ilk yari bittiginde fenerbahce'nin hala sutu olmamasi, belki de trabzon kalcesinin fenerbahceyle yada eski bir fenerbahceliyle (bkz:
rapajic) her hangi bir yakinligi yada arkadasliginin olmamasidir. bilemeyiz tabi, seytanin aklina gelmeyecek birini az sonra tribunde gorup, fenerbahce'nin 1945'de iki defa formasini giymis eski bir futbolcusu oldugunu ogrenebiliriz ve bu kisi ayni zamanda trabzon kalecisi onur'un mahallesindeki bakkal cikabilir. bu durumda macin ikinci yarisi icin bariz bir kaleci hatasiyla daha fenerbahce'nin gol bulamayacagini garanti edemeyiz.
macin ilk yarisinda dikkatimi ceken bir diger nokta da rigobert song olmustur. oynadigi oyun yuzunden degil ki zaten hem fenerbahce atak falan yapamamakta hem de song'un tek muhattap oldugu kisinin simdiye kadar guiza olmasindan dolayi rahat bir ilk yari gecirmistir ancak kendisinin uzun bir aradan sonra macini izleyince lucas neill ile yan yana dusunmemek elde degil. simdi ki sakatlik manyagi olan yada top kullanamama problemi yasayan stoperlerimizi ve yabanci kontenjanimizi doldurmakta olan leo franco'yu dusununce, ah keske diye hayiflanmayan galatasarayli var mi bilemiyorum?