• 451
    (bkz: cimbom başı dik yürür)

    akıllı ve konsantre bir oyunla istediğimizi aldığımız karşılaşma. hoca bazı değişiklikleri biraz daha erken yapsaydı 3 puanla bile dönebilirdik.

    bu sonuç avrupa hedefimizi devam ettirmemiz açısından iyi oldu. yanlız avrupada devam edersek ligde yine istenmeyen sonuçlar gelebilir. zaten ligde pek bir hedefimiz kalmadı. umarım hafta sonu beşiktaş maçı ertelenir, rövanş maçına temiz bir kafa ile çıkabilir çocuklar.
  • 457
    bir kez daha gördük ki galatasaray, avrupa'dır.

    uzun süre sonra takımımın oynadığı futboldan utanmadım. en son böyle hissettiğim maç zaten lazio maçıydı. ondan sonra oynadığımız lig maçlarının hiç birisini hatırlamak istemiyorum.

    şundan emin oldum. bu takım kaybetmemeye çıktığında çok iyi ama kazanmaya çıktığında o zaman işler karışıyor. ya da bizim ligde bir sıkıntı var. neyse diyelim, gerçekten ülkemizin ve dünyanın içinde bulunduğu depresyon dolu dönemde yüzümüzü güldüren bir şey oldu. inşallah ikinci maçta kendi sahamızda aynı şekilde mücadele eder ve turu geçeriz. buna gerçekten çok ihtiyacımız var. ondan sonrası zaten daha kolay olacaktır.
  • 459
    bu sezon avrupa ligindeki deplasman maçlarında hiçbirinde ne yenildik ne de gol yedik. rövanşta elensek bile bu başarı dikkate değer kalacak. öyle ki bu deplasmanlar basit deplasmanlar değil.

    ne yalan söyleyeyim çok korkmuştum bu maç için. çok iyi kapattık alanları. avrupa genlerimiz hortladı yine. şu oyuncu kötüydü diyemiyorum. hani arada saçma hatalar yapıldı ama genelde hepsi iyiydi oyuncularımızın.

    bu maç berabere bitti ama kritik son pasları şut çeker gibi atmasaydık galip bile bitirebilirdik. bazı oyuncularımızda heyecan çok belli oluyordu.

    barca bize karşı rotasyonla sahaya çıktı ama ikinci yarıda tam kadroya yakın hale dönmek zorunda kaldı yine değişen bir şey olmadı.

