• 107
    sami yen akşamları bir başka oluyor. evet ilk olarak 8 nisan 1998 besiktas galatasaray maci söylenmişti bu beste. o akşam galatasaray tribünleri inanılmazdı gerçekten de. her ne kadar penaltılarla maçı kaybetsek de.

    soğuk bir hava vardı istanbul'da. deli ibo'nun attığı, bariz penaltımızın verlmediği 8 aralik 2002 galatasaray besiktas maci kadar soğuk bir hava yoktu ama yine de yağmurlu ve soğuk bir havaydı. o maça ateşler içinde yataktan kalkıp gitmiştim, bu maça da bir gece önce halı sahada yaşadığım sakatlık yüzünden elim sargılı gittim. ve tüm maç ne yazık ki alkışsız katıldığım tüm tezahüratlara. iğrenç bir şeymiş tecrübeyle sabit ettim.

    her neyse, dedim ya sami yen akşamları bir başka oluyor. takım sahaya çıktığında süper bir kapalı vardı. sopalı pankartlar 2001-2002 sezonunu andırıyordu ve mükemmel bir görüntü oluşturmuştu.

    maça gelince, milan baros ve lincoln resitali izledik yine. özellikle lincoln'un son haftalardaki formuna diyecek söz bulamıyorum. baros'a attırdığı goldeki asisti olağanüstüydü. ayrıca maç boyunca hırsı ve mücadelesi de gayet iyiydi. beşiktaş'ın rakibe faul yaparak rakibi durdurma ve sindirme anlayışı bugün yine iş başındaydı. aksi durumda lincoln'u durdurmanın olanağı yoktu. milan baros ise bu gözlerin son senelerde sami yen'de izlediği en iyi hücum oyuncusu performansını sergiledi. sırtı dönuk her topu indirdi, çalım attı rakibi geçti, beşiktaş savunmasını peşine taktı. rakip savunmayı çok yıprattı.

    arda turan da bugün bekleneni verenlerin başındaydı. çok mücadele etti, defansa gelip top çıkarttı. yediğimiz golde direk hatası olsa da, son 2-3 maçtır özlediğimiz arda'yı izletti bize.

    her neyse tek tek futbolcu analizi yerine takım olarak konuşmak gerekirse, galatasaray bugün beşiktaş'a oranla çok çok üstün oynadı. işin ilginç yanı sahada kötü bir beşiktaş değil sadece defans olarak kötü bir beşiktaş vardı. yoksa ilk yarının son 15-20 dakikalık bölümünde gayet etkili oynadılar. lakin defans anlayışı olarak, faul yaparak rakibi bozma yoluna gittiler. bugün galatasaray az pozisyona girmiş gibi görünse de, her pozisyon yaratma çabasında ya da pozisyonun tam ortasında beşiktaşlıların sert faulleriyle durduruldu. sonuçta ikisi penaltıdan olmak üzere bulduğumuz 4 golle anamızın ak sütü kadar helal bir galibiyet aldık.

    hakem konusuna gelince; maçı hem tribünden hem de tv'den seyrettim. servet'in golü gayet nizami. rüştü'nün kesinlikle topa tam hakimiyeti yok, sadece eli topun üstünde. ne tam baskı var ne de tutma. elini topu üstüne koyduğu an servet dokunuyor ve golü atıyor, zaten kale arkası kamerasından izlerseniz pozisyonun çok temiz olduğunu görürsünüz. arda'nın penaltısını tartışmaya gerek bile yok. beşiktaş adına çok gereksiz ama penaltının babası olarak adlandırılabilecek bir penaltı. zaten en ufak bir itiraz olmadı.

