maçla ilgili beklentim işin çoğunu taraftarın halledeceği yönünde. tabiki bunu derken taraftarımızın abesle iştigal etmeden, boş işlere ve zerre fayda sağlamayan boş tezahüratlara yönelmeden, doğru yerde, doğru sesler, ıslıklar, homurtular, teşvikler, hakemin 90 dakika tepesine binmek değil maç boyu tepesinden inmemeler.....vs şekilde olacağı varsayımı ve inancıyla bunu dile getiriyorum.
işin kalan kısmında ise nacizane görüşlerim şu şekilde;
1- oyun ve pas hızımızı belirgin şekilde arttırmamız lazım. marcao'nun varlığı buna biraz merhem olur umarım. kısaca daha hızlı oynamalıyız.
2- sonuç alamadığımız atak girişimlerimizi ısrarla aynı şekilde kullanmaya devam ediyoruz, örneğin, rakip yarı saha ortalarından kazanılan her duran topu, ki buna kornerleri de ekleyebiliriz, sonuç alamamamıza rağmen ısrarla ceza sahasına bel hizasında göndermemiz artık kabak tadı veriyor.
daha kötüsü, bunu takımda 2 stoperimiz, fernando, donk, diagne gibi hatırı sayılır sayıda iri fizikli oyuncularımız varken yapıyor, daha doğrusu yapamıyor olmamız. kısaca duran topları daha etkili kullanmalıyız.
3- buna mukabil duran toplarda rakibin fenerden kalma alışkanlığını devam ettirmekte olan gökhan gönül'ün ön direğe koşuları ile arkada dorukhan, vida ve atiba ile pozisyon ve gol bulma özelliği var. zaten bakmayın siz, son haftalarda gollü galibiyetler almalarının temelinde böyle duran toplarla açılan kilitler yatıyor. rakibin duran toplarında başta gökhan olmak üzere, özellikle ön direğe koşu atan oyuncuları biran için bile boş bırakmamak gerekir. kısaca rakibin duran toplarına çok dikkat etmeliyiz.
4- hocamızın bazen basireti bağlanıyor ve değişiklik için çok fazla bekliyor, ve bunda da özellikle bize gol gerekiyorsa maalesef genelde sahadaki orta saha oyuncu sayısını bir azaltıp forvet sayısını bir arttırma hamlesi yapıyor. bunun neticesinde o dakikaya kadar tek tük de olsa pozisyonlar oluyorsa bile yapılan değişiklik ile hepten oyunun kontrolünü yitiriyoruz. halbuki hocamızın lafıydı yanlış hatırlamıyorsam "çok forvetle oynamak çok gol atmak demek değildir" diye. kısaca, hocamızın bu konuda biraz daha öngörülü ve "işte hamle böyle olmalı" dedirtecek dokunuşlarda bulunmasını bekliyor ve diliyorum.
(not: bunu derken kenar kalitemizin hocamızın elini kolunu bağladığı gerçeğini de göz ardı etmiyorum)
5- başta belhanda, kısmen feghouli ve benzeri parlama eşiği düşük oyuncuların maçta gerginliğin olduğu noktalardan süratle uzaklaştrılması konusunda iş diğer oyunculara düşüyor. rakip oradan yürüyerek bizi eksik bırakmaya çalışabilir. bu maçta iki tarafın da eksik kalma lüksü yok, hele bizim hiç yok, çünkü eksik şekilde kazanma şansımız yok. kısaca maçı mutlaka 11 kişi tamamlamalıyız.
sonuç olarak, yarın kırmızılarımızı giyerek tribündeki yerimizi alıp allah'ın izniyle şampiyonluk kupasının bir kulbundan tutmuş olarak evlerimize döneceğiz.
(bkz:
hedef 22)
(bkz:
sen şampiyon olacaksın)
(bkz:
kupalara layıksın sen şanlı galatasaray)
allah yardımcımız olsun...