• 178
    trabzonspor maçının ilk yarısındaki o saçma sapan golü yiyene kadarki oyunumuzu oynayabilirsek kazanırız bu maçı ama defansif olarak hatasız oynamamız lazım. son 9 senede fenerbahçe'nin kaleyi bulan her şutu gol girdi neredeyse hatta bazen abartıp kaleyi bulmayan şutları da gol yapmayı başardılar. işte o inançla vuruyorlar şutları bu maçlarda. bunun için takım savunmamızı düzeltmeliyiz. ayhan ve mustafa sarp ayağında çok top tutmamalı ve riskli bölgede çalım, topuk pası gibi fantezilere kaçmamalılar. servet-zan ikilisi de arkasına adam kaçırmamalı. özellikle güiza'nın oynaması durumunda daha da sıkıntıya düşebiliriz çünkü savunma arkasına yaptığı koşular servet ve zan'ı düşününce beni rahatsız ediyor.

    avantajımız sağ kanadımız. özellikler keita carlos'un kanadını çökertir gibi geliyor ama o da topu ayağından gerektiği zaman çıkarmalı. sabri fenerbahçe maçlarında bir başka oynar. bu maçta da keita ile birlikte o kanadı iyi kullanabilirler. baros da yaptığı koşularla stoperleri sağa sola çekerse kademe anlayışı zayıf gökhan gönül'ün önünde oynayan oyuncu** da parlayabilir.

    yazının sonuna gelirken bir kez daha söylemek istiyorum. lütfen takım savunmasına dikkat. öyle çok içinden çıkılmaz setlerle hücum etmiyorlar maça konsantre olun, trabzon maçındaki gibi rakibi direkt gol pozisyonuna sokacak bireysel hataları yapmayın yeter.
  • 180
    --- pesindeyiz blog'undan alıntı ---
    senin için iddialara girerdim khalekedonda oynadığımız fener maçlarına. ne yemekler, ne gömlekler ısmarladım, saçlarımdan bile oldum. 6 senesi (kupa lig ne varsa) bilfiil bulunmak kaydıyla 10 senedir galibiyet görmedim. canavar gibi tribün yaparken dünyanın en vasat golleriyle daha maçın başında kafamı ellerin arasına almak nedir iyi bilirim. hayatı boyunca yüzüme ters bile bakamayacak orospu çocuklarının aradaki tellere ve kolluk kuvvetlerine güvenerek küfür etmelerine içerledim. yeri geldi sana da kızdım ama bunların hepsini bi kenara bırakalım. eğri oturup doğru konuşalım galatasaray.

    arda canımdan bir parçasın, kewell gülüşüne dünyaları yakarım , rijkaard kıvırcak saçlarına kurban olurum bunu bil ama şunu da bil ki bu sene alınmayacak bir galibiyet her şeyi eksik bırakacak. bu sene kendini beğenmiş bütün o orospu çocuklarının yüzüne bakıp galatasaray ulan diye haykırmak istiyorum. maç sonunda stadı terkedişlerini görmek istiyorum. sikerim haticeyi, netice istiyorum.
    bu maçi istiyorum!

    --- pesindeyiz blog'undan alıntı ---

    http://pesindeyiz.blogspot.com/...n-gassaray-v-20.html
  • 185
    üzerinde galatasaray arması bulunan aslanlar ile sıkıştığı zaman tuhaf istatistiklere sığınma alışkanlığı hastalıklarına sahip fenerbahçe komandasının * tarihteki zilyonuncu “oyunlarından” biridir. hele ki ondan önce, ali sami bey’in önderliğinde, “misyonumuz türk olmayan takımları yenmektir” mottosuna sahip bir maç oynayacaksa, nazarımda alelade bir lig maçından farkı da yoktur.

