• 6
    çağ dışı futbol olarak nitelendirilmesi gariptir...

    sivasspor'un yaptığı gayet futbolu çirkinleştirmektir. bu oynadıkları futboldan ötürü saha içerisinde yaptıkları ve skor durumuna göre aldıkları tutumla ilgilidir.

    dün oynanan chelsea maçında ballack ve bir iki futbolcu haricinde oyunu kirletmeye çalışan bir chelsea'li olmamış, hiddink verdiği görevleri yerine getirmişlerdir. savunma futbolunun nasıl oynanacağını herkese evinde 3 tane atan galaksinin en formda takımı barcelona takımı karşısında aldıkları 0-0'lık beraberlikle göstermişlerdir. bu maçta chelsea'nin yaptığı savunma türk takımlarına ders diye okutulmalıdır...

    evet savunma futbolu izlemesi uyutabilen bir olgu olduğu kadar zevk verebilende bir olgudur. sivasspor gibi oyunu çirkinleştirmeden ve çirkefleşmeden oynandığında ders niteliğindedir. sivasspor'un oynadığı futbol ise yazdığım sebeplerden ötürü zulümdür...

    tabii benim gibi serie a futbolunu izlemeyi seven ve catenaccio'yu takdir eden bir manyaksanız orası ayrı...
  • 9
    2012-2013 sezonu itibariyle ligdeki tüm takımların takımımıza karşı ortaya koyduğu futboldur. hayır koysunlar da benim canımı sıkan 11 maçta 8 puan toplayan takımın, efsane savunma yapıp bizden 1 puan, şansı yaver giderse 3 puan alması.
    terbiyesiz herifler madem böyle puan alabiliyosunuz da neden 11 haftada boyunca sadece 8 puan topladınız. böyle bir meziyetiniz vardı da neden diğer takımlara uygulamadınız. adi herifler.
    bize eşşek gibi kapanan ordu fener maçında ferah feza. keza bize öküz gibi kapanan mersin beşiktaş'a yol geçen hanı. it herifler.
  • 10
    turkiye ligin'de galatasaray futbol takimini durdurmak icin en kolay yontem. nasil olsa duran toptan bir tane atarsin. ya kzanirsin en kotu berabere biter.

    artik 5 yasindaki cocuk da biliyor bizi nasil durduracagini ama fatih terim bir cozum uretemiyor daha kotusu cozum uretmek icin ugrasmiyor bile. beni en cok uzen nokta bu.

    eskinden de bize karsi hep savunma oynanirdi ama rakip takim bilirdi ki galatasaray'da bir futbolcu cikar maci cozer alir gider ama malesef su anda maci cozecek futbolcularimiz sorumluluk almiyor.

    gecen sene sikisan maclari gozunuzun onune getirin ya selcuk ya melo tikamisti bir tane cogunlukla duran top veya uzun mesafeli sut ile.
  • 15
    en son mancini'nin adam akıllı oynatmaya çalıştığı ve bir nebze başardığı oyundur. şu adamın hakkını yemeyin yahu. gelir gelmez ilk açıklaması "günde 3 öğün savunma çalışmalıyız" diyen adamı pas geçmeyin artık. real'den 4 yediğimiz maç hariç ki o maçta kalecimiz eray'dı, büyük maçlarda gayet iyi pozisyon alıyorduk.

    iş gene dönüyor dolaşıyor burak ve umut'a geliyor. mancini'li sezonda kaçırdıkları gollerin üçte birini atmış olsalar şampiyonduk o sezon. millet de hocaya kızıyor, deplasmanda kazanamıyor diye. kardeşim savunma tamam da öndekiler kazmaysa mancini ne yapsın.

    tudor'a gelince, adamın şansı forvet hattımız. bruma, sneijder, eren ve podolski gibi top oynamayı bilen adamlar var ileride. ama şanssızlığı tempodan bir haber orta saha oyuncularına sahip olmamız. geridekileri çalıştırarak halledersin. pozisyon alacaklar, kaymalara dikkat edecekler falan. bunlar çalışılır. orta saha dinamizmini ne yapacaksın. bu varsa vardır, yoksa yoktur. bizde birazcık tolga'da var bu. adam da sakatlıktan dönüşte futbolu unutmuş gibi duruyor. zamanla sezon başındaki haline döner diyelim. yeter mi peki, bence yetmez.

