• 770
    okan buruk'un dünyanın en cesur teknik direktörlerinden biri olduğunu gösterdiği maç.
    manu maçında da aynısını görmüştük, bugün de geliştirilmiş versiyonu sergilendi.

    maç kadroları ve iki takımın genel oyunu düşünüldüğünde iki takım da 4-2-3-1 temelli bir oyunu benimsedi, zaman zaman 4-2-4'e kayan bir oyun. dolayısıyla sahanın her yerinde doğal birebirler oluşacaktı. bu tür maçlarda genelde kaliteli olanlar kazanır, işin psikolojik kısmı da var tabii ki. ama fiziksel olarak dayanıklılık da bir kalitedir bunu da göz ardı etmemek lazım. mesela coman'ın dayanıklılık olarak kalitesi zaha'dan, sane'nin yine dayanıklık kalitesi de tete'den üstün geldi.

    ilk 45 dakikada inanılmaz baskı yapan galatasaray vardı, son 10 yılda bayern'in de bu kadar ezildiği bir 45 dk olmamıştır. genelde kimse bayern'e bu kadar şiddetli şekilde basmaz, çünkü bilirler ki arka tarafta kane top almak için öne çıkıp arkasını boşaltacak ve o boşalan alana dünyanın en hızlı 3 oyuncusu diyebileceğimiz sane, coman, davies girecektir, bu riski göze alamaz çoğu teknik direktör.
    çünkü maç 90 dakika ve bayern'in inanılmaz oyuncuları birebirlerde mutlaka ama mutlaka geçerler belli sayıda.
    toplu veya topsuz kontra atak yiyecektik, ilk 45 dk çok zorlanmadık. ve baya bunalttık rakibi. okan hoca bayern'i anadolu takımı gibi gösterdi ilk yarıda. bir türk takımının bir süre zarfında bunu yapması çok büyük bir olay. onlar da şaşırmış ve zorlanmıştır ilk etapta.

    galatasaray dk 60 sonrası neden oyundan düştü bunlara bakmak lazım.
    bence ilk nedeni yüksek şiddetli koşular, rakip her oyun kurmaya çalıştığında bizim oyuncularımız şiddetli koşuyla cevap verdi. bu tip durumlarda topa sahip olan takım daha az yıpranır.
    bir diğer neden arkaya sarkan rakip oyuncuların tüm takımı geriye koşturması, sane ve coman 10 defa arkaya sarksa ve 10 defa tüm takım geriye koşsa inanın hücum yapacak kondisyon kalmaz.
    bir diğer neden bayern'in yorulmakta olan galatasaray karşısında top çevirerek yorgunluğu daha daha netleştirmesi.
    ve oyuncuların doğal fiziksel güçleri var, kabul etmek lazım ki bayern'li oyuncular fitnes olarak dünyadaki en iyi oyuncular arasında. real madrid, city, arsenal belki bunlar bu seviyede olan diğer takımlardır.

    tuchel rakipleri iyi analiz eden bir hoca, büyük ihtimalle galatasaray'ın ikinci yarılarda oyundan düştüğünü de görmüştür, maç planını buna göre yaptığını düşünüyorum. hatta devre arası konuşmasına erişebilsek galatasaray'ın 60 sonrası düşeceğini de söylemiştir muhtemelen.

    birebir eşlemelere de biraz değinmek istiyorum. mesela alfonso davies tete eslemesini ele alalım, top tete'deyken neredeyse hiç geçemedi davies'i adam çalım yemiyor, çok hızlı, çalım yese bile geri dönüyor. fakat işin kötü yanı top davies'deyken de tete'ye çalımı basıyor üstüne üstlük boey geliyor ona da çalımı basıyor ve sane'yi bizim kaleye kadar uzatıyor. haliyle tüm takımın geri koşması demek bu.
    zaha vs mazroui'de iki taraf da birbirini nötrledi, zaha hücumda pek geçemedi ama mazroui de hiç gelemedi zaha iyi karşılık verdi savunmada.
    coman vs kazımcan izledik, kırmızı pazartesi bu eşleşme zaten.
    torreira ve kaan'ın ilk 60'da kimmich ve laimer'e üstünlük kurduğunu gördük, sonra yorgunluk ve onların dayanıklılığı ağır bastı.

    galatasaray- bayern münih maçını 5000 metre koşusu olarak ele alırsak, galatasaray ilk 2500 metreyi inanılmaz koştu. fark attı burada bayern'e belki de tur bindirdi, fakat kalan 2500 metrede bitiş çizgisini görecek takati kalmadığı için bayern münih son 30 dk'da pek de vitesi yükseltmeden galibiyeti aldı. galatasaray'ın performansı tavşan atlet performansı gibiydi, tavşan atletler de o kadar önde koştuktan sonra neden yarışı tamamlamıyor hep merak etmişimdir, belki ilerde galatasaray tamamlar yarışı.

