daha önce yazdım mi bilmiyorum... yazdıysam da cumartesi geceki maçtan sonra miyadı dolmuştur o cümlenin... hangi cümlenin mi?
"galatasaray'ın bu sezonki en berbat oyununu izledik"
evet, cumartesi gecesi ilk devre galatasaray bu sezonki en berbat oyununu oynadı...
kötü değil, berbat oynadı galatasaraylı topçular...
maçın ilk devresi sahada herhangi bir varlık gösteremezken, pis bir golle de soyunma odasına geriye düşmüş halde gittiler sarı-kırmızılı topçular...
bu "berbat" oyuna bir çok mazeret yazılabilir:
sergen yalçın'ın galatasaray'ı iyi analiz etmesi diyenler de olur,
galatasaray'lı oyuncuların saha zeminine uyum sağlayamamaları da denir,
orta saha elemanlarının "kafaca" sahada olmamaları da mazaret olarak yazılabilir...
ben sondakiyle ilgiliyim...
savunmada iki yeni stoperin yer almasına rağmen pek uyum sorunu yaşamadan oynadı marcao ve luyindama ama onlardan gelecek topu alıp, oyun kuracak kimse yoktu galatasaray orta sahasında...
fernando ve n'diaye daha defansif olarak oynarken, orta saha ile forvet arasında bağlantıyı kuracak olan belhanda yine "yokları" oynadı alanya'da cumartesi gecesi...
ikinci devre faslı oyuncu biraz kıpırdandı ve galatasaray maçta ipleri eline aldı, belhanda'nın asistiyle de feghouli golü attı.
maç sonu şöyle bir istatistik gözüme çarptı: belhanda bu sezon ilk defa kaleyi tutan bir şut atmış... galatasaray'da oynuyorsun, 10 numarayı giyiyorsun ve kaleyi tutan ilk isabetli şutunu ligin ikinci yarısının üçüncü maçında atıyorsun...
şu istatistik bile başlı başına belhanda'nın neden galatasaray'ın topçusu olmadığını göstermesi açısından önemlidir.
ligin devre arasındaki transfer sezonunda belhanda'ya arabistandan teklif geldiği yazılmıştı, eğer haber doğruysa keşke yollansaydı, kurtulsaydı galatasaray belhanda'dan...
başakşehir'in takibinde olan galatasaray, şampiyonluk yolunda önemli 2 puan kaybederken, sosyal medyada birden "şampiyonluk kaybedildi" diye karalar bağlanıp, ağıtlar yazılmaya başlandı... oysa, lig daha uzun ve bu köprünün altından çok sular akacak. hakemlerin ve federasyonun herhangi bir müdahalesi olmaması durumunda, başakşehir çok puanlar kaybedecektir... bu da burada not olarak dursun...
maçtan sonra sergen yalçın'ın çok büyük bir teknik direktör olacağı yazılmaya başlandı, hatta fatih terim'le bile karşılaştıranlar oldu. ben ise sergen'in "hocalık" işine çok kafa yorduğunu düşünmüyorum, hatta eminim bile diyebilirim. teknik direktörlük kariyerine adım attığında yaşıtlarının teknik direktörlük yapabilecek diplomaları varken sergen'de böyle bir belge hak getireydi, sonraki haftalar da kursa gitmemişti. şu anda aldığından da emin değilim... tabii sadece hocalık lisansı değil beni bu düşüncelere sevk eden, gözlerimle gördüğüm başka bir olay benim sergen hakkındaki düşüncelerimi netleştirdi: bu yaz tatil için kuzey kıbrıs'taydım ve bir gece arkadaşlarımın ısrarıyla casinoya gittim. gece gittiğim saatlerde dünya kupası maçı vardı ve dev ekranda canlı yayınlanıyordu. benim gözüm oyun makineleri yerine maçtayken, aynı mekanda bulunan sergen yalçın ise hiç oralı olmayıp canlı oyunun başındaydı. merak edip, orada çalışanlara sordum, kaç gecedir sergen'in burada olduğu ve maçlarla ilgisi olmadığını söylediler... dünyanın en büyük futbol organizasyonu oynanırken, sergen'in maç dahi izlememesi hocalık işine nasıl baktığını göstermez mi?