    bence önümüzde 2 seçenek var;

    ya bildiğimiz oyunu oynayacağız yani 4-2-3-1.
    ya da 3'lü oynayacaksak kenarlardan birine linnes'i mutlaka yerleştireceğiz. diğer kanada da ya sabri geçecek ya da rodrigues'i bu oyuna ikna edeceğiz. tolga mutlak suretle oynamalı. 27.02.2017 gs-bjk maçında yasin, balta ve selçuk yerlerine sabri, linnes ve tolga ile başlamış olsak çok daha etkili ataklar geliştirebilirdik. savunmada da zerre sıkıntı olmazdı.

    kaldı ki yavaş yavaş oraya doğru gidiyoruz bence. selçuk'un suyu çok ısındı, carole ben sol bek değilim diye bağırdıkça sol stopere evrilme süreci hızlanacak ki bu balta'nın da sonu olacaktır. geriye yasin kalıyor. onu da bir şekilde yedik mi tamamdır. rodrigues hoca torpilinden bence bunu yapmaya müsait, bunlar oldukça daha derli toplu oynayan bir takıma dönüşürüz.
  • 16
    şimdi bir aykut kocaman gibi baroni'yi on numarada oynatan 5 ön liberolu savunma futbolu var, bir de simeone tarzı taş gibi 4-4-2 kurup her maçı temiz 2-0'a bağlayıp bana göre huzur veren savunma futbolu var. tudor dediğin adam ikincisini yapacaksa amenna.

    bıktım 4-2-3-1 dizilişiyle boyu uzayan, yavşakça al gülüm ver gülüm paslaşma yapan takımlardan. yahut küçük takımlara gol olup yağan ama kalesinde de milyon tane pozisyon verip 4-2, 3-2 maç kazanan hamza hamzaoğlu tipi kalp krizi geçirten takımlardan.

    istatistiklere bakıp mancini diyorsunuz ama bu işi en iyi fatih terim başarıyordu. iki sezonluk terim döneminde bırak 2-0'ı, 1-0'dan verdiğimiz maç gösteremezsiniz. ben aradım bulamadım çünkü. öne geçti mi tamam diyordum 3 puan cepte, sonraki maça bakalım.
  • 18
    doğru uygulandığında izlemekten zevk alıyorum şahsen. çok zor, disiplinli bir futbol mantalitesi. tabi bazı çok sıkıntılı noktaları ve bu mantaliteyi zor kılan problemler var.

    duran toplar; her ne kadar biraz şans'ın, özel antrenmanların içerisinde değerlendirilebilecek bir kategori olsa da aslında uzun bir süre -sahada- geride beklemenin sonucu olarak sayıca çok artar ve "duran toptan gol yeme hastalığı" gibi görünebilir.* kornerler, kritik noktalardan frikikler.. bunlar aslında her zaman pozisyonların sonucu dolayısıyla oluşur. rakip kalenize şut çeker, defansdan seker korner olur, kaleci çıkartır korner olur, defansdaki oyuncularınız zamanlama, yerleşme hatasıyla faul yapar frikik olur vs vs.

    duran top kısmında örneğini vermeye çalıştığım durum aslında şu; bir futbol maçında, tahmin edilebilir hareket ve sonuçların olma olasılığı sınırsız sayıdaki sonuçtan ve sayıca çok çok fazla etkenden değişebileceğinden dolayı aslında rastgele olarak kategorize edilebilir. merak etmeyin kelebek etkisi'ne bağlamayacağım burada. yani bir futbol maçında olaylar rastgele oluşur. fakat bu "tamamen şans" anlamındaki rastgelelik değil. bu rastgelelik bazı sınırlarla tanımlanır. bu sınırları; bu rastgeleliği kontrol edilebilir düzeye getirmek de mümkün. mesela takımın 90 dakika boyunca rakip kaledense; kendi kalene daha yakın oynarsa bu rastgeleliklerin bir sonucu olarak kendi kalende pozisyon yeme ihtimali daha yüksektir. çünkü top senin yarı sahanda maç boyunca.