    tebrikler aslanlar! keşke ligde de böyle bir konsantrasyonla oynayabilseydik de ligde basit futbolculardan goller yeyip puanlar kaybetmeseydik.
  • 460
    doğru oyunla avantajlı skoru almayi başardığımız karşılaşma. hep eleştirdik ama hakkini teslim etmek lazım. teknik direktöründen kalecisine kadar herkes çok konsantreydi, harika oynadı. gerçek su ki barcelona o kadar formdaydı ki kimse 4 farklı yenilgiye bile bişey demezdi. çünkü bu takim daha yeni valencia, atletico madrid ve bilbao'ya bile 4 atmıştı. turun sonucunda ne olur bilinmez ama gerçek olan şu, oyuncular gider gelir teknık adamlar gider gelir ama avrupa fatihi galatasaray ünvanı değişmez.
  • 466
    sonuca ilişkin bir yorum yapmak istemiyorum çünkü maçtan önce sonuçla ilgili bir beklentimin olmadığını yazmıştım. beklentim, yüksek gelir getirme potansiyeline sahip futbolcularımızın kendilerini farkettirmeleri idi ve bu beklentim çok yüksek oranda karşılandı. bunun için çok mutlu oldum. ınaki pena'yı dışarıda tutucam (kendisi muhteşem oynadı) çünkü sezon sonu ayrılacağı ve bize ekonomik faydası olmayacağı için. defans ikilimiz, marcao ve nelsson.. savunma oyuncuları için "proaktif savunma" gibi bir deyim var mıdır bilmiyorum ama dün gece yaptıkları kesinlikle bu idi. tehlike yaratması muhtemelen pozisyonları o kadar iyi sezdiler ki top hücum oyuncusuyla buluşmadan evvel kestiler. bu arada babel'in (kesinlikle sezon sonunda kalması taraftarı değilim) kendi görevini bu kadar başarılı yapmasının sebebi bence pena'nın muhteşem pasları idi, ne muslera ne de diğer kalecilerimiz böyle isabetli paslar sezon boyunca atamadı ve babel herhangi bir fayda sağlayamadı. ama bu maçta gerçekten rolünü çok başarılı oynadı, tebrik etmek lazım. umarım kendi evimizde turu atlayacak skoru alırız. bu sezon için tek arzum, yabancı para biriminde yüksek gelir elde edebilmek :)
  • 469
    eleştirmek bizim genimizde var. ancak bu maç o kadar umutsuzdum ki sadece analiz yapmaya çalıştım. barça ne yapar biz ne karşılık veririz diye. gömmek her daim kolaydır övmek öyle değil.
    ancak bu maç özelinde çalıştırıcımız torrent ve ekibine teşekkür ediyorum. böyle zor bir atmosferden tereyağından kıl çeker gibi çıkmak kolay değildi. uzaktan şutlar haricinde 1 pozisyon verdik adamlara resmen. marcao ve nelson gerçekten çok kaliteli top oynadılar. son paslarda biraz daha kararlı olabilseydi takım daha farklı şeyler konuşur olurduk.
    yine de bize perşembeyi iple çektirecek bir sonuç alındı bana göre.
  • 471
    kadro yapımızın hücuma değil savunmaya uygun olduğunu bize bir kez daha gösteren maç. kadromuz abartıldığı gibi kötü değil ancak farklı bir amaca hizmet ediyor. elimizdeki kadro genç ve enerjik olduğu için konsantrasyon seviyesi yüksek maçlarda oyunu kilitleyip çok iyi takım savunması sergileyebiliyoruz. yani bizim bütün sezon avrupa'da iyi performans sergileyip ligde dökülmemiz tesadüf olabilir mi? avrupa'da hep yüksek profilde takımlara karşı oynadığımız için birinci planda savunmayı tutarak başarıyı yakaladık. ayrıca avrupa'da oyuncularımız hala bir hedefe sahip olduğu için tüm maçlara konsantre çıktılar. bizim elimizde çok iyi bir çekiç var ve biz lig maçlarında anadolu takımlarına karşı bu çekiçle vida açmaya çalışıyoruz. kadro mühendisliğimiz bizi avrupa kupaları seviyesinde iyi bir anadolu takımı olmaya itti. önümüzdeki sezon eğer ligde başarı istiyorsak biraz daha dengeli bir kadro kurarak vidaları da açabilecek bir hale gelebilmeliyiz.
  • 473
    bu maçta kerem'in 36'daki ve gomis'in 78'deki pozisyonları konuşulmuş ancak bir de 63'te pva'nın ceza sahası içinde yerde kalması var. hatta hakem var ile de konuştu. kerem ofsayt pozisyonunda olmasa, o aksiyonda bir penaltı kazanacaktık.

    yani bu maç tam 3 net fırsatımız vardı ki maçta barcelona bile bu kadar net fırsatlar bulamadı. barcelona adına maçın en net fırsatı 75'teki karambolde, önce direk sonra pena'da kalan toptu herhalde. ki o pozisyonda da yanılmıyorsam hakem öncesinde faul düdüğünü çalmıştı.
  • 474
    gen sözcüğünün biyoloji biliminde uzun ve kafamızın almadığı bir tanımı mutlaka vardır ama halk dilinde gen dendiğinde akla anne-babadan çocuklarına geçen belirli karakteristik özellikler gelmektedir. kimisi babasından saç rengini alır, kimisi annesinden göz rengini, kimisi de dayısına benzer boy olarak. tabii şimdi burada uzun uzun insan doğasını incelemek değil amacımız da, spor kulüplerinin de genleri vardır, tarihleri boyunca maç ve maç oluşturdukları kültürleri vardır ki, bu özellikleri onları "gerçek" büyük kulüp yapar, yoksa üç-beş arap şeyhin ya da amerikalı "paragöz" iş adamının para yatırdığı kulüp, kupalar alsa da taraftar gözünde "büyük" sıfatını alamaz...
    dün gece nou camp'ta iki "büyük" kulübün mücadelesi vardı... ""mes que un club" ( bir kulüpten daha fazlası) sloganı ile ispanya içinde kurulduğu katolonya bölgesinin sesi olan barcelona ile "maksadımız ingilizler gibi toplu bir halde oynamak, bir renge ve bir isme malik olmak ve türk olmayan takımları yenmek" şiarı ile ali sami yen'in bir edebiyat dersinde temellerini attığı galatasaray. karşılaşma alışılageldiği üzere "salı ya da çarşamba" gecesi değil de takımların son yıllardaki "sancılı" ve "yeniden kurulma" çabalarından dolayı uefa avrupa ligi günü olan perşembe oynandı. lakin, maçı yayınlayan yüzü aşkın televizyon kanalı karşılaşmanın önemini gösteriyordu...