    delgado'un ilk yarının sonunda barış'a yaptığı hareket çok sertti. trt'de zamanlama hatası olarak yorumlandı ama tribünden çok net gördüğüm üzere delgado kasti olarak barış'ın bileğine çok sert bir şekilde bastı. direk rakibe gitti. hatta hakem kırmızı gösterecek sandım ama sarı kart çıkarttı. ikinici sarı kart ise çok ucuzdu. burda direk hakeme değil kurala laf söylenmesi lazım. yani aslında ucuz olan kural ya da hakemlerimizin kuralları yorumlaması. faule maruz kalmış adamın o sinirle, eliyle kart işareti yapması reaksiyondur, ki delgado pozisyonu çok abartmadı. ama kuralı düzden okursak hakem doğru karar verdi. dediğim gibi tartışılması gereken kural. ne yazık ki hakemlerimiz kuralları çok düz yorumluyorlar, ya da yorum farklılıklarına düşmemek için en basit şekilde uyguluyorlar. bu sebeple kural bence deftere daha net bir şekilde yazılmalı. ısrarla kart işareti yapan oyuncu cezalandırmalı. eliyle bir kere kart işareti yapan adama sarı kart vermek çok ucuz. iki seferdir rakiplerimize oluyor ama ilerde mutlaka bizim de başımıza gelecektir. lincoln'un penaltısına gelince, tribünden o kadar net görüldü ki penaltı olduğu acaba bile demedim. bu pozisyona penaltı demeyen ya da ucuz penaltı diyen futbol seyirciliğini bırakıp güreş seyirciliğine başlasın. tarafsız olarak bakarsak, uğur inceman'ın yaptığı penaltı çok gereksizdi, çalımı yemişsin adam seni geçmiş, bırak gitsin, ne malum kesin gol olacağı, direk arkadan kollarınla rakibi bağlayıp düşürüyorsun...

    dediğim gibi galatasaray çok pozisyon bulmasa da etkili bir oyun oynayarak net bir galibiyet aldı. tribünler -özellikle ikinci yarı- süperdi. beşiktaş tribünü de son yıllarda gördüğüm en kötü deplasman tribünüydü. 3-4 kere üçlüleri dışında bir tek tezahüratlarını bile duymadık.

    velhasıl, bu maçı kazanmak çok önemliydi, ilk yarıyı kötü fenerbahçe'nin arkasında kapamak sinir bozucu olurdu. takım ritmine oturdu. ligin ortalarına kadar süregelen dengesiz ve istikrarsız futbol kayboldu. sakatların iyileşmesi takıma büyük güç kattı. umarım ikinci yarı kaldığımız yerden devam ederiz.

    başta da dediğim gibi; sami yen akşamları bir başka oluyor, hele bir de kartal'a geçirince bambaşka...
  • 110
    beşiktaştan daha iyi oynayarak hakkımızla kazandığımız maçtır.
    servet' in golü goldür rüştü topu tutmamıştır.
    arda' nın penaltısı için zaten söylenecek söz yoktur.
    delgado' nun gördüğü kırmızı karta gelince delgado zaten ilk yarıda barış' a öyle bir faul yapmıştır ki sırf bu yüzden oyundan atılmalıdır. ayrıca nerde bizim basınımızda itiraz eden futbolcuya sarı kart gösterilmeli diyen sevgili spor yazarlarımız.
    lincoln ise rakibinden sıyrılmış ama rakibinin elinden sıyrılamamıştır penaltı pozisyonunda.
    arda turan' a ayrı parantez açmak gerekirse süper oynamıştır. bence maçın adamıdır.
    ozaman ne diyoruz *
  • 114
    maç saatine kadar çok heyecanlı olsam da, maçın başlama düdüğü çalındıktan sonra kendimde acayip rahatlık gözlemlediğim turkcell super lig 16. hafta karşılaşmasıdır.

    maç saatine doğru eve gelip ilk kez giyeceğim turuncu forma ile odamdan ayrılıp salonun yolunu tuttum. salon önünde sıralanmış karaborsacılar ve köfteciler yoktu, salona rahatça girip koltuğuma oturdum. parası daha evvel ödenmiş olan lig tv’yi açtım ve sehpada duran boş bardağa bir miktar absulut koyarak yanına bir de puro yaktım ki; inan o an bendeki fiyaka ali şen’de bile yoktu.

    galatasaray maça fırtına gibi başlıyor, beşiktaş ise sahanın her metre karesinde bu fırtınayı faullerden kurduğu dalgakıranlarla engellemeye çalışıyordu. barış’a, lincoln’e, arda’ya ve birkaç kişiye daha ilk 30 dakikada tam 11 faul yapılmış fakat sadece delgado bu toplu kıyımdan ceza alarak çıkmıştı. bu dakikalarda ise orta sahanın sağ tarafından gelişen bir beşiktaş atağı ilk kez galatasaraylı oyuncular tarafından faul ile durdurulmuştu.

