• 92
    eksiklerimizi kapatmak ve şampiyonlar ligine hazırlanmak için çok çok önemli bir maçtı. sonuçta yenildik ama umarım derslerimizi de alırız. hazırlık maçının amacı bu sonuçta, yenebilirsin, yenilebilirsin. sonuçtan çok oyuna ne katabiliriz bunu yakalamak gerek. fakat bir an önce de transferse transfer, kondisyonsa kondisyon her neyse her şeyi tamamlamamız gereken zamanlara da yaklaşıyoruz. eksik görme maçı falan diye diye de zamanımız geçmesin. sonuçta bizim için hazırlık maçıysa karşıdaki takım için de hazırlık maçı onların eksiği neden bizden az da bizimki daha çok olsun ki?
    şu ana kadar sonuçlara sadece galatasaraylı refleksi şeklinde üzüldüm ama ciddiye almadım. çünkü fatih hoca mutlaka eksikleri görüyordur. hazırlık maçında da olsa kısa süre içinde artık sonuç da almaya başlayacağız diye umuyorum. çünkü kazanma içgüdüsü ve özgüven açısından bir takımın sonuç da alması gerekli. ben takımın önemli oyuncularının da katılması ve transferlerin tamamlanmasıyla daha iyi olacağımıza inanıyorum. umarım inandığım gibi olur.
  • 94
    geçen sezonki deplasman maçlarından skor ve oyun anlamında çok da farklı olmayan bir maç.

    ilerde baskılı oynadığımız zaman dilimlerinin yoğunlukta olduğu ama gole çeviremediğimiz her dk takımın oyundan düşmesi ve ardından yenilen bireysel hatalı goller.

    tabi eksiklerimiz yine aynı derecede göze battı, neydi bunlar; sağlam bir 8 numara ve geriden oyun kurabilecek (mümkünse hatasız oynayacak) bir stoper.

    ayrıca şampiyon kadrodan muslera, mariano, serdar, nagatomo ve denayer yoktu.

    mariano hiç bir hazırlık maçında oynamayadı henüz bu durumdan korkmuyor değilim, serdar keza öyle.

    bugün garry'de "adelede hissedilen sertlik" şikayetiyle oyundan çıktı ve yanılmıyorsam hali hazırda sakat olan oyuncularda benzer şikayetlere sahip, aman hocam. :(

    doğancan davas, linnes ve donk'u bayağı beğendim bugün.

    özetle; geçen sezon devre arası duyulan "transfer ihtiyacı çığlığı" aynı şiddetle devam ediyor.

    ama görünen o ki epl'de yeni sezon başlayana kadar o ligden beklediğimiz transferlerde bir gelişme olmayacak gibi.

    tr içinde ise galiba hedefteki tek isim emre akbaba ve inşallah bu transfer olumlu sonuçlanır, zira tabela yapan orta saha oyuncusuna çok ihtiyacımız var.

    başkan ve yönetime sabır göstermeye devam ediyoruz ama lütfen hoca'yı üzmesinler ve ellerini biraz çabuk tutsunlar.

    edit: #hedef22
  • 98
    maçı fribourg’da canlı izledim. maçın kendisine ve oyunculara fazla değinmeyeceğim, zira bolca zikredilmiş bu konular. özellikle taraftara değinmek istiyorum.

    öncelikle tek açıklama yapmak istediğim konu carole ve garry konusu. yediğimiz ilk golde garry adamını takip etmedi, yani ana hata onundu.
    golü yedirdiği için oyundan alındı diyenler olmuş, garry golden sonra yaklaşık iki dakika kulübeye “beni değiştirin” işareti yaptı ve sonunda çıktı. yürüyüş şekli hafif ağrıları olduğunu gösteriyordu.

    gelelim ana konuya, taraftar. dün 2600 taraftar vardı isviçre’nin 4. liginde bulundan fribourg ekibinin stadında. avrupa’nın önde gelen iki kulübü medeniyetiyle meşhur olan isviçre alplerinin eteğinde hazırlık karşılaşması düzenliyor.

    başta tabi bayram havası, maç öncesi küçük fribourg şehri sarı-kırmızı. bizim oyuncular sahaya çıkınca bir coşku, herkes tribüne çağırılıyor vsyr.
    kısaca gurbetçiler gidemedikleri arena havasını orada yaşamak ve yaşatmayı denedi desek yalan olmaz herhalde.

    maçı izleyenler görmuştür elbet, stad dediğimiz yapı, numaralı tribünü gerçekten tribün, kale arkası, karşı taraf vsyr yok, yani orası komple saha hizasında betondan oluşan üç basamaktan ibaret.

    ben babam, eşim ve iki çocuğumla gittiğim için kişi başı 40 frank ödeyip (fr / tl = 1 / 4.9 sanırım) numaralıya geçtik. organizatöre buradan selamlar. 250 tl’ye arena’da yemekli vipe giriliyor bazı maçlarda. insaf yani!

    karşı tarafta ultraslan isviçre vardı. şunu baştan belirtmek isterim ki ultraslan’a karşı değilim, iyi yaptıkları da var kötü yaptıkları da var. zaten avrupa ve türkiye’yi birbirinden ayırmak lazım diye düşünüyorum. ki burada genelleme yapmak da istemiyorum, isviçre bazında konuşacak olursak ultraslan ismini haketmiyorlar. yani ne ultras tarafları var ne de aslan’a benzer yanları var.