    kulübün geleceğini kurtarmak adına "kariyerini ortaya" koyan fatih terim önceliğinde oluşan "yeni" takım ulusal ligde "organize kötülüğün" etkisiyle puanları kaybederken, şampiyonlar ligi ayarında rakiplerin olduğu avrupa ligini de deplasmanda gol yemeden, yenilgisiz lider tamamlamıştı ve kurada kimsenin istemediği barcelona ile eşlemişti. rakip hocaların önünde eğildiği fatih terim yoktu artık "evlatların" başında ama rakibin bağrından bir hoca ve yardımcıları ile çıkıyordu nou camp'a...
    bahis siteleri neredeyse barcelona galibiyeti oranlarını bahislerden çıkarıp, beraberliği ise çift haneli rakamlarla yansıtırken, "galatasaray varsa umut vardır"ın peşinden koşan galatasaray taraftarı "we are the best" sloganı ile barcelona sokaklarını inletiyordu. 100 bin kapasiteli stadın gökyüzüne en yakın tarafına yerleştirilen deplasman taraftarları, şanlarına yaraşır şekilde maçın ilk düdüğüyle beraber başladıkları tezahüratları maç boyu sürdürmüştü...

    "galatasaray'ın puan durumundaki yerine bakıp, aldanmayın, onlar çok güçlü bir ekip" diyen barcelona teknik direktörü xavi'nin dediği ile sahaya çıkardığı kadro çelişiyordu, zira pique, busquets, dembele, abumeyang gibi topçular kenarda oturuyordu. galatasaray'da ise sosyal medyanın fatih terim'in çöpleri (!?) ilan ettiği, galatasaray formasını yakıştıramadıkları berkan ve taylan, küfürlerden sosyal medya hesabını kapatan nelsson, müzmin sakat(!?) boey, tic-tocçu babel, emekli(!?) feghouli oynuyordu.

    ev sahibinin baskı yapacağı, savunmadan paslasarak çıkmayı engelleyeceğini düşünen teknik ekip, fatih terim'in de sıkça yaptığı gibi kalecinin babel'e atacağı uzun toplarla oyun başlatmayı ikinci alternatif olarak düşünmüştü, bir çok defa bunu da yaptılar. hollanda'lı tecrübesi ve fizik gücüyle çoğu hava topunu aldı da, mohammed mostafa ile aynı frekansta değildi bir çok defa. takımın oyun aklı feghouli'nin de sinyaller karışınca, 8 ve 9. dakikalarda mostafa'yı kaleciyle karşı karşıya buluşturamadı.

    ev sahibinde ise "kas yığını" bir dev vardı: adama traore. "bu kadar iri adam, bu kadar hızlı olamaz" diye aklında geçirmiş olmalı ki van aanholt, rakibini biraz hafife alınca, hayatının en berbat anlarını yaşıyordu ilk dakikalarda. sonrasında ise tecrübesini konuşturup, rakibinin taç çizgisi cıvarında topla buluşmasına müsaade edip, "tekte dalmayıp", kontrollü bir şekilde önünde durunca, aklın fiziki gücü yenebileceğini gösteriyordu hollandalı sol bek. traore ise o kadar güçlüydü ki, 80. dakikada yedek kulübelerinin karşı taç çizgisinden oyunu terk ettikten sonra bütün sahayı koşarak hocasının yanına gelmişti.

