bu akşam bein’de eski trabzon-galatasaray maçlarının gollerini izliyordum, 2008’den başladı (ya da ben ona denk geldim), neyse efendim bizim arda’lı, kewell‘lı takımların ardından 2010-11’deki maçlar geldi. trabzon bizi hem içerde hem dışarda yenmiş o sezon. onların gollerini atanlar da engin baytar, umut bulut, burak yılmaz gibi futbolcular, asisti yapan da selçuk inan.. sonra 11-12’ye geliyoruz, geçen sene bize gol atan adamlar artık bizdeler ve onlara gol atıyorlar. o an dedim ki kendi kendime “ulan biz bu ligin bayern’i olmuşuz o dönem”
*.. tabi sonra yıllar geçiyor, 2015-16’lar geliyor ve bakıyorum bizim takımda yekta kurtuluş’u falan görüyorum, vasatlaşma başlamış yani. tabi bu vasatlaşmanın sonucunu da 2016 ve 17’de alıyoruz.
velhasıl kelam, şöyle bi geriye dönüp bakınca anlıyorum ki biz bir dönem gerçekten ligdeki en iyi yerlileri almışız, üstüne gayet kalburüstü yabancı da eklemişiz takıma (sneijder, drogba, melo). ama bu durum devamlılık göstermemiş, örneğin bir bayern gibi istikrar yakalayamamışız bu konuda, zaman zaman haddinden fazla vasatlaşmışız, normalde bizde oynamaması ve hatta yedek dahi olmaması gereken adamları toplamışız takıma. elbette bunun birçok sebebi var, mali güç vs.. bunlara girmeyecem.
bugüne gelirsek; yine bir trabzon maçı öncesinde geçmişe şöyle bir bakıp mukayese yapılırsa, aslında şimdiki durumun her bakımdan gayet iyi olduğu görülebilir. dolayısıyla bu maçtan ümitliyim. inşallah kazanır geçer ve psikolojik olarak da önemli bir engeli aşıp geçeriz. çünkü bazılarımız kabul etmese de özellikle sivas maçındaki puan kaybı ve karşı tarafın bu seneki durumu bizde biraz ümitsizliğe sebep oldu. işte bu maç ümitleri tekrar tazelemek için de büyük bir fırsat.