet var ve evet hiçbir yıldız, arma, kupa ya da şampiyonluktan daha değerli değil. ama şunu da demezsem kavram ile durumun karmaşasından ortaya çıkan algı yanılgısının teslimi olacağız ki türk medyasının ve genelde erkin çok sevdiği ve her zaman kullandığı bir yöntemin kölesi olmuş oluruz.
meireles'in yaptığını da cinayettir, bıçak izidir, kan lekesidir demeyen taraftar bu konuda yorum yapmasın.
tamam. daha açık konuşalım. emre belözoğlu yusuf'un ortağıdır. hatta çoğu zaman daha tehlikelidir.
şike sürecinde adam gibi, demokrasi, insan hakkı, medeniyet, adalet aramayanlar şimdi ölüm üzerinden nemalanıyorsa hayvan oğlu hayvandır.
peki. burak golü attıktan sonra sahaya kırık şişe atan taraftar cinayeten yusuf'un ortağı değil midir?
muz gösteren adam ile bıçak sallayan adam arasındaki farkı söyler misiniz?
ezcümle, aziz yıldırım bütün belaların müsebbibidir. elindeki kan, yeşil sahadaki kir yüzyıllar boyu yıkasa da geçmeyecektir.
ahmet çakar, erman toroğlu, telegol, şansal büyüka ve parayla futbol değerleri satın alan lig tv ve bilimum tayfa en büyük katillerdir.
maçtan önce açıklamalar yapan aziz yıldırım'ın ve goygoyculuğu ile ortamı geren aykut kocaman'ın bıçakta parmak izleri yok mudur?
sırf reyting uğruna saçmasapan yorumlarla insanların zihinlerini kirleten ve birbirine düşman eden spor programlarının bıçakta parmak izi yok mu?
sadece futbol hadisesinde değil, trafikte bile, yol vermediği için bıçak çekip öldürenlerin bıçakta parmak izi yok mu? hastanede doktor öldürenlerin, kadın cinayetlerinin, erkek egemen dilin ve bu hegemonik yapının bıçakta parmak izi yok mu?
bu formasız, takımsız, renksiz, taraftarı olmayan, ve tamamen sosyolojik yapının yüzyıllardır icadı olan cinayettir.
ve bütün bunlara ses etmeyenlerin, şiddetin hiçbir türlüsüne gık demeyenin, 1 mayıstan tutunda uludereye kadar bugün reyhanlı'dan şam'a kadar bütün şiddet ayıbına ve şiddetine karşı darbelerle yarattıkları apolitik, bilinçsiz, fikirsiz, dünyasız, hayalsiz, amaçsız, işsiz-güçsüz 12 eylül modeli özal armalı kuşağın cinayetidir. kenan evrenin parmakları sızlamıyorsa "bırakınız top oynasınlar, bırakınız gol atsınlar efendim..."
bütün olanlara sen katilsin hayır siz daha katilsiniz demek sadece bu boktan kaplı zihniyete ve onun taşeronlarına hizmettir. o yüzden ne zaman ve ne şekilde bu kadar tarafgir ve ırksever mutlakiyetçi ve empatisiz ve mizahtan bihaber olduysak işte bugün dün yarın tekrar edilerek süregelecek olan budur.
neyse. ölüm hadisesinde bile formasını çıkarmadan konuşanlar -her iki taraftan da- burak'ın katilleridir. zaten safi bir tarafı tutmak ve onu anlayamamak (hiç anlamamak üstüne bir anlam kurmak -ya da anlama-) cinayettir. bazen cinayetler katilinden evvel olay yerine gelir. ve senin öldürdüğün kendindir. bilmezsin. bilme isterler. çünkü kendini öldürmek düzenin savunucuları için harika bişeydir. futbol bizim için harika bişeydir, bizim elimizde harika bişeydir, ama fazlasıyla likit akışı olduktan sonra "onlarındır."
şu ki, oradan buradan karşıdan neyse o; insan ölürken bile üstündeki formayı çıkarmadan konuşmaya devam edenlerin elinde bıçak var ben görüyorum. bırak o bıçağı da insanca konuşalım. çünkü unutmamak gerekir ki, bir şeye ait olmanın özgürlüğü bir başka şeyin sana gösterdiği tahammülden geçer ki bu coğrafyanın bir türlü beceremediği şey bu...
bir de son cümle; üzücü cümle, sporda, başka şeyde, her şeyde, bir tek öldürürken çok benziyoruz ya birbirimize...