    bu durumu bir şölen haline getirmek; yüzyılı deviren ve istanbul’un karşılıklı iki yakasında bulunan kulüp takımları için bir fırsat, bir pazarlama, bir ürün geliştirme hamlesi olarak çok güzel bir durumdur ve bundan keyif de alınmalıdır. bir türk olarak sınırlar ötesinde gururla söyleyebileceğimiz tek markamız galatasaray’ın, ezeli rakibiyle yaptığı bu temaşayı “markalandırmak” da ali sami bey’in mottosuna uyan bir tanımdır. elin oğlunun real-barca’sı, celtic-rangers’i varsa, üzerinde ay-yıldızlı bayrağımızı taşıyan iki ekibin de bu “pazarlamadan” pay almasının hiçbir sakıncası yoktur. bunun ötesinde de başka bir önemi yoktur.

    lakin bulunmaktan gurur duyduğum bu platformda, bu oyundan dolayı bir miktar endişe, bir fiske çekingenlik tadı alıyorum. sevgili renktaşlar, bu takımların tarihe geçmiş 21 maçını derlemişler, aptal kutusunda * * bir “pazarlama” kanalında. orada gösterilen tüm oyunlara şahit olmuş bir renktaşınız olarak şu değerlendirmeyi rahatlıkla yapabilirim ki, önem arz eden, kritik diye değerlendirilen, ucunda kupalar, sonunda şampiyonluk olan tüm oyunları galatasaray kazanmış; henüz turnuvanın ortalarında, kupanın ilk turlarında ya da gazozuna oynananlarda ise karşı yakadaki rakip üstün gelmiştir. bu açıdan bakılacak olursa, önümüzdeki maçın değeri benim gözümde bir kademe daha düşmektedir zaten.

    şimdi işin en çatışmalı noktasına geldi sıra; 9 yıldır alınamayan galibiyet! bu tuhaf istatistiğe verilebilecek hem de 2 yönlü çok fazla argümanı elimizde bulunduruyoruz. misal, 9 yıldır yenemediğimizi artık doğacak çocukların bile genlerine işleten basın, bundan önce de “en çok kim kazandı” istatistiğine yaslanıyordu değil mi? şimdi bu oyunu galip bitiren aslanlarımız olursa, tekrar bu istatistiğe mi döneceğiz? elde ne kalacak?

    ya da 9 yıldır yenilmeyen rakibimizin 100 yıllık ayak topu tarihinde, bırakın “yenilgisiz” sıfatına sahip olmasını, aldığı bir avrupa kupası müzesinde bulunmakta mıdır örneğin? uluslararası turnuvalarda “birincilik” getiren tek kulüp takımının galatasaray olması (13 kupanın 8’i gibi bir “istatistikten” bahsediyoruz) yukarıdaki istatistiğe ne kadar etki ediyor, bu neden konuşulmuyor mesela? sadece fenerbahçe’nin ulaşması muhtemel istatistiklerin arifesinde bunların pişirilip, ısıtılıp masaya konması sade bir “pazarlama” stratejisi değil mi? peki kazanılan bu değerin terse dönmesi de ayrı bir “strateji” değil mi? bunu boyalı basından bugüne değin yeteri kadar örneklemedik mi, takip etmedik mi?

    asıl bombayı sona sakladım, sabırla bu satırları okuyan değerli renktaş! bulunduğum çevredeki “karşıyakanın” taraftarları ile 2 hafta öncesinden bu oyun için iddiaya girmiştim. iddianın nüvesini duyan tüm “kahve kültürü sahibi” taraftar ağabeylerimiz, kardeşlerimiz de bu iddiaya iştirak ettiler. kadıköy’deki maçtan çekindikleri o kadar belli ki, herkes geçmiş “istatistiklere” bakarak yorumlar yapıyor, “3 ihtimalli maç olur 4-0, 4-1, 6-0, ehehehe” şeklinde seviyesiz esprilerle ortama katılıyorlar. içten içe surinam’lıdan, fildişili’den, çek’ten ve en önemlisi de 22 yaşındaki türk kaptandan korkuyorlar ama topyekün maske takarak dolaşıyorlar.