    öncesinde ise fırtına gibi başlayan maça galatasaray ve beşiktaş gollerle destek olmuş ve izleyenlere müthiş bir oyun sergilemişlerdi. servet 8. dakikada rüştü’nün elinden kaçırdığı bir topa ikinci kez müdahale etmek isteyen rüştü’den önce davranmış ve topu ağlarla kucaklaştırmıştı. saatler 5 dakika sonrayı gösteriyordu ki güzel bir ara pasla ceza sahası içinde topla buluşan delgado arda’dan sıyrılıp beraberlik golünü atıyordu. evet delgado arda’dan sıyrılmıştı. pozisyon biraz garipti, maç boyunca belirli aralıklarla defan kurgusunun zafiyet vereceğinin sinyalleriydi aslında bunlar. fakat iyi tarafı ise arda’nın da maç boyu savunmasına yardım edeceği idi. nitekim bayrak adam arda maçın tamamına yaydığı güzel futbolunu dakikalar 14’ü gösterirken beşiktaş ceza sahasına soldan girip bir penaltı yaptırarak bizlere işaret ediyordu. bu esnada holosko ile rüştü arasında;

    olum yaptın mı lan harbi bir şey?
    valla indirdim ama penaltı değil mi?
    ne sandın penaltı tabi, kaybol gözümü görünme…

    gibi bir diyalog geçiyor ve sahnede yerini alan 2008-09 gol kralı adayı milan baros rüştü’nün sağından penaltıyı gole çeviriyordu. tam bu sırada rüştü “hadi be, ters atladık yine, neyse bir dahaki sefer köşeyi tutturayım da gör sen” bakışı atıyordu…

    ilk yarı bu skorla biterken ekran başındaki bazı taraftarlar düz mantık ile “ ilk yarı 2-1 bittiyse ikinci yarıda aynısı olur maç 4-2 biter ehehhe” gibi espriler yapıyor ve yanlarında oturan beşiktaşlılardan okkalı küfürler yiyorlardı. fakat maçın bitiş düdüğü ile birlikte iddaa oynamadıklarına pişman olacaklarından habersizlerdi tabi.

    maçın ikinci yarısında beşiktaş “ya nonda hiç oynamıyor adamlar 10 kişi, bizden biri çıksın da 10 a 10 devam edelim diyor, bu teklif galatasaray tarafından hemen kabul görüyordu. hemen ardından milan baros’un lincoln terbiyesizinden aldığı harika asistle durum 3-1’e geliyor şeref tribününde yerini alan yıldırım demirören “ben kulübe o kadar para verdim olmuyor, adamlar resmen golcü almış, breh breh” diyerek o güzel golü alkışlıyordu. bu durumu kendine yediremeyen holosko ise sağ taraftan aldığı topa allah ne verdiyse vurarak şeref tribünlerine bir gönderme yapıyor, ancak 66 da bir okus-pokus hareketiyle uğur inceman’dan sıyrılmaya çalışırken dalgakıranlara takılan lincoln kendini yerde buluyor ve rüştü-baros cephesinde ikinci perde açılıyordu.

    evet bu kez rüştü topun gideceği köşeyi bilmiş, fakat uyanık baros “aynı köşeye de atsam bu sefer yerden vurmam” diyerek maçın sonucunu belirlemişti.

    maçın sonları yaklaşmış ama nedenini çözmediğimiz bir biçimde nonda hala oyunda, ümit karan ise hala yedek kulübesinde genç kızların yeni gözdesi aydın ile muhabbet halindeydi. tribünlerden gaz veren eski galatasaraylı tomas ise “sabri girsene hadi ne bekliyorsun” diyor, bunun duyan skibbe, “harbiden ha, baros çok gol attı, dur sabri ile değiştireyim bari” diyip milan baros u kenara alıyor ve ümit karan’ın bir kez daha bedduasını alıyordu.

    durumdan memnun olan olan galatasaray taraftarları ise “ yav beşiktaşlılar bugün sayı olarak azlar, hadi onların yerine de biraz bağıralım” diyip inönü tribün klasiklerinden “kartal gol gol golll ve yıldırım artık yeter adlı eserleri icra ediyorlardı.

    bu skorla ligin zirvesi biraz daha karışıyor ve spor yorumcularına gün doğuyordu. ben ise masadaki votka bardakları ve puro izmaritlerimle birlikte odandan ayrılırken erman show yeni yeni başlıyordu.

  • 116
    askerde, gazinoda izlediğimiz ilk maç.
    (bkz: 325 inci dönem askere giden sözlük yazarları)
    tanımlanamayan, karışık duygular içerisinde izlenen maç oldu.
    kısaca izah etmeye çalışırsam;
    (gbkz: zaten aşklar hep yalan dolan
    sonu hep acı hüsran
    bize her sevdadan geriye kalan
    sadece galatasaray)
    cümlelerini boğazın yırtılırcasına söylemek yerine dudak ucuyla mırıldanmak yok mu... işte en çok o koydu. *
  • 118
    bu maç özellikle biz* ve * uyum icindeydi. * arada parazit yapsada önemli değildir olacaktır o kadar...

    eski açıga gelen arkadaslar bilir, 70.dk'dan sonra resmen beşiktaşlı taraftarlar oturdular bizi izlediler...

    kısacası..

    milan baro$ milan baro$ oley oley oley...

    tabi ki de , arda arda turan... arda arda turan...