galatasaray yönetimi transfer konusunda aldığı o kadar eleştiriden sonra, transfer sezonunun kapanmasına saatler kale takıma kazandırdığı oyuncularla yüzünü güldürdü. diagne ve mitroglou gibi iki "flaş" forvetin yanına bir de belçika'dan luyindama getirildi. demokratik kongolu oyuncu gelince, galatasaray kadrosundaki yabancı oyuncu sayısı olması gerekenden fazla olunca maicon'un sözleşmesi donduruldu. fena da oynamıyordu brezilyalı stoper, marcao ile de iyi bir ikili olmuşlardı ama taliplileri vardı, satılıp para kazanmayı düşünmüştü yönetim belli ki. transfer etmeyi çok seviyoruz da, yollamayı bilmiyoruz ya, maicon'un da parçalı için yaptığı mücadeleyi, attığı kritik golleri unutup, sosyal medyada kendisine karşı bir linç kampanyası başladı. küfürler, hakaretler, sinkaflar... brezilyalı topçu da sosyal medya hesaplarını yorumlara kapatmakta buldu çareyi... ben utandım... utanması gerekenlerin yüzü bile kızarmamıştır...
şimdi de aynı kitlenin radarına fernando muslera girmiş. djalma'nın öylesine vurduğu top şansının da yardımıyla kalenin en kurtarılmayacak köşesine gidince muslera da birden "kova" sıfatını yedi bu "kendisi dışında kimseyi beğenmeyen" yeni nesil taraftardan. neymiş efendim, çok maçlar kaybettirmiş, gitmeliymiş, yerine ismail geçmeliymiş... düne kadar "haksız rekabet" diye övdükleri adamı yerin dibine sokanlar, muslera'nın kurtaracağı iki maçtan sonra yine profil resimlerini fernando muslera yapacaklardır... geçmişi mi çabuk unutuyoruz, dik bir duruşumuz mu yok, anlam veremedim...
yeni transferlerin gala yaptığı gecede yunan golcü mitroglou'yu pek sahada göremedik ilk devrede ve beraberliğin sağlanması sonrası yerini sinan'a bırakırken, luyindama ise maç sonuna kadar oyunda kaldı. takım arkadaşlarıyla bir yada iki idman yapmış olmasına rağmen yerini pek yadsımadı çiçeği burnunda stoper. özellikle hızlı ve çevik yapısı ile savunmayı toparlayacağı beklenirken, topla hücuma çıkışlarını da beğendim. melo'dan sonra galatasaray saha içinde bir ruh arıyordu, bir savaşçı arıyordu ve luyindama ile bu özlemin giderileceğini umuyorum...
son olarak maçın hakemi ile bitirelim. alper ulusoy maç içinde öyle kritik sarı kartlar çıkardı ki, galatasaraylı topçuların mücadele isteklerine ket vurdu. verdiği ve vermediği kartlar için "hakem yorumu" denilip işin içinden sıyrılabilecek belki ama ya maç sonunda 4 dakika uzatma gösterip, uzatma dakikaları içinde 2 dakikadan fazla sakatlık nedeniyle oyun durmuşken, maçı 94.40ta bitirmesine ne demeli? bunun hesabını soran olmayacak mı? olmayacaktır... galatasaray aleyhine yapılan hatalar bu sene görmezden geliniyor ve bu ligin sonuna kadar devam edeceğe benziyor maalesef...
maç sonu herkes fatih terim'in söyleyeceklerini beklerken, kameralar karşısına ümit davala çıktı, çünkü fatih hoca vakit kaybetmeden adana'da hastanede yoğun bakımda yatan babasının yanına gitmek için yola çıkmıştı...
fatih terim'in babası talat terim'e de geçmiş olsun dileklerimizi iletelim, umarım yakın zamanda sağlına kavuşur...
kaynak ve maçtan fotoğraflar için :
https://ultrasmovement.blogspot.com/...r1-1galatasaray.html