    bu maskeleri düşürme metodu olarak da iddia yöntemine bir katkıda bulundum: kadıköy’de rakibe +1 handikap verdim ve karşılığında senelerdir pipo tütünü değil artık sanki ailemin bir bireyi kabul ettiğimiz “drum aromatic, captain black cherry mixed” 3 karışım kutusu karşılığında her bir iddia sahibine 2’şer paket, ben şimdi buradan marka verip de efendim, pis kokan tütün ürünü önerdim. sonuç itibariyle her türlü fenerbahçe galibiyeti, beraberliği ve hatta tek farklı galatasaray galibiyeti bile bana iddiamı kaybettiriyor. bu sebeple belki küçük çaplı bir servetten olacağım ama rakibimin yüzündeki endişeyi, +1 farkın aslında bir mantık oyunu olduğunu anlamayacak kadar gaza gelmiş olmaları (kazanırsam zaten en az 1 farklı olmayacak mı, o zaman adına “handikap verdim” de, “vay be cesarete bak” desinler), içten içe dudak kemirmelerini seyretmek, "lan yoksa!" ifadelerini izlemek, bana servetlerin en büyüğü oluyor.

    sevgili renktaşlar, bunu sadece bir oyun olduğu ve heyecan katmak için değil galatasaray’ımın adına ve ağırlığına güvendiğim için yapıyorum. o stadın içine, kale arkasına, orta sahaya her türlü “tavşan kulağı”, “kurbağa bacağı” eksinler bu sefer o “istatistik” bozulacak. fakat önce bize yakışan, dinamo engelini aşmaktan geçer. bu takımı ikiye bölsek ve birini bükreş temsilcisine, diğerini de karşı yakadaki rakibin üstüne salsak, her ikisine de “banko üst” yazarım.

    bu bir temenni değildir, bu bir öngörüdür ve takımıma olan güvendir. aksini düşünen ve umudu olmayan varsa, her iki oyunun sonrasında 25 ekim 2009 pazar akşamı saat 21:45’te görüşelim. galatasaray’ım her iki oyundan da muzaffer ayrılacak, ben de ağzı tıka basa “captain black” doldurulmuş pipomla saracoğlu’nu seyredeceğim büyük bir keyifle, tıpkı yine bir bahar akşamı bağdat caddesinde ağlayanları izlediğim gibi..

    (bkz: yürüyedur)
    (bkz: sevinmek için sevmedik)
  • 190
    kazanırsak her yerde sarı morcivert ve söyle fener söyle, söyle ne oldu** diye gezeceğim, mor -1- f. rijkaard, parçalı -15- baros , turuncu -19- kewell formalarımın yanına parçalı -10- arda ve beyaz -9- elano formalarını ekleyerek 10 gün boyunca formasız dışarı çıkmayacağım maçtır... ama zordur... samuel johnson golünü gördü bu gözler. bal damlıyo adamların bi taraflarından * saraçoğlunda.

    ayrıca pazar sabahından itibaren yemeden içmeden kesileceğim, bilimum sakinleşme yöntemlerini * * * kullanarak bekleyeceğim maç olacaktır.

    ayrıca (bkz: fikrimiz degismedi hepiniz hala oylesiniz)
  • 195
    * o gün orada bulunup, galibiyete canlı tanıklık etmiş olacağım karşılaşmadır. ayrıca sıradan bir tsl maçı olduğunu hatırlatmak da fayda vardır. benim bu kadar önemsememin rakiple alakası yoktur. birkaç yıl öncesinde kadıköy deplasmanına gittiğim gün ordan galibiyetle ayrılacağız diye büyük bir laf etmiştim. o sene bu sene diyerek * gidiyorum. belki de totemlerimle yaşıyorum. . .
  • 197
    sonucu ne olursa olsun, yagmur yagmasini diledigim karsilasma.

    soyle bir goruntu var gozumde; sakir sakir yagmur yagiyor.. mac oncesi tum galatasaray tribunleri sen var ya sen soyluyor kadikoy'u inletiyor.
    yagmura gelinen gazdan dolayi gozyaslari karisiyor ve insanlar cigerleri patlayana kadar tekrarliyorlar,

    sen var ya sen
    basimin taci gozumun bebegi

    bu tezahurata, tam havasini katmak icin yagmur gerekiyor. hollywood'dan oyle ogrendik.
App Store'dan indirin Google Play'den alın