    özel bir parantez acmak gerekirse ;
    (bkz: yeterr yıldırım demirören)
    (bkz: ta$ak geçiyoruz)
    (bkz: mustafa denizli şampiyon yap bizi)

    ps ;

    bu yoruma ofsayt verene **şükranlarımı sunuyorum !
  • 121
    karşılaşma sırasında taraftarların neden olduğu saha olayları nedeniyle galatasaray' ın 5000 ytl ve ayrıca aynı karşılaşmada merdiven boşluklarının ve giriş-çıkış kapı önlerinin boş bırakılmaması nedeniyle 10.000 ytl para cezasına çarptırıldığı; galatasaray - beşiktaş paf takımları karşılaşmasında rakip takım oyuncusuna yönelik kural dışı hareket nedeniyle galatasaray paf takım oyuncuları fatih erdem ve yusuf onur arıkan'a üç resmi müsabakadan men cezası verdiren maçtır.

    kaynak: galatasaray.org
  • 122
    eski acık biletlerinin neredeyse cıkmadan tukendıgı ( abartı degıl 3 dk da bıttı bazı gıselerde hıc satılamadı) yenı acık bıletlerının 15 20 dk arasında bıttıgı stadın full cekıp neredeyse hıc kufur olmamasının sevındırıcı,bjk ı yenmemızın ayrı sevındırıcı oldugu mactır.

    mac bıter herkes evıne gıder ama taraftarlar gitmez neden? cunku carsı pazar oradadır.bir güzel dalga gecılır artık ısyan noktasına getırılır,emniyete teslım edılır ve stad smdı cıkmaya musaıttır.
  • 123
    yıldırım demirören'in turkcell super lig 2008 2009 sezonunda belkide daha eskiden bu yana rakip takımın bir golünü alkışladığı tek derbi maçı. ne güzel başlamıştık o maça, servet attı 1 oldu, baros attı 2 oldu, lincoln alda at dedi, baros attı, yıldırım demirören alkışladı tribünde. taraftarlar "yeter yıldırım demirören" diye bağırmaya başladı. bu sefer lincoln çıktı sahneye, beşiktaş defansına hallaç pamuğu muamelesi yapıp baros'a hat-trick yaptırdı.

    hatırlamak için: http://www.youtube.com/watch?v=KSqZn6YR22E

    aynı skoru24 mayis 2009 besiktas galatasaray macinda almamız dileğiyle.
  • 124
    akdeniz'in ortasındaki bir adada doğup büyümüş bir insan olarak "soğuk" kavramına olan bakış açımı tamamı ile değiştiren maç olmuştur. bilet için yağmur ve soğuk altında 10 saate yakın titreye titreye biletix kapısında beklemiştik (u: hele satışa çıktıktan 25 dakika sonra gişeden mucizevi bir şekilde eski açık bileti alışımız var ki) *. gerek yeterli sayıya ulaşamamamız, gerekse maddi imkansızlıklardan dolayı iki okuldan arkadaşlar ve okul dışından gelen bazı renktaşlarla bir otobüse doluşup gitmiştik. haliyle koltuk sayısı otobüsteki yolcu sayısından daha azdı. benim bahtıma da arka kapıya açılan basamaklar düşmüştü. izmir-istanbul arasını orada gidip geldim. istanbul'a indiğimizde durum farksızdı. üstelik neredeyse tüm günü yağmur altında geçirmiştik. pazartesi sabahı izmire dönüp okula gittiğimde hala titriyordum. üstümdeki poların kuruması ise yaklaşık iki günü bulmuştu.

    sportif anlamda bakıldığında da çok garip bir maçtır. o gün takır takır oynayan, goller atan galatasaray ve "yeter yıldırım demirören" diye dalga geçtiğimiz beşiktaş'ın sezon sonunda rolleri tamamı ile değiştirmiş olması fazlasıyla üzüntü vericidir aslında, o maçtan ligin sonuna kadar geçen sürecin neredeyse tamamı gibi...
App Store'dan indirin Google Play'den alın