92
annem ile babamın tartışma konusuydu şampiyonlar ligi maçlarını izlemem ilkokul çağında,
avrupa'nın türlü devleri ile oynarken galatasaray'ım, ertesi gün saçmasapan bir sınav varsa yatağa yollardı annem, dokuz yaşındaki çocuğun ne işi var bu saatte ayakta diyerekten.
bebekken dahi, evden kaçırıp kırmızı bayraklara sararak beni sami yen'e götüren babam, konu eğitim olduğunda hak verir gibi görünmek durumunda kalıyordu anneme, zor zamanlardı..
daha doğru düzgün cep telefonu bile yokken ülkemde, cep televizyonlarının hayalini kurduğumu hatırlıyorum o dönemde, annem beni ranzanın alt katında uyuyor sanırken, yorganı çekmiş üstüme, sesini sonuna kadar kısmış, galatasaray'ı devler karşısında izlediğimi hayal ederek.
sonraki gün, okula gittiğimde, karşımızdaki takımın dünya haritasındaki yerini bulmaya çalıştığımı hatırlıyorum mesela, galatasaray'ın nereye seyahat ettiğini, ve tabii orada kırmızıyı takip etme şansına sahip insanların nereden geldiğini anlayabilmek için, bana coğrafyayı bile sevdiren şeydin be galatasaray vesselam.
biz büyüdük en nihayetinde hep beraber, galatasaray da büyümeye devam etti, ben okumaya devam ettim, annem de, "oğlum senin yetiştirmen gereken makalen yok mu, neden maça gidiyorsun" diye sormaya.. fakat bizler için özgürlük, galatasaray'ın maçına gitme hakkına sahip olmaktı, bir yetişkin olmanın en güzel tarafı sanki galatasaray'a ortaklıktı.
şimdi ise yeni bir stad, bambaşka umutlar ve kötü bir başlangıca rağmen, biliyoruz ki daha önümüzde gidilecek upuzun bir yol var..
cluj da, braga da, benim o yorganın altında, elimdeki minicik televizyonla, galatasaray'ın karşısında izlemenin hayalini kurduğum devler değil, ali sami bey'in sözlerini ve hedefini hatırlamak dahi, bu grupta geri dönmek için yeterli..
gerekirse, "tükenmez umudun" diye gireriz tüm nevizade,
benim ikinci turda istediğim kura malaga,
sonrası deplasman, endülüs tekrar feth edilsin diye;
ve ama işte galatasaray..