oyuncu rolünün galibiyeti getirdiği maç olmuştur.
bir çay koyup başlayalım.
*oyuncuları rolüne göre değerlendirmezsek eğer, onların yapacakları işi doğru olarak tanımlayamayız. yapacakları işi doğru olarak tanımlayamazsak eğer beklentiyi buna göre ayarlayamayız. beklentiyi buna göre ayarlayamazsak oyuncu kötü görünür. oyuncu belki yapması gereken işi yapıyor ama siz oyuncudan farklı şey bekliyorsunuz. burası kilit noktası olabilir bu maçın.
çünkü özellikle attığı iki gol bir yana özellikle pas olarak oynadığı muazzam futbol ile maçın adamı apoletini omuzuna takan
patrick van aanholt'u sadece bir sol bek olarak değerlendirirsek bu maç özelinde hata yaparız.
şimdi, öncelikle maçtaki oyuncularımızın ortalama pozisyonu:
https://gss.gs/hZZ.png ve takımın pas bağlantı haritası:
https://gss.gs/5i3.png 6 numaralı oyuncuya yani patrick van aanholt'a bakar mısınız? 2. bölgenin sonunda, 3. bölgeye pas bağlantı oyuncusu olarak oynamış resmen, ve daha da önemlisi berkan'ın pas yükünü üzerinden almış, çoğunlukla hücumda onun yapacağı işlerde yardımcı olmuş hatta bazen kendisi yapmış.
yani berkandan istenen görev belli: pres yap, topu kazanırsan eğer hemen yakınındaki oyuncuya oyna. yani 8 numara gibi görünen berkan'dan aslında savaşçı orta saha oynamasını istemişiz, patrick'ten de içe gelip berkan'ın pas bağlantısını almasını. ki verilerde bu çok net görünüyor. berkan 21 kez pas bağlantısına girmiş, 17 isabetli pas yapmış. öte yandan patrick van aanholt ise 33 pas bağlantısına girip 32 isabetli pas yapmış.
ki bence patrick'in bu açıdan kariyer maçı bile diyebiliriz.
burada bir parantez açmam lazım, torrent'in bu maçtaki kadrosu ve taktiği 4-1-4-1 bizim sözlükte terimball denilerek eleştirilen oyunuydu fatih terim'in. terim takımı 4-1-4-1 ya da 4-3-3 dizerek neticesinde 2-3-5 düzeninde hücum etmeye çalışıyordu, torrent de bu maçta bunu yaptı işte özellikle patrick'in bağlantı oyuncusu olarak kullanılması bu düzenin kullanıldığının en etkili göstergesidir. ki fatih terim de aslında özellikle "orta saha özellikli bek" isterken bu oyunu oynayacak bir oyuncu istiyordu. patrick'in bunu pekala yapabileceğini biliyorduk da, olmuyordu.
bunun haricinde değinmek istediğim konu yine bu iki görsel üzerinden cicaldau ve emre kılınç bağlantısı. şimdi solda bu bağlantı yakalanırken sağda bekin bindirmesi ve hücumda destek vermesi gerekiyor, terim'in istediği 2-3-5 hücumu düzenine göre doğrusu bu ancak omar bu hücuma çıkışları pek yapmadı, emre kılınç da daha içe kaydı belki o bindirmeyi omar'dan beklediği için belki de daha rahat alan bulabilme çabası ile. ama bu sefer cicaldau'nun alanına giriyor. aynı alanda üst üste binen iki oyuncu varken kullanılabilecek kanat alanı boş kalınca sağ kanat yeterince işlemedi, böylelikle kötü bir maç çıkardı bu bölgedeki oyuncular yani cica ve emre. emre'nin ya biraz daha kanat oyununa katılması, ya cica'nın bu düzende 10 numara görevini üstlenmesi bu sorunu çözebilir. ya da emre kılınç burada babel'in yaptığı işin bir benzerini yaparak sürekli olarak bindiren bekini savunma arkasında topla buluşturacak pası deneyecek.
velhasılı, bazı sorunlar halen mevcut olsa da bu oyun terim'in kurgulamak istediği 4-3-3 ya da 4-1-4-1 diziliminde sahaya çıktığımız ancak hücumda 2-3-5 ile "3-5-2'yi tersten oynamak" diye bizim dillere pelesenk olan "terimball"ın sözlük karşılığı olmalıdır. belki torrent'in doğru dokunuşları doğru antrenmanı belki de zamanla oyunun oturması artık ne derseniz ancak terim'in de yapmak istediği buydu, bu oyundu. ama berkan'ın eksiğini patrick ile kapatamadı, cica'nın bölgesini terim döneminde de feghouli işgal ediyordu oynadığı maçlarda, bu yüzden morutan ya da emre diyordum ancak emre de işgal ediyor orayı. şu andaki durumda belki barış alper yılmaz değerlendirilebilir konyaspor maçında. ama konya iyi de futbol oynayan bir takım, barış riske edilir mi? bilemiyorum.
