aziz yıldırım'ın açıklamalarından sonra benzeri düşüncelerimi ben de dost sohbetlerinde belirtmiştim.
kendi kitlesini provokatif söylemler ve 'bizi yıkmaya çalışanlar var' diyerek (ki zaman içerisinde kendisine reva görülenlerin siyasi manadaki tepkimelerine 'doğruluk payı' veriyorum ve fakat karşımdaki aziz yıldırım olunca bana kalınırsa 'eksik' hatta 'biraz laubali' bir soruşturma olmuş, demokrasi aşığı ülkem gene dibine kadar gidememiş, o bakımdan aziz yıldırım'ca "tuttuğum yerden canım nasıl isterse aşağı doğru yardırayım da bir şekilde bir yola çıkarım" üslubu zaten boka batmışlığının da resmidir ya, neyse) yani söylemini 'yalnızlaştırma dili yaratarak' -ki bütün zalimlerin dili budur- fenerbahçelilik imgelemini kendi üstünde tutmaya çalışıyor. şu anda çok kritik durumu, kendi de biliyor, cemaat dedi şimdi başbakana sarılıyor sonra cemaat demedim diyor sonra cumhuriyet yıkılmadıkça yıkılmayız diyor, sonra dönüyor, cayıyor, bilemiyor.
o bakımdan ben de kendisinin açıklamalarını duyduktan hemen sonra dost sohbetlerinde bunu dedim. elleri kirlenmiş ve lekesini sürecek yer bulamayan bir adamı ciddiye almamak gerekir. son paragraf dahil aynen böyle düşünmüştüm.
biz yolumuzda yürüyeceğiz.
o ise ellerini temizleyecek yer arayacak.
farkımız budur.
ve elleri kirlenmiş bir adamın hezeyanlarını ciddiye alıp yanıt vermekten ziyade böylesine güzel döşenmiş güzel türkçemizin taşlarıyla yolu yapmak en mantıklısıydı.
*