    kiralık giden topçunun, "tapusunun olduğu" takıma karşı oynadığı maçta yapacağı hata "komplosever" taraftarın bayıldığı andır, zira bunun üzerine atacağı tweetler ile müthiş etkileşim kasabilir. ama inaki pena gibi geldiği takımı değil de "ekmeğini yediği" yeri düşünen topçular onlara pek malzeme vermez. 13 yaşından beri formasını terlettiği barcelona karşısında 40 yıllık galatasaraylı gibi bir maç çıkaran genç file bekçisi, 26. dakikada depay'ın serbest vuruşunda bir kedi çevikliğinde kalesini kapatırken, yine hollandalı oyuncunun plase vuruşunu uzanarak kornere çelip xavi'ye seneye bu takımın kalesine adayım mesajı yolluyordu. ikinci devre busquets'in iki adımdan kafasını da kornere atan pena'ya futbol tanrılarının hediyesi bitime çeyrek kala de jong'un topu direğe nişanlamasıydı.
    traore'nin arkadaşını zorladığını gören kerem, savunmaya desteğe gelip, esas işini unutunca, torrent'in de hatırlatmasıyla biraz daha kanada çekilip, topla buluşup, o çok sevdiği dikine "slalomları" hatırlayınca, yıllarca bu stadyumda messi'yi seyretmiş katalanlara arjantinliyi hatırlatıverdi 35 dakikada. bir sağ, bir sola önüne gelenleri peşinde bırakan kerem'in kariyer golünü atmasına eric garcia'nın son anda uzattığı ayak engel oluyordu. kerem o dakika fileleri havalandırmadı lakin maç boyu ev sahibi bekleri de hep tedirgin etti.

    saatin ilerlemesiyle pabucun pahalı olduğunu anlayan xavi, istanbul cehennemine avantajlı gitmek için elde avuçta hangi silahı varsa sahaya sürdü ama galatasaray'ın genleri çoktan devreye girmişti: "avrupalılar gibi oynamak, avrupalıları yenmek"... marcao ve nelsson ikilisi bonservislerine bolca sıfır eklerken, berkan ve taylan da onların önünde yaptıkları mücadele ile "biz eleştirdiğiniz kadar kötü topçu değiliz" mesajı yolluyordu televizyon başındaki galatasaraylılara. mostafa'nın yerine gomis'in girmesi de ev sahibi beklerin rahatını bozmuş, tecrübeli golcü attığı golle o koca stadı susturmuştu da var kontrolü katalanlara çölde bir bardak su gibi yardıma yetişmişti...

    ve maçın dördüncü hakeminin göstermiş olduğu +4 dakika uzatmayla birlikte nef arena'da yaşanılacakların bir fragmanını sahneye koyuyordu galatasaray taraftarı bulunduğu tribünlerden. gök gürültüsü gibi gelen tezahurat, maçı anlatan ertem şener'i de coşturmuş, tecrübeli spiker şiirler okumaya başlamıştı hakemin son düdüğünü beklerken...
    iki köklü kulübün karşılaşmasında ilk ayak gol sesi duyulmadan biterken, şimdi dünyaca meşhur taraftarını arkasını alarak sahaya çıkacak galatasaray'da olacak gözler. geçmişinden alacakları güçle, bugüne gelene kadar yaptıklarını hatırlayıp, hocalarının vereceği talimatları eksiksiz uygularsa sarı-kırmızılı futbolcular, koca bir sezon kendilerini en acımasız şekilde eleştirenlerin yüzlerini kızartabilirler... umarım da bunu yaparlar... hem kendileri için, hem de kendilerine inanan eski hocaları fatih terim için...

    kaynak ve maçtan fotoğraflar: http://ultrasmovement.blogspot.com/...a0-0galatasaray.html
  • 475
    takımımla gurur duymayı özlemişim. bunu farkettim maç sonunda. biz çok alışkın değiliz tabii ligden kopmaya, küme düşme potasında gezmelere, madara olmaya, mizah konusu olmaya. bu maç dilerim bir milat olur. bu maçla gelen özgüven boşa gitmesin. ligde biz saldırıyoruz, kapanan rakipleri açmaya çalışıyoruz. avrupa'da tam tersi çoğunlukla. dünkü maçta öyleydi, iyi kapandık. feghouli'nin görevi kontraatak pasları atmaktı. çoğunda pasın şiddetini ayarlayamadı. şu maçta bir kanat kerem, bir kanat yunus olaydı farklı olabilirdi.
App Store'dan indirin Google Play'den alın