    öncelikle maç başlamadan karşı taraftan birden ekip olarak numaralıya doğru yürüdüler. orada tribün girişinde hazırlık maçı olduğu için fazla önlem alınmamış. bir bayan güvenlik görevlisi vardı ve biletleri kontrol ediyordu. şimdi olayın iki tarafı var, ya ultras olursun, orada 10 güvenlik dahi olsa ezer geçersin, ya da adam olursun ve o bayana ve en başında kurallara saygı duyarsın. bunlar ikisini de beceremedi, tek tük sıyrılan oldu, sonra da 10-15 dk tartışmadan sonra güvenliklerin geri adım atması sonucu davullarını elemanlarını numaralının en önüne yerleştirdiler. ne yazık ki tam da yanımıza kondular.

    bu esnada hala bazı görevliler kendilerine numaralıyı terketmeleri gerektiğini söylerken aralarından biri (yaklaşık 25-26 yaşında) dedem yaşında bir adama “ölmek mi istiyorsun?!” dedi.

    herneyse bunlar numaralıya yerleşti. işin kötü tarafı orada valencia taraftarı da vardı. ama yani adamlar nasıl cool takılıyor, nasıl yapmasın ki zaten, hazırlık maçına gelmiş herifler sonuçta.
    bizimkiler tabi ölüm kalım maçına geldiği için valencia oyuncularını yuhlama, “fuck you valencia”, “faa” tarzı eylem ve söylemlerde bulunup durdular.

    onca çocuklu aileye rağmen ot çekeni mi dersiniz, hadi birayı geçtim, küfür zaten o biçim, fener’i darmadağın ettik tribünde elhamdulillah. aramızda kaç tane fener formalı adam vardı ama fark etmez tabi, holiganlık bunu gerektirir.

    devam ediyorum, devre arasında yine valencia’ya küfür ederken valencia formalı bir seyirci kendisine doğru bağıranlara eliyle sus işareti yaptı. bir buçuk saattir bira ve ot ile kafayı çeken bizim çakma ultra tayfa da bu adama girişmeye kalkıştı. arkadaşlar allah sizi inandırsın, herif önüne geleni indirdi. “koskoca bir tribün” iki tane valencialıyı halledemedi. araya security girdikten sonra bir baktık ultraslan isviçre ortaya çıkmış “nerde ulan o, verin onu bize” diye delikanlılık taslıyor. sonra birden baktık bira ve otçu tayfa “ya allah bismillah allahuekber” çekmeye başladı. ya arkadaşlar ben böyle şeylere gelemiyorum bakın.
    ya isviçre gibi bir ülkede sen saçma sapan sloganla hem islam dinini, davranışlarınla milletini ve devletini ve son olarak bütün hepsiyle de kulübünü pisliklerine alet ediyorsun. halbuki hiçbiri de senin o halinden hoşnut değil. ne islam dininde, ne türklükte, ne de galatasaraylılıkta yok böyle birşey ya, ne kadar boş adamlarsınız.
    ama lafa gelince bu üç değerin de bekçisi sizsiniz. hadi ordan.

    olaya geri dönüyorum, iki valencialıyı güvenlik oradan çıkardı, aileler de çocuklarını kucaklayıp apar topar kaçtı tabi haliyle. meydan tamamen “oraya geliriz ....” diye bağıran mallara kaldı.

    ikinci yarı sonuna doğru defalarca anons edilmesine ve rica edilmesine rağmen yine 2600 kişiden belki 600 kişi sahaya atladı. ki bunu bizim millet dışında yapan var mı bilmiyorum ama sahada yarınlar yokmuşcasıa koşturan tipleri görünce “bizim halimiz nolacak” diyorum kendime. güvenlik, organizatör, futbolcular, herkesi rahatsız ediyorsunuz ama herkesi. kimse hoşnut değil bu durumdan. yine “türkler böyle yaptı” denilecek işin sonunda ama o feraset kimde var ki? herkesin derdi instagrama bir foto atabilmek, aferin, tebrikler, büyük iş!
    hatta davulcu bile elindeki sopalarla sahaya koşuyordu. lan sen nasıl ultrasın oğlum ya ne şekilci adamlarsınız siz ya.

    neyse sinirimden konu baya dağıldı. demem o ki, eğer ultraslan’dan burayı okuyan biri var ise, abicim türkiye’yi bilmem, ama avrupa’da olmuyor ise temsilcilik kurmayın. iki üç tane daha önce en büyük tribün başarıları “green street elite hooligans” filmini izlemek olan çoluk çocuğa sorumluluk verip kendinizi ve kulübümüzü rezil ettirmeyin. varsın isviçre’de temsilciliğiniz olmayı versin. nolur yani?
  • 99
    işten çıktığım için ikinci yarısına yetişebildiğim maç. özellikle donk ve sonradan giren doğan can'ın fiziksel direnci dikkatimi çekti. hadi donk neyse fiziksel olarak biliniyor ama doğan'a ekstra sevindim. bir de teknik taktik dışında takımın gereken düzeyde sertlik gösterdiğini gördüm. birkaç pozisyonda valencialılarla gayet omuz omuza girip kazandık, bu çok hoşuma gitti. donk'un da yine birkaç ufak mesaj içeren hareketi vardı, bu durum özellikle sert deplasmanlarda çok işimize yarayabilir. zihinsel olarak çok sahiplenmiş takımı.

    kadronun ideale yaklaşmasıyla biraz daha oturmuş göründü takım. elbette 10 gün, 20 gün, 1 ay sonra sonra daha iyi olacağız. transferlerin de katılacak olmasıyla karamsarlık için bir sebep göremiyorum, tabi selçuk inan sahaya adım atmazsa. adamı ekranda görünce tansiyonum oynuyor artık.
App Store'dan indirin Google Play'den alın