    bir 'a' takımı ve bir 'd' takımı düşünelim. a takımı daha ofansif oynayan takım, maçın büyük bölümü d takımı yarıalanında geçiyor. bu durumda a takımının gol yeme ihtimali otomatikman düşüyor çünkü d takımı pozisyon oluşturmak, duran top yakalamak ve nihai emel olan gol atmayı gerçekleştirmek için daha uzun bir mesafe yol alması ve daha fazla rastgele olaylardan oluşan bir havuzdan geçmesi gerekmekte.

    bu yüzden defansif futbol oynayan, maçı kendi yarısahasında geçiren d takımının maçı kazanma olasılığı aslında çok basit bir mantıkla "güvenli yol" değil. bazen işe yarasa da aslında pozisyonel oyunlar, saha yerleşimi, markajlar, oyuncu kaliteniz vs gibi şartlar mükemmelize edilmediği takdirde gayet riskli ve zor bir yol. rastgelelik faktörü 90 dakika boyunca sizden yana değil, karşınızda. (hakemin size karşı hata yapma olasılığı bile otomatik olarak artmakta).

    yani kısaca, defans yapmak teknik direktörlerin "kolaya kaçma" yolu olamaz. geçen sene psg-barça maçında veya 2 hafta önce 4-4 biten bvb-dortmund maçında şahit olduğumuz gibi içgüdüsel olarak kapandıkça kapanmak aslında üretkenliğinizi ve takımınızın sahip olduğu güçlü yanları, yetenekleri öldürebilir ve sadece karşı tarafın üzerinize doğru daha fazla atak yapmasına, baskı kurmasına sebep olur.

    son yıllarda bunu mükemmele en yakın hayata geçiren takım hepimizin bildiği gibi simeone'nin atletico madrid'i. savunmada çok iyi bir saha(alan) parselizasyonu ve hücumda direk sonuç odaklı kontra-atak taktiği ile büyük maçlarda gayet başarılılar. simeone atletico madrid'den önce takımlarını ofansif oynatan bir adamdı bu arada.
  • 22
    (bkz: 17 nisan 2024 manchester city real madrid maçı)

    defansif oyunları nedeniyle real madrid’e gelen eleştirilere hiç katılmadığım takım.

    oyunun her saniyesinde planlı, akılcı, tamamen kompakt bir savunma yaptılar. evet city baskılıydı ama real’in kontrolü kaybettiği bir an olmadı hiç. rudiger’in bir iki pozisyonu dışında ne müdahaleydi be dediğim hiç bir karşılama sekansları olmadı maçta. her karşılamaları planın parçasıydı nerdeyse.

    ayrıca, eleme maçları idealist değil pragmatist yorumlanmalı teknik adamlar tarafından diye düşünüyorum. sezon boyu inşa ettiği oyuna pratik çözümlemeler getirmeyi bir zayıflık olarak görmemeli teknik adamlar. sonuçta bu oyunun amacı kupa almak. idealist kimliği abartmak bazen sizi belki de hak ettiğinizde daha azına mecbur bırakıyor. (bkz: pep guardiola). don carlo ise yine bu noktada kendisini olduğundan başarılı yapan pragmatizmini maç boyunca yanında tuttu. ilk saniyeden itibaren maça 120 dakika + penaltılar üzerinden bütünsel yaklaştı. guardiola ise herhangi bir maç gibi nasıl daha fazla gol atarıza odaklandı.

    bu seviyede, kusursuz bir set takımına karşı deplasmanda 120 dakika boyunca bu kadar doğru karşılama yapabilmek takdire şayan. en azından küçümsenmeyecek kadar değerli. dualarla kale önüne dizilmekten farklı değerlendirilmeli bu.

    savunma futbolunu bir futbol izleyicisi olarak sevmemek bir tercihtir tabi. ben de pep’in obsesif set oyununu izleyici olarak çok sevmiyorum mesela. ancak, bunu elit seviyede istikrarla yapabilmesine saygı duyuyorum.

    bu nedenle savunma futbolunun küçümsenmesini hiç anlamıyorum.
App Store'dan indirin Google Play'den alın