ben bir
galatasaray taraftarıyım. renklere, armaya aşığım. bu takımı, bu kulübü büyük yapan da geçmişinden bugüne biriktirdiği onurlu, gururlu, şerefli yöneticileri, üyeleri, sporcularıdır. ancak her toplulukta olduğu gibi pek tabi tarihimize ve kulübümüze yakışmayan insanlar çıkmıştır, ilerde de illa ki çıkacaktır.
bugün
bülent tulun, kulübün (
http://www.galatasaray.org/kulup/haber/10743.php) ve
ali dürüst’ün açıklamalarına (
http://www.galatasaray.org/kulup/haber/10750.php) göre kurum içi yazışmalardan dolayı olduğu belirtilen bir konuyla ilgili olarak “
tanık” sıfatıyla ifade verdi. florya’ya arama izniyle giden emniyet görevlileri, taşınma sebebiyle evrakların tt arena’da bulunması sebebiyle
galatasaray’ın daveti üzerine arama yaptılar. bu kısımda biraz koptum ancak sonrasında
bülent tulun’un evinde ve
adnan polat’ın ofisinde de aramalar yapıldı. sonuçta bahsedilen belgeye bildiğim kadarıyla ulaşıldı.
3 temmuz’dan bugüne, olayların göbeğinde bulunan
fenerbahçe'yi destekleyen
* her birey (taraftar, yönetici vs) bir kez olsun; hayır bu işleri benim kulubüm yapamaz, beni bu işlerle anılmasına sebep veren “her kim olursa olsun aklanana kadar her türlü hakkından vazgeçmelidir” demedi. savunma dedikleri şey genel olarak “herkes yaptı, biz kurbanız, bunlar
aziz yıldırım’ı bitirme komploları, cemaat bizi ele geçirmeye çalışıyor,
galatasaray sütten çıkma ak kaşık mı” dan öteye geçemedi maalesef. üzerlerine sıçrayan lekeyi, iddia ettikleri gibi temizlemeye çalışmaktansa; herkesi lekeleme yoluna gittiler. hala da devam ediyorlar. bugün yaşanan timsah durumları zaten çok net, bahsettiğim bu durumdan duydukları hazdı.
bugün ki aranan belgenin,
lube ayar’ın günlerdir 05-06 şampiyonluk maçları öncesi geliştiğini iddia ettiği olayların belgesi olduğu iddia edildi. bu belgenin kopyasını ise emniyete
tahir kum’un verdiği söyleniyor. sonuç itibariyle bu bahsedilen belge bulundu, tulun ifadesini “
tanık” sıfatıyla verdi ve kendi deyimiyle “
kendi arabamla geldim, kendi arabamla gidiyorum” diyerek anlayana ayarı çekti. sabahtan beri süregelen kına yakma eylemleri ise yarın
adnan polat’ın ifade verme işlemine kadar durdu.
bir aydır masumluk karinesi diye bık bık konuşan koskoca
fenerbahçe camiası, soruşturma kapsamında tff’ye verilen 26 klasör ve soruşturma kapsamında hazırlanan 100 klasöre rağmen iddiaların inandırıcı olmadığından ve yetersizlikten bahsederken; bugün bir mektubun peşinde karineyi unuttu. bana göre, hakkında suçlama iddiaları olan kişi suçsuz olduğu kadar suçludur da. iddia makamı suçu ispatlamaya, savunma makamı ise suçsuzluğunu ispat etmekle yükümlüdür. o yüzden bu kişiler görevlerinden istifa etmeli, en azından bağlı olduğu kurumlara saygısını göstermelidirler. tabi burada araya giren şey, o kişilerin kurumlarına ne gözle baktığıdır. o kurumun sahibi olarak görüyorsan kendini ve fazlası o kuruma gönül verenlerin oluşturduğu ortam/sinerji tüm kamuoyuna bunu gösteriyorsa durum değişir. bugün timsaha yatanların bir kısmının “ tamam da siz bunu 1 aydır yapıyorsunuz, infazsız yargılıyorsunuz bizde bu yüzden böyle yapıyoruz” demeleri de kılıf aramaktır, başka bir şey değil. zira insan olan doğru bildiğinden vazgeçmez. bu yüzden biz; allah korusun aynı durumlara girersek; asla hiçbir futbolcumuzun bacağına sarılmaz, ayağını öpmez, sahaya inmez ve bu utancı bize yaşatacak kişinin maskelerini takmayı aklımızdan geçirmeyiz.
bu yüzden
galatasaray taraftarı olarak, şahsımda, bu şike soruşturmasına bağlı olarak herhangi bir lekelenme durumunda; bana, duygularıma, heyecanıma ihanet eden kişileri kim olursa olsun sarı-kırmızıdan uzak durmasını, zorla uzaklaştırılmasını ve yanında cezamız neyse çekmemizi isterim. bu kişi
fatih terim,
hasan şaş,
hakan şükür,
bülent korkmaz ya da bir başkası, kim olursa olsun değişmez. ama o kişi bana bu başarıları yaşattı, şunları bunları yaptı diyene de kibarca siktir çekerim. bu kadar net.
görünen bazı amaçlar olduğu aşikar. suç belli ki büyük.
evin şımarık küçük çocuğu belli ki babasından dayağı tek başına yemek istemiyor. sarının lacivert yakasında
emenike transferi ile başlayan, arkasından
lugano’nun,
andre santos’un gidiş dedikodularının sürdüğü belirsizlik ortamında, düşürülme cezası kapıdayken, yanlarında bizi de içinde bulundukları çukura çekseler hiç fena olmayacak. öte tarafında biraz daha komplo teorilerine girdiğimiz vakit,
galatasaray dışındaki tüm büyüklerin bu işin içinde olması yüzünden herhangi bir ceza verilmemesi durumunda bariz
galatasaray’ın mağdur durumda kalacağı ortamda; bakın bu işte sizde varsınız diyerek bir
kovuşturma yapılması hiç de uzak bir ihtimal değil. neyse geçelim bu konuyu zaten ortalık komplo teorisinden geçilmiyor.
kısa bir paragrafta basına yazalım. haberi verirken ki ünlemler, getirildiler götürüldüler ile kimi rahatlatıyorsunuz? neyi zihinlerde meşrulaştırıyorsunuz? ayrıca yıllardır taraflı yayın diye bangır bangır bağırırken biz, sesi çıkmayan güruh; sayelerinde “
passat medyası” diye bir jargon oluşmasına rağmen, bu soruşturma döneminde yapılan yayınlardan sonra basını stadlarından taşlaya taşlaya dışarı attılar. bugün yapılan yayınlardan sonra tepki verdiğimizde ise, “ee ne oldu dediğimize geldiniz işte” dediler ya, daha başka bir şey demem.
sonuç olarak bugün bu yazıyı yazmamdaki amaç sadece bariz şekilde bulaştırılmaya çalışıldığımız şu soruşturmayla ilgili ilk andan rengimi belli etmek istemem. benim ve benim tanıdığım bir çok
galatasaraylının kafası çok rahat. zira yapımız itibariyle bildiğimiz tek şey biz kendimizi gerekirse darağacına çıkarırız, kendi sandalyemize kendimiz vururuz. son durum itibariyle de söyleyeceğim şudur;
bu ateş üfleyerek alevlenmez! altına daha çok odun atmanız gerek. üzgünüz ama yine erken timsah.