değerlendirmediğim iki pozisyon kaldı: 1.si 6 numaramız yani taylan antalyalı. 5'te 5 uzun pas, 7'de 7 üçüncü bölgeye pas. tam olarak taylan'ın yapması gerektiği işi yaptı, özellikle berkan'ın arkasını toplayacağım diye düşünmeden oynamasının etkisi, yine patrick'in oyunu burada devreye giriyor bana kalırsa.
diğeri de forvet. sırtı dönük takımı da oynatabilecek bir forveti mostafa mohamed'den oluşturma çabaları vol. bilmem kaç ile başlayan mevzu "yok ya şu anda bu takımın ihtiyacı pivot" diye düşünülerek gomis'in sahaya atılması ile doğru bir yola döndü. gomis'in geç girmesi mami'nin hali hazırda yıprattığı savunmacılara darbe gibi oldu, son derece etkiliydi. özellikle 90+8'de attığı goldeki koşusuna halen enerji saklayabilmiş olması bile çok iyi. ama 11 başlatıp diri savunmacılara bu adamı ezdirmek yerine savunmacılarla boğuşmayı mami'nin yapıp gomis'in fiş çekmek için sahaya girmesi sanki bu iki oyuncunun doğru kullanımı olacak gibi.
bu arada kerem'den bahsetmediğimi fark edince bununla birlikte torrent'in oyuna bir başka katkısını da ekleyeyim: kerem özellikle içe doğru kat etmeye başlayınca ilk opsiyonu hep şut olurdu, bunun yerine ceza sahasına daha ince ara paslar oynamayı tercih etti ya da ben öyle gördüm. aynısını ama oynadığı sürede emre kılınç da denedi. bu maçlık bir plan mıydı yoksa kapalı savunmayı açma planı mı, bilmiyorum. kerem de bu yeni görevi elinden geldiğince yapmaya çalıştı yine, eğer ki buna özel çalışıyorsak takım olarak çok kısa sürede bu toplarda daha iyi olacağına inanıyorum.
normalde buna yazmayacaktım, ama insan doğası iki kelam etmezse çatlar derler. "eski dostlar düşman olmaz" diye bir deyim vardır hani, bu (en azından bu devirde) koca bir yalan. çaykur rizespor'un teknik direktörü, galatasaray'ın eski futbolcusu - kaptanı bülent korkmaz maç sonu önce "galatasaray'a verilen penaltı bize verilir miydi?" diye bir şey saçmalamış. bülent öncelikle sen orası ile "biz" olduysan, zaten bir çok şeyi seninle ilgili yanlış değerlendirmişiz demektir. ama sana göre yetmemiş olacak ki üzerine bir de "verdiğim karardan son derece memnunum. aldığım kararların hiçbirinden pişman olmadım. profesyonelce hareket etmek zorundayım." demişsin.
madem sen profesyonelce hareket etmek zorundasın, madem sen amatör ruhla kapısından girip profesyonel olarak ekmeğini yediğin kulübe karşı o amatör duygularını kenara bırakıp, galatasaray'a rakip olmaya cülmü yetmeyecek çaykur rizespor'a "biz" diyebilecek kadar profesyonelsin, bundan sonra ben de sana karşı profesyonelce hareket ederim. amatör ruhumuzla görüp seni eleştirene, seni "vasat altı teknik adam" sınıfına koymaya çalışanlara karşı koyardık. amatörlüğümüze ver, sen o vasat altı sınıfa zaten aittin de, bizim amatörlüğümüz senin profesyonelliğinin bu kadar kötü olduğunu kabul edememişti. yoksa sen hamza hamzaoğlu'dan bile kötü teknik adamdın hep.
pazar sabaha karşı 3'te uyanarak başlayan bir macera, pazartesi sabah saat 7'de eve girişim ile bitti benim için. kayseri maçı yazısını okuyanlar hatırlayacaktır "uzunca bir süre gittiğim son maç olabilir" demiştim, dayanamayıp bu maça da gittim. sözlüğümüzün de yazarlarından tansel taşanlar (
@mtt1905) abimizi de aldık yol üzerinden, dün doğum günüydü kendisinin de onu da kutladık
kaideyi taciz eden istisna ve
galatasarayla ile birlikte, diğer arkadaşlarımız da vardı. maçta da bir çok yazar arkadaşımız kardeşimiz ile birlikteydik. maçı bitirdik kahvemizi falan içtik köprü yoluna çıkarken stadın ışıklarını görünce "çok özleyeceğim ama bi süre, napalım" dedim.
çok özleyeceğim ama napalım.