    bir başka spordan örnek verelim; 12 roundluk bir boks maçı düşünelim, galatasaray ilk 6 roundda öyle yumruklar attı ki, bayern değil başka kim olursa nakavtla biter gibiydi. kenardan havlu gelir, hakem müdahelesi gelir, doktor müdahelesi gelir maç biter gibiydi. fakat rakip takım bu 6 rounda dayanınca ve bizim maç kondisyonu genele yayılmayınca guard savunması yapmak için kollar yukarı bile kalmaz oluyor. bir nevi tüm cephaneyi ilk roundlarda tüketmiş oluyoruz. buna da dövüş kondisyonu deniliyor, zaten dövüş öncesi kampların da esas nedeni tüm maçı çıkaracak bir kondisyona ulaşmaktır.

    daha başka bir spordan örnek vermek gerekirse; formula 1'de pilotlar yarış kaç tur sürecekse lastik ısınmasını ona göre yönetmek zorundadırlar, çok hızlı gidildiğinde lastikler ısınır ve aşınmaya başlar, aşınan lastikler daha fazla kaymaya başlar ve bu risktir, eğer pitstop yapıp lastikleri değişirseniz bir şansınız var, futbolda bu oyuncu değişikliği ile mümkün, fakat ekstra bir pitstop yapmak da çok çok ciddi bir süre kaybıdır, yarış mühendisleri bu yüzden var zaten. birçok f1 yarışında rakibini geçmeden bu şekilde oyunlarla pitten dönüşte geçerek yarışlar kazanılıyor. galatasaray yeni oyuncular sahaya atsa, bu oyuncuların adaptasyon süreci de olacaktı muhakkak. o esnada bayern yine bam bam gelip goller atabilirdi.

    okan hoca, önde baskı konusunda dünya klasında olduğunu kanıtladı. ben arsenal tottenham maçında arsenal'in bu kadar agresif bastığını gördüm, ama arsenal'in bile maçın sonunda pili bitti ve beraberlikle sahadan ayrıldılar ama biraz daha süre olsa arsenal maçı da verebilirdi.
    galatasaray'ın genlerinde bu baskı kültürü var, okan hoca genlerine bağlı kalarak dünyanın en büyük takımına kafa tutuyor, buna saygı duyuyorum.

    ben dünya futbolunu izleyen yabancı biri olarak geçmiş senelerdeki slavia prag ve tripsiovky hocayı tebrik etmiştim. benzer bir performans vardı. eminim dünya futbolunda maçı izleyen başka yabancılar da okan hoca'yı bu şekilde bir kenara yazmıştır.

    her fırsatta belirtiyorum, benim inandığım oyun farklı. benim inandığım oyun galatasaray kültürüne de ters, burada uygulamak da kolay değil. ama imkansız da değil.

    okan hocanın işi de kolay değil, her hafta oyuncuları bu prense ikna etmesi lazım. mesela son bjk derbisinde tam anlamıyla ikna edemediğini gördük, çünkü oyuncular da insan ve yaptıkları iş müthiş efor sarfettiren bir iş. fiziksel olarak toparlanması kolay değil, bayernden çıkıp rize deplasmanında odaklanmak da kolay değil.
    verilen mücadeleden dolayı tebrikler.

    okan hocaya bir eleştirim var bu arada, basın toplantılarında sürekli oyuncu değişikliği konusu gelince dünyanın en iyi teknik direktörlerinin çok az oyuncu değişikliği yaptığını hatta bazılarının da hiç değişiklik yapmadığını belirtiyor.
    şimdi burada 2 durum var, ilki oyuncuların kondisyon durumu. sane ve coman ile zaha ve tete'ye bakalım pek uzağa değil. adamların doğal kondisyonu bizden iyi, barış alper girdi oyuna ama yorgun sayılacak sane yine daha iyi fizikteydi. yani oyuncu değişikliği yapmayacaksak, doğal fiziksel gücü boey gibi olan oyuncular almak zorundayız. hiç kimse neden boey'i çıkarmadın dedi mi bugüne kadar?
    bir diğer husus ise dünyanın en büyük hocaları pozisyon oyunu oynuyor ve temel amaçları kendini yormak değil rakibi koşturup yormak. dünyanın en iyi hocaları da yüksek şiddetli baskı yapıyor. ama şöyle örnek vereyim, topu %75'e 25 alan city, rakibin %25 sahip olduğu kısımda baskı yapıyor ve daha az yıpranma. biz ise %50-50'de 50'lik kısımda bunu yapıyoruz. kabaca bir hesapla 2 kat efor demek bu. tezatlık burada işte. oyuncuların doğal fiziksel güçlerini de devre dışı bırakarak ele aldım bu ikinci durumu.
    okan hocanın bu durumu gözden geçirmesini dilerim, çünkü %50'lik kısımda en iyilerden birisi.

    edit: hakem performansından da bahsetmesem olmazdı, neredeyse her pozisyonda oyunu oynatmak isteyen bir hakem vardı. resmen hasret kalmışız böyle bir hakeme. hakem izin verdiği için ilk yarı rakibi bu şekilde bunalttık ve boğduk. türkiye ligi'nde böyle baskı yapsak çoğu yerde faul çalınırdı.
    ayrıca hakem her pozisyonu oynattığı için de maç sonunda daha fazla tükendik, çünkü durmadı oyun, dinlenebilecek boşluklar pek fazla olmadı. bu da bizim açımızdan olumsuz yansıyan durumdu. çünkü biz durarak oynanan bir ligden geldik maça.
App Store'dan indirin